Halkımızın Bir Kısmı Çok Saf
1334 Okunma, 0 Yorum
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
Emine Hocaoğlu

02 NİSAN 2012

Şu son bal rezaleti, halkımızın bir kısmının ne kadar saf ve aldatılmaya yatkın olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Bazıları var ki, bedava bir mezar bulsalar, içine girip örtün üstümü diyecek kadar ucuzluk ve kelepir meraklısıdır.

Kilosu 20 liraya gerçek, doğal, sağlıklı, halis bal olur mu? Kesinlikle olmaz. Peki, ucuz diye sahte balları kapış kapış satın alanlarda hiç akıl yok mudur?

Sadece balda değil, halkımız her konuda aldatılıyor, tokatlanıyor, dolandırılıyor.

Devletin ve belediyelerin vazifesi halkı aldatılmaktan korumaktır.

Almanya'da ve diğer medenî ülkelerin gazetelerinde, tv'lerinde böyle ucuz bal reklamları yapılsaydı, en geç bir hafta içinde ilgili makamlar araştırmalara başlar, nümune alıp tahlil ettirir ve sahtekarların çanlarına pek kısa bir zaman dilimi içinde ot tıkardı.

Bizde bir sene boyunca bangır bangır reklamlar yapıldı, muazzam miktarda mısır şurubundan yapılmış sahte bal satıldı, bunları yiyenler sağlıklarından oldu, açıkgözler büyük miktarda haram para kazandı ve ondan sonra skandal patlak verdi.

Zaman zaman medya haber verir: Filan ülkeye gönderilen mandalinalar iade edildi... Falan ülke kuru kayısılarımızı geri gönderdi... Feşmekan ülke domateslerimizi kabul etmedi...

Niçin? Çünkü bizde gıda maddelerine aşırı miktarda kimyevî madde katılmaktadır.

Kanunlarımız, tüzüklerimiz bu aşırılıkları yasaklamıyor mu? Yasaklıyor ama kim okur, kim dinler varak-ı mihr-i vefayı...

Yaz mevsimi gelecek, kavurucu sıcaklarda büyük miktarda su tüketimi olacak. Peki piyasada satılan bütün sular kanunlara, nizamlara uygun mudur? Bunların sıkı şekilde tahlili, denetimi yapılmakta mıdır? Maalesef...

Çok beğendiğim bir su vardı, her içtiğimde "Yahu bu ne nefis su, şeker gibi tadı var" diyordum. Sonra, su işlerinden anlayan bir dostum o suyun içinde çok az miktarda şeker katıldığını söyleyince ayaklarım suya değdiydi.

Bir sene kadar önce İstanbulun tarihî bir semtindeki bir esnaf lokantasında döner yemiştim. Tadı bana acayip gelmişti. Sonra öğrendim ki, ucuza mal olsun diye içine bol miktarda soya unu karıştırıyorlarmış. Hem de genetiği (soyu) bozuk zehirli soyaların ununu.

Simitlerin de tadı değişti. İthal malı susamlar çok ucuzmuş ama genetiğiyle oynanmış zararlı ürünlermiş.

Bazı sütler hakkında da çok acayip şeyler söyleniyor.

Geçen sene yazmıştım. İran'dan kullanma tarihi geçmiş çayları çok ucuza alıp burada harman yapıyorlarmış.

Bozuk, kimyalı, aromalı, koruyucu maddeli, boyalı gıda maddeleri ve meşrubat üretiliyor ve nice firma zengin oluyor. Milyonlarca halk sağlığını yitiriyor. İlaç firmaları bundan gayet memnun.

İnternetten "Hakiki diye aldığı balın yüzde 54'ü şeker çıktı" başlığıyla arayın ve haberini okuyun. Samsun'da öğretmenlik yapan Salih Osman İmamoğlu isimli vatandaşımız reklamı yapılan ucuz ballardan sipariş etmiş. Gelen balları noter aracılığıyla tahlil ettirmiş. Netice: Satın aldığı ballarda, en fazla yüzde 7 olması gereken şeker miktarı yüzde 54 çıkmış!..

Medenî ülkelerde, balda hiç şeker olmaması gerekir ama bizimkiler yüzde yediye kadar tolerans göstermişler, öyle yönetmelik yapmışlar.

Bu sahte balın hiç olmazsa yüzde 46'sı balmış... Bir de yüzde yüzü mısır şurubu, boya, musluk suyu ve aroma olan ucuz harika ballarımız var.

Öğretmen Salih Osman beyi tebrik ediyorum. Hayli yoruldu, epey masraf yaptı ve sahtekarlığı belgeledi.

Peki domuzlu, eşek etli, tavuk döküntülü, soya unlu bozuk sucuklarla, sosislerle kim meşgul olacak?

Doğrusu, başta belediyeler olmak üzere sorumlu kurumların çok büyük vebali var.

Vatandaş evinde iskele kurup sıva, badana, boya işleri yapsa hemen haberdar olan belediyelerimiz her nedense sahte ballar, domuzlu sucuklar, merdiven altı mâmuller, boyalı ekmekler konusunda işi pek ağırdan alıyor.

Halkımızın bugünkü saflığı, dolandırılmaya ve aldatılmaya müsait oluşu gerçekten dehşet verici boyutlardadır.

Keşke gazetelerde, tv'lerde haftada iki gün, çok ilgi çekici tüketiciyi koruma programları yapılsa...

Sanırım yapılmaz. Çünkü aldatanlar sonra reklam vermezler...

Saf vatandaşa: Ucuz balın üzerine atladın ama o da bal değişmiş.

Böyle sahte balı kilosu 20'liradan almak çok büyük bir ahmaklıktır.

Al evine on kilo mısır şurubu. Karıştır içine bir miktar bal boyası, biraz da kimyevî bal aroması. Al sana kilosu iki liraya mal olan bal. Ye kaşık kaşık. Şifa olsun!

Böyle yalancı balın kilosunu 20 lira verilir mi?

Biz bu saflık ve enayilikte devam edersek, daha nice ballar yer, zokalar yutarız.

(Otuz yıl kadar önce duymuştum: Almanyada uzakdoğudan ithal edilen ginseng'li maddelerin fiyatı pek ucuzlamış. Alman resmî makamları hemen Kore'ye ve diğer birkaç ülkeye müfettiş göndermişler, bu ucuzluğun altında bir çapanoğlu, bir sahtekarlık var mı diye araştırtmışlar...)

Yazının devamı için; Not supported field expression!

Yorum:

Canım Naki Amcama…

30 Mart Cuma günü çok sevdiğimiz amcamızı kaybetmiş bulunuyoruz. Bu yüzden