Mahir KAYNAK
6 Mayıs 2012 Pazar
Türkiye dünyada yeni bir konuma gelirken buna karşı olan hem iç hem dış odaklar olması doğaldır. Ancak bunlar maksatlarını açıkça ifade etmek yerine bazı operasyonlarla hedefine varmak ister.
-Türkiye’ye karşı olanlar, kapalı operasyonlarla hedefe varmak isterler.
-Türkiye’nin gelişmesini istemeyen içte kümse yoktur. Dışta da gelişmesini isteyen yoktur desek fazla yanlış olmaz.
Eskiden beri ideolojilerin bir amaç olmadığını, siyasi bir hedefe varmak için araç olarak kullanıldığını söylerim. Güç odakları amaçlarını bir ideoloji içine saklar ve sanki ideolojilerin ifade ettiği değer yargıları asıl hedefleri imiş gibi davranırlar. Mesela ABD karşıtlığı genellikle kapitalizm ve emperyalizm karşıtlığı olarak ifade edilir ve hedef stratejik olmaktan çıkar bazı değerlerin savunulmasına dönüşür. Bu değerler işçilerin sömürülmesini engellemek, ülkelerin bağımsızlıklarına müdahaleyi engellemek olarak ifade edilir.
- Çatışmanın kaynağı ideolojik değildir. İdeoloji aracıdır.
- Çatışma ve yarışma insanın fıtratında vardır ve yararlıdır. Çatışma yerine yarışma tercih edilmelidir.
***
Bir siyasi hareketin herhangi bir güce karşı olması doğaldır ve kiminle birlikte hareket edileceği açıkça söylenmeli diğerlerinin dışlanmasının sebepleri anlatılmalıdır. Bizde bu konular tartışılmaz. Türkiye’nin tek başına dünyaya karşı çıkacağını düşünenlerin yanında dış politikanın adalet, demokrasi ve halkların bağımsızlığı için biçimlendirildiğini de söyleyenler vardır.
-Tek başına dünyaya karşı çıkanlar var. Bağımsızlık ve adalet için çalışılması gerektiğini söyleyenler vardır.
- Devletin gayesi insanlık camiası içinde yerinden yönetime saygılı bir devlet olarak varlığını sürdürmek ve muasır medeniyetin fevkine çıkmaktır.
Dış politika değerler üzerine inşa edilemez. Önce dünyadaki dengenin nasıl kurulmasının doğru olacağı düşünülür sonra ülkenin buna uygun bir politika uygulamasına karar verilir ve gereği yapılır.
- Önce dünya dengesinin nasıl olacağı tespit edilir ondan sonra ülkenin durumu tespit edilir.
- Türkiye’nin dış siyaseti son derece açıktır. Emperyalist olmayan bağımsız, barışçı ve yansız bir Türkiye. Cumhuriyet bu siyaset üzerinde kuruldu. Buraya geldi. Bunu değiştirme, yeni devlet kurma olacaktır.
Biz dışarıya bakarak iyilerle kötüleri ayrıştırır ve iyi saydığımızın yanında yer alırız. Mesela yıllarca SSCB karşıtı olmamızın nedeni onun ilk fırsatta ülkemizi işgal edeceğini ve halkımızı esir alacağını düşünmemizdir. Ama Polonya tersini düşünüyordu ve bizim tavrımızın tam tersini yapıyordu. Oysa her iki ülkenin yeri büyük güçler tarafından belirlenmiş ve bulundukları yerin iyi ötekinin kötü olduğu söylenmişti. Komünist bir ülke için batılılar emperyalist ve sömürücü idi.
-Polonya’nın ve Türkiye’nin yerini büyük güçler belirlemiştir. Biz onun için Sovyetlere düşmanlık yapıyorduk.
-Büyük devletler değil, sömürü sermayesi belirlemiştir. O gün dünyaya hakimdi. Bize inandırıyordu. Türkiye’de başlayan sol-İslam ittifakı şimdi Putinlik maddesindedir. Artık Sovyet halkına, Rusya devletine düşman değiliz.
Günümüzde yerimiz değer yargılarına göre belirlenmeye çalışılıyor. Mesela Esad’a karşı olmamızın nedeni onun halkına yaptığı kötü muameledir. İran ile yakınlığı ve bu yakınlığın Çin’e sağlayacağı faydanın hiç etkisi yok mu? Batılı ülkelerin İran’a karşıtlığı rejiminden mi kaynaklanıyor?
