Selahattin Demirtaş’ın Neşe Düzel’le yaptığı konuşmanın tarihî açıklamalar içerdiğini düşünüyorum doğrusu.
BDP Eşbaşkanı, bir kere net biçimde Kürt sorunu ile PKK sorununu birbirinden ayırdı, bunun böylesine keskin bir şekilde BDP tarafından söylenmesi, bundan sonra “yol haritasının” belirlenmesinde “milat” sayabileceğimiz bir farklılık yaratacak.
Artık Türkiye’nin iki sorunu var, biri Kürt sorunu, biri PKK sorunu, bunlardan birini çözmeniz öbürünü çözmeniz anlamına gelmiyor.
İki “ayrı” çözümünüz olması gerekiyor.
Demirtaş, “Kürt sorununu bizimle konuşabilirsiniz” diyor, “ama silahları susturmak için Öcalan ve PKK ile görüşmelisiniz”.
İki sorunu birbirinden ayırdıktan sonra bir de saptama yapıyor.
“Başbakan Kürt sorununu çözmekle değil PKK sorununu çözmekle ilgileniyor.”
Bence, bu da çok doğru bir saptama.
Erdoğan’ın ve hükümetin “tek meselesi” PKK’ymış gibi görünüyor, son olarak açıklanan “yeni strateji” de zaten Kürt sorununun çözümüyle hiç ilgilenmiyordu, sadece PKK’nın silahları bırakmasıyla ilgileniyordu.
PKK silahları bıraksa, buhar olup havaya uçsa da Kürt sorununu çözemezsiniz.
Sorun orada lök gibi duruyor.
Demirtaş, bu konuşmasıyla belki de ilk kez Kürt sorununu bu kadar net biçimde “siyasal ve sosyal” bir sorun olarak ortaya koyuyor ve “siyasal ve sosyal” taleplerde bulunuyor.
Bu talepleri, geçen hafta Düzel’le konuşan AKP’nin Diyarbakır eski milletvekili Abdurrahman Kurt’un çözüm için sıraladığı taleplerle birlikte okuduğunuzda, Kürt halkının birbirinden farklı iki ayrı siyasi yapısının taleplerinin aynı olduğunu görürsünüz.
Yöntemleri ve tabanları farklı ama talepleri aynı.