Mahir KAYNAK,
22 Nisan 2012 Pazar
Yaşadığımız krizleri değerlendirirken ayrıntılar üzerinde duruyoruz ama büyük resme hiç bakmıyoruz. Bu nedenle krizlerin failleri güçlerinin çok üstündeki olayları yapmış gibi görünüyor Amacım suçlanan kişileri savunmak değil sadece gerçeği anlamaya çalışıyorum.
12 Eylül darbesi dindarlara karşı tavır almadı, hatta desteklediği söylendi. Ama bir süre sonra 28 Şubat’la karşılaştık ve irtica bütün tehlikelerin önüne geçti. İran’daki İslam devriminden önce dünyadaki genel durum şöyleydi. ABD Yeşil Kuşak projesini uygulamaya geçirmişti ve SSCB’yi İslamcı bir yapıyla kuşatmak istiyordu. Önce ABD’nin SSCB’yi terazinin öbür tarafındaki güç olmaktan çıkarmak isteyip istemediğini sorguladım. ABD içinde iki güç oluştuğu ve bunlardan birinin SSCB’yi tasfiye edip dengenin diğer tarafına Avrupa’yı yerleştirmek istediği sonucuna vardım. Avrupa’da etkin gücün İngiltere olmasının istendiği ve Fransa’nın dışlandığı hükmüne vardım.
-12 Eylülde iki güç vardı. Biri Sovyetlerin, diğeri İngiltere’nin hakim olduğu AB’yi dengede tutmak istiyordu.
- Sermaye Sovyetleri dışlamıyordu. Sovyet-Çin ve ABD-AB ikil cephe oluşturuyordu. Türkiye’yi AB’ye katıp İngiltere’yi hakim kılmak istiyordu. Bunu sonra Erbakan, Hümeyni, Gorbaçov çizgisini bozdu.
***
-İran’daki İslamcı hareket ABD desteğinde başladı ve Şeriat Madari bu hareketin önderiydi. Ancak hem SSCB hem de Fransa buna karşıydı. SSCB gibi dinsiz ideolojisi olan bir ülke üniversitelerinde mollalar yetiştirdi, Fransa Humeyni’yi himayesine aldı.
- Fransa Hümeyni’yi destekledi. Sovyetlerde taraftar oldu.
- Sermaye İran’ı kalkındıran Şah’ı gönderip İran’a Fransa sosyalizmini getirmek istedi. Sermaye Fransa’yı ve Sovyetleri kullandı.
İran’daki İslamcı hareket devrime dönüştüğü esnada Humeyni özel bir Fransız uçağıyla Tahran’a geldi ve liderliği üstlendi. Zaten SSCB’de yetişen mollalar da etkiliydi. Fransızların İran’daki devrimi neden desteklediği anlaşılmaz. Ya çok demokratlardı ve istemedikleri halde Humeyni’yi engellemediler. Bu gibi durumlarda, eğer süreç desteklenmeseydi, söz konusu kişi hayatta bile kalamazdı. ABD kaybetmişti. Büyük elçiliği işgal edildi, oradakileri kaçırmak için düzenlediği operasyon helikopterin düşmesiyle sonuçlandı. ABD’nin desteklediği Şeriat Madari Kum kentine sürüldü ve ölünceye kadar orada yaşadı.
Yeşil Kuşak projesinin en önemli ayağı Türkiye idi ve burası anti Sovyet hareketin simge merkezi olacaktı. Ama hareket burada da başarısızlığa uğradı ve ABD karşıtı bir kişi, Necmettin Erbakan, İslamcı hareketin lideri oldu. İsviçre’de yaşarken eski hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur tarafından davet edildiği söylendi. Batur “Kendi uçağını kendin yap” eyleminin öncüsü idi ve Türkiye hava kuvvetlerinin ABD kontrolünden kurtulmasını istiyor bunun yerine Fransız Mirage uçağını tercih ediyordu. Ancak bu sefer Avrupa kaybetti F-16 uçağı devreye girdi.
-İran’da ve Türkiye’de ABD kaybetti. Erbakan ve Humeyni etkin oldu.
- Hümeyni desteklendi. Solcularla beraber desteklendi. Sermaye öyle ayarlamıştı. İslam hakim oldu. Sermeyenin beklediği bir olay ortaya çıktı.
- Meseleye bu açıdan bakılırsa irtica sadece bir örtü konumundaydı. Eğer uygun bir dindarlık başarılı olsaydı, bırakınız post modern darbeyi, alkışlanarak karşılanacaktı.
- ABD, Sovyetler, AB ve Erbakan, ve Humeyni yok, sermayenin kullandığını zannettiği kimseleri vardır. Oysa asıl Sermayeyi Allah kullanıyor. Sonunda Allah’ın dediği olur.
Analizlerimi uçuk bulabilirsiniz. Bu durumda gelişmelerdeki çelişkileri açıklamanız gerekir. Fransa neden İran’daki İslamcı devrimi destekledi? İrtica karşıtı olan ordumuzun üst düzey bir komutanı neden bir dindarı davet etti. Yoksa bu davet söylentiden ibaret miydi? Yani yalan mıydı?