-Suriye İran siyasetimizi biz mi düzenliyoruz?
- Biz düzenlesek AK Parti iktidar olamaz.
Son günlerde ülkemizde anti kapitalist bir dindar grubun oluştuğu söyleniyor. Bu grubun sadece neye karşı olduğunu biliyoruz ama iktisat politikalarını bilmiyoruz. Sadece emperyalistlerin ülkeyi sömürmesini ve iş adamlarının işçiyi sömürmesini engelleyeceklerini duyuyoruz.
-Antikapitalist dindar ortaya çıkmış, kimler meçhul.
- Dünyada hiçbir fikir kendiliğinden çıkmaz. Sermaye karar verir, basın üretir.
Oysa olaya şöyle bakmak daha doğru olur: Hangi ülkenin bizi sömürdüğünü düşünüyorlar? Bunun cevabı belli. Dünyada emperyalizmin simgesi ABD’dir öyleyse bu ülkeden uzak duracağız. İçeride hangi iş çevrelerinden şikayet edecekler. Dindar oldukları için yeni gelişen Anadolu sermayesine karşı çıkarlar mı?
- ABD sermayesine mi dindar sermayeye mi?
- Tekel sermaye bununla ne yapmak istiyor. Hedefi nedir onu düşünmemiz gerek.
İdeolojinin bir kılıf olarak kullanıldığı ve dış politika ile iktidarı destekleyen iş çevrelerine karşı hareket oluşturulmak istendiği söylenebilir.
- Hedef Ak partiyi yıpratmak olabilir.
- Ak partiye direkt karşı çıkamayınca CHP ile Müslümanları birleştirip yıkmak için bir oyun olabilir.
CHP’de Kılıçdaroğlu’nun partinin ideolojisini yıkmak için bir buldozer olarak kullanıldığını ve yeni muhalefetin bu yıkıntı üzerine inşa edileceğini söylemiştim. Bu süreç başlamış görünüyor. Ancak partinin yeni biçimi, bugün olduğu gibi, söz düellosu üzerine kurulmayacaktır. Türkiye’nin dünya üzerindeki yeri, yeni ekonomik düzen, farklı kültürlere nasıl davranılacağı belirlenecektir. Bugüne kadar aydınların partisi olarak bilinen bu parti bu sıfatı hak edip etmediğini de gösterecektir.
- CHP’yi de değiştirmekle uğraştırıyorlar. Baykalcılar’ı yıktılar Kılıçdaroğlu’na yenilik yaptıramadılar.
- Demek ki solcularla Müslümanları anlaştıracaklar, Halk partisini renksiz hale getirecekler, böylece Milli Görüş iktidarını yıkacaklar. Böylece denge oluşturacaklar. Mahir Bey’in anlattıkları bunları gösteriyor. Olabilir.
Mahir KAYNAK
Boğucu dalgalar
12 Mayıs 2012 Cumartesi
Son günlerdeki gözaltılar ve tutuklamalar Başbakanımızı da tedirgin etmiş görünüyor. Adalet sürecinin böyle bir sonuç yaratmasının nedeni nedir?
- Davalar başbakanın da nefesini daraltmış.
- Türk milleti oyunları geç anlar ama tam anlar.
Bir olay hem siyaseti hem de adaleti ilgilendiriyorsa hangisi daha etkin olacaktır? İlk bakışta hiçbir şey adaletin yerine geçemez deriz ama çıkacak siyasi sonuçlar ülkemize zarar veriyorsa hangisini öne çıkaracağız?
-Siyaset mi, adalet mi?
- Devlet tehlikeye girinceye kadar adalet ama devlet yok olacaksa siyaset öne çıkar. Sıkı yönetim müessesesi budur. Her yerde vardır.
Son zamanlardaki yargılamalar, olayın demokratik düzene karşı eylem hazırlığında olanların yargılanması olduğu için kamuoyunda destek görüyor. Memnuniyetsizliğini ifade edenler darbeden yana olduklarını söylemiyor ancak birçok delilin düzmece olduğunu iddia ediyor. Bu durumda devletin görevi delillerin güvenilirliğini sağlamaktır. Bu yargıya müdahale değildir sadece adil bir yargılamayı gerçekleştirmektir.
- Darbecileri muhakeme halkı memnun ediyor.
- Çünkü sermaye hazretleri basına öyle söylüyor. Beni hiç memnun etmiyor.
***
Türkiye ciddi bir değişim süreci yaşamaktadır ve bunun dünya dengelerinde etkili olması söz konusudur. Bu durumda dünyadaki bütün güç odaklarının ülkemizde operasyonlar yapması beklenir. Şu anda en uygun olan düşünce demokrasiyi savunmak ve buna karşı olanları cezalandırmak ve etkisiz kılmaktır. Bunun yanlış bir yanı yoktur ama şöyle bir soru sorulmalı ve cevap aranmalıdır: Acaba demokrasi karşıtlarının tasfiyesi sürecince bazı çevreler kendi karşıtlarını hedefin içine koyup bundan çıkar sağlama peşinde midir? Bu durumda yargılamadan vazgeçilmez ve suç işlemiş olanlardan hesap sorulur. Ancak yargı demetine sonradan dahil edilenlerin aklanması gerekir.
- Yargılanmadan vazgeçilemez, sonradan dahil edilenler varsa aklanmalıdır.
- Yargılama asla hukuki değildir. Yargı hukuk düzeni içinde yapılır. Devlete karşı çıkanlar yargı yoluyla değil silah zoruyla bertaraf edilir. Cezalarını da bertaraf eden güç verir. Asker ölümü göze alan kimsedir. Onu cezalarla korkutamazsınız. Yeneceğine karar vermeden hareket etmez. Yeneceğine karar verdi mi göz yaşına bakmaz. Asker ancak askeri yargı ile yargılanabilir. Emekli olması askerlikte yaptığı suçlar içinde değişmez.
Bu MİT’in görevidir. Adalet mekanizmasını kendi çıkarları için kullananlar deliller icat ederek adaleti yanıltıyorsa bunu engellemek MİT’in görevidir. Bu adalete müdahale değil gerçek adaletin sağlanması için yapılması gereken bir görevdir. Bu konuda bilirkişileri yeterli görmememin nedeni bu operasyonların tüm engelleri aşacak biçimde hazırlanmış olmasıdır. MİT olaya sadece deliller üzerinden bakmayacak müdahale eden güçlerin siyasi hesaplarını da ortaya çıkararak kimleri hedef alacaklarını kestirecektir.
- Olayları aydınlatmak MİT’in görevidir.
- MİT o zaman bir numaralı aktör durumunda idi. MİT orduya yardımcı olabilir. Bu davalar derhal durdurulmalıdır. Sivil mahkemelerin yetkisidir. Bu yetkiyi onlara verenler suçludur. AK parti bu noktada suçludur. Sermaye buyurdu. Bunları yaptı. Şimdi işin içinden çıkılamıyor.
Son yargılamaların en büyük özelliği bütün delillerin ihbarlar sonucu elde edilmesidir. Oysa bu gibi olayların MİT ve Emniyet tarafından tespit edilip delillerin bunlar tarafından toplanması gerekirdi.
- Deliller ihbarlarla elde ediliyor.
- Muhbiri olmayan ihbarlar. Hukuken bu geçersizdir. Çünkü muhbir iftira ediyorsa sonra kendisi cezalandırılır. Bundan dolayıdır, sorumluluğu yüklenmeyen muhbirin ihbarı geçersizdir. Mİ’ in ihbarı da yeterli değildir.
MİT bugüne kadar olayları yukardan bakarak tespit eden değil sürecin bir parçası gibi davranmıştır. Yaşadığım bir olayı anlatacağım ama kendimle ilgili bir beklentim yoktur. Sadece geçmişte mevcut olan ve şimdi değişmiş olmasını umduğum bir yapının bu görevini ifa edemeyeceğini söylemek istiyorum.
- Kendimden bir olay anlatacağım, beklentim yok.
- Mahir Bey yüzde seksen iktidara doğru yol göstermektedir. Dinleyen var mı?
Ergenekon davasındaki delillerden birinde bir gazetecinin anıları anlatılıyor. Buna göre MİT Müsteşarı geçmişte teşkilatın izlediği ve mahkemeye verdiği bir kişiyi evinde yemeğe davet ediyor. Dostça geçen bu birliktelikte benden de söz ediliyor ve Müsteşar önemsiz bir kişi olduğumu söylüyor. Toplantıda Müsteşar yardımcısı da vardır o da misafire “İyi ki teşebbüsünüz engellendi. Yoksa kendi içinizde bölünecek ve çatışacaktınız” diyor. Yani darbenin engellenmesinden değil darbecilerin kendi aralarında çatışmasının engellenmesinden memnuniyet duyuyor.