- Erbakan’ın bağımsız adaylığını koymasını çok yakından bildiğim ve parti kurmasında ona oynanan oyunları bildiğim için sermayenin etkisiyle ortaya çıkmamıştır. D8’leri kurması, şeyhleri başbakanlığa davet etmesi tamamen sermaye tertibi idi.
- O dönemde yazdığım bir yazının başlığı “Çeliği Öldürmek”ti. Türkiye’deki Merkez sağ hareketin oyların yarıdan fazlasını aldığını ve bunun değişmesinin mümkün görünmediğini söylemiş ve bu hareketin içindeki İslamcı ve milliyetçi kanadın ayrıştırıldığını ve bunun bir operasyon olduğunu yazmıştım.
- Erbakan sağı bölmek istediği için çıkarılmıştı.
- Sağ bölünecek ve sol iktidar yapılacaktı. Yahut denge sağlanacak, kime sözü geçerse onun dediği olacaktı. Ne oldu. Şimdi sağ bölünmüştür ama sol yine iktidarda değildir. Bir sağın yarısı kadar oyu yok.
Mahir KAYNAK
Farklı bir bakış
28 Nisan 2012 Cumartesi
Kürt sorununa genelden farklı bir bakış açım var. Mesela BDP temsilcilerinin ABD’ye gidişini, onların söylediği gibi, sorunu ve taleplerini bu ülkeye anlatmak olarak görmüyorum. Çünkü ABD, eskiden beri, bölgedeki Avrupa politikalarını izliyor ve kendisi bir strateji geliştiriyordu. Bu sözlerin amacı ABD’yi övmek değildir. Bugün darbeleri konuşurken arkasında yabancı güçleri arıyoruz. Bu güçler askerlere “Haydi bir darbe yapın, içinizden bazılarına kızdık” dememişlerdir. Bunlar uzun vadeli politikaların ve stratejilerin bir parçasıdır. Bir ülkeye yönelik politikalar tespit edilirken o ülkenin sosyolojik yapısı incelenir, ekonomik yapı muhtemelen kendileri tarafından yönlendirilmektedir. Medya her türlü operasyona hazır olacak şekilde yapılandırılmıştır.
- ABD askerlere operasyon emri vermemiştir. Şartları hazırlamış medyayı harekete geçirmiştir. Askerler de darbe yapmamıştır.
- Askerler darbe yapmadılar, müdahale yaptılar. Sivillerin yapamadıklarını askerler yaptılar. 80 e kadar Sermayenin istediğini yaptılar. 80’de Evren ve Özal, sermayenin istediğini yapmadı. Darbeleri önledi. Türkiye dindarlaştı, Türkiye bağımsızlaştı. Şimdi onu muhakeme ediyorlar.
***
BDP’nin politikası, kendi iradesinin bir sonucu sayılsa bile, bu genel gidişe uygundur. Bölgeye yeniden şekil verilirken Türkiye’nin gücünü azaltmak için Kürt sorunu yaratılmıştır. Daha doğrusu büyük güçlerin iradesi dışında oluşan bir örgüt ele geçirilmiştir. ABD liderini ele geçirdiği bir örgütü hiç etkileyemiyor görüntüsü vermektedir. Yani PKK herkesin karşı çıkmasına rağmen varlığını sürdürmektedir. Örgüt görevini yapmıştır. Türkiye bölgedeki gelişmelerde etkili olmaması ve kendisinden istenenleri yapması için hem zayıf düşürülmek istenmiş, hem de Kürtler karşı tarafların elinde bir koz olmuştur. Eğer BDP teröre karşı çıksa ve hükümetin açılım politikalarını destekleseydi bugün sorun önemli ölçüde çözülmüş olurdu. Hükümet farklı soy ve kültürlere saygı göstermektedir ve bu durum Kürtlerle sınırlı değildir. Yıllardır birbirimize düşman gibi baktığımız kimlikler eşit algılanmakta, sınırlarımız dışındakilere dostça davranılmaktadır. Kürtler gelecekte birlikte yaşayacağımızı düşünerek bu ülkenin sorunlarını çözmekte ve gelişmesinde destek olsalardı sadece diğerlerinin değil kendi yaşayacakları toprakları da cennete çevirebilirlerdi.
- BDP ve PKK ABD’nin Türkiye’yi zayıf tutma aracıdır.
- Türkiye Devleti de sermayenin oyuncağı halindedir. Savcıların Türk ordusuna saldırısı, her hangi bir mantıkla izah edilemez. Kürtlerin birer İslami parti kumaları da sermayenin isteğidir.
Yalnız onları kusurlu bulmak doğru değildir. Çoğunluğun kendi kimlik ve kültürünü diğerlerine empoze etme hakkı yoktur. Eğer kendi kimliği ile yaşamak onları mutlu ediyorsa, hiçbir talepleri olmasa bile vermemiz gerekir. Bizim medeniyetimiz farklı kimlikteki insanların nasıl dostça ve beraberce yaşanılacağının örneğidir ve bu övünülecek bir şeydir. Bu nedenle iki taraf da yanlış davranmıştır.