- Mit Yöneticisi, " Darbe engellenmiş ve MİT’in çatlaması önlenmiş." diyor.
- İşte sizin görev verdiğiniz kurum bu. Kuran casusluğu yasaklamıştır. Çünkü kamu işleri gizlilikle yürütülemez. MİT ancak orduya haber getirebilir.
Artık ülkemizde güçlü ve akıllı bir istihbarat servisine ihtiyaç çok büyüktür. Önce bu servisin halk düşmanı olduğunu yayan düşünceyi değiştirmek gerekir.
- Açık istihbarat sistemi kurulmalıdır. Birisi aleyhinde kim olursa olsun bir ithamda bulundu mu o itham itham edilene ulaşmalı, cevabı da dosyaya konmalıdır. Hem itham eden, hem de itham edilen dosyalanmalıdır. Herkesin kendi dosyası yalnız kendine açık olmalıdır.
YORUM:
Savunma
Sağlık iki şekilde korunur. Bataklıkları kurutursanız size sıtma bulaşmaz. Diğeri de siz sağlam vücuda sahip iseniz, aşı olmuşsanız mikroplar size zarar veremezler. Bir insan çevreyi zor değiştirir. Birlik olduğumuz taktirde çevreyi değiştirebiliriz. Ama kendi sağlığımızı kendimiz koruyabiliriz.
Bir devlet kendi varlığını koruması için önce kendi iç düzenini sağlamalı dışarıdan gelen mikropların etkisini bertaraf edebilmelidir. Biz bunu Adil Düzen’le sağlayacağız diyoruz. Adil Düzen’de demek istediğimizi siyasette tekrar hatırlatalım.
1- Devlet insanlık camiası içinde hakem kararlarına uymalıdır, devlet yerinden yönetime saygılı olmalı onların iç işlerine karışmamalıdır.
2- Devlet hakemlerden oluşan adil yargı sistemini getirmeli ve yargı üstünlüğünü gerçekleştirmelidir. Hakemlerden birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçecek ve başhakemi de hakemler seçecek onların kararlarına uyulmalıdır. Devlet hakemlerin kararlarını gerçekleştiren bir kurum olmalıdır.
3- Bugün artık kimse ürettiğini tüketmiyor. O halde herkese aş ve herkese iş temin edilmelidir. Bunun için faizsiz çalışma kredi müessesesi meydana getirilmelidir. Para üretime katılan emek karşılığı çıkarılmalıdır.
4- İnsanlara 25 genel hizmet verilmelidir. Ücretsiz olmalıdır. İşletmelerden alınan paylarla karşılanmalıdır. Herkes sigortalı olmalı ama aidatı ödemek durumunda olmalıdır.
Ülkemizi Adil Düzen’e kavuşturduğumuz zaman dış sorunlar da kendiliğinden çözülür.
Dıştan gelecek kötülükleri önlemek için:
1- Ülkenin bütçesine yük olmayan, kendi kendisini finanse eden güçlü savunma ordumuz olmalıdır. Bu ordu iç siyasete karışmamalıdır. Siyasiler de orduya karışmamalıdırlar. Askerlik bedelli ve nöbetli olmalıdır. Askere nöbetliler gitmeli, savaşı onlar yapmalı. Ama ülkeyi de nöbetliler yönetmeli. Ordunun sermayesi bu emek olmalıdır. Askeri mıntıkalar ayrılmalı. Askerler de verilmeli. Ordu kendi gelirlerini kendisi temin etmelidir.
2- Hakemlik sistemini kabul eden ülkelerle stratejik işbirliği yapılarak biz kendimiz bir cephe oluşturmalıyız. Blok oluşturmalıyız. Sermayenin bloklaştırmasına katılmamalıyız.
3- Hakemliği kabul eden ülkeler bir kredileşme kooperatifi kurmalı ve altın bonosunu çıkarmalı. Uluslararası para olmalıdır. Karşılığı altın olmalıdır. Altın kuyumcularda olmalıdır.
4-Siyasi güç sadece güvenle ilgilenmelidir. İlme, dine ve ekonomiye hakim olma durumundan çıkarılmalıdır.