-Farklı kimlikle yaşayan farklı yaşmalıdır. Yanlış iki taraflıdır.
- Yanlış iki tarafın da sermaye tarafından oynatılmasıdır. Yerinden yönetim, isteğe bağlı bedellilik ve hakemlik sistemleri sorunu çözer. Sermaye buyurmadığı için kimse kulak vermiyor.
Bunca yıldır süren terör her iki tarafa da borç yazılmasına neden olmuştur. Şimdi bir güç bunu çözerse bedelini alacaktır. BDP, ABD’ye derdini anlatmak için değil bu bedeli öğrenmek için gitmiştir. Türkiye’nin vermesi gerekeni ve hükümetin bedel talep etmeden vermeye hazır olduğu şeyleri yabancılardan aldıklarını sanarak kendi yaşayacağı ülkeyi zayıf düşürmüşlerdir. Yani bunca yıldır bu savaşı hem hükümeti hem de Kürtleri zayıf düşürmek için sürdürdüler. Yoksa dünyanın büyük ülkeleri bir terör örgütü karşısında çaresiz kalmazlar. Ne zaman bir terör olayı duysam şunu söylerim: “Gene büyük güçler eylemi hazırladılar ve çocuklarını taş ve molotofkokteyli atarak yetiştiren babaların çocuklarını kullandılar.
İlerde birlikte yaşayacak olan ama hem Kürtleri bölücülükle itham edenler, hem kimliklerini dostça almak yerine çatışmayı tercih eden karşı taraf, ortak kültürümüzün dostluk ve sevgi duygusuna ihanet etmiş olacaktır.
- Büyük güçler Türkiye’yi ve Kürtleri zayıf tutmak için terörü yaşatıyorlar. BDP bırakmak için bir şeyler alacağını sanıyor.
- Büyük güçler değil Tekel Sermaye Türkleri ve Kürtleri dinsizleştirme çabası içindedir. Sonra bunları asker olarak kullanmayı planlamaktadır.
NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle'ye aittir.
Yorum:
KADER
Kâinatı Allah yaratmıştır. Yeryüzü onun eseridir. Zıt kuvvetler oluşturmuş, dengeyi kurmuştur. İnsanlık her bin yılda bir adım atar, uygarlaşma olur. Uygarlık gelişir ama değişmez. Yeni uygarlık eski uygarlığın ortadan kalkması ile sağlanır. Uygarlıkları oluşturma Hıristiyan ve Müslümanlara verilmiş görevdir. Yaşlanmış uygarlıkları ortadan kaldırma görevi şeytana ve sermaye verilmiştir. Bu bin yıllık uygarlıklar Miladi tarihle başlar. Onun için Hazreti İsa’nın doğumu mucizedir.
Sömürü sermayenin Kapitalizmin görevi, ömrünü doldurmuş dördüncü İslam uygarlığını yanı birinci Kuran uygarlığını çökertmek, yaşlandırmak olmuştur. Sosyalizmin görevi ise yaşlanmış ikinci bin yıl uygarlığının cenazesini kaldırmak olmuştur. Bunu laiklikle müspet ilimle yapmak istemiştir.
Her iki cephe görevlerini yapmışlardır. Şimdi İnsanlık İkinci Kuran uygarlığını getirme yolundadır. Sovyetlerin başında İslam Konferansına katılmak için başvuran Putin yer almıştır. ABD’nin başına zenci Müslüman’ın çocuğu gelmiştir. AB’ye Papalık etkisi olmuştur. Türkiye’de Milli Görüş Anayasa ekseriyetiyle iktidar olmuştur. Ateist sosyalistler her yerde yok olmaktadırlar.
Önce şunu bilmemiz gerekir her iki takım da ilahi takdir ile oluşmuştur. Yaşatıcı hücreler ve öldürücü hücreler. Biz yaşatıcılar arasında yer almışız. Takımımızda iyi oynamak zorundayız. Oynamazsak Allah bizi görevden alır, iyi oynayanları getirir. Çünkü iki takımdan yaşatanlar mutlak galip geleceklerdir. Allah bunu yaşatıcılar takımında oynayanları özel olarak desteklemiyor. Onları tamamen eşitlik içinde savaştırıyor. Yaşatıcılar arasında iyi oynamayanlar çıkarsa iyi oyuncularla değiştiriyor. Yıkıcıların da tamamen yenilenmesini ortadan kalkmasına izin vermez. Onları geri çeker, bekletir gerektiği zaman ortaya çıkarlar. Bu sebepledir ki vücut sağlamsa mikroplar yok olur. Ama sporları devam eder.
Demek ki olaylara iki türlü bakmamız gerekir. Biri takdiri ilahi olarak bakmamız gerekir. O değişmez. III binyıl II.inci Kuran uygarlığı kurulacaktır. Bu şimdilik bize verilmiştir. Başarırsak kalırız, başaramazsak gideriz. Yerimize başkaları gelir. Biz gitmemek için çaba göstermeliyiz. Yoksa Adil Düzen mutlak gelecektir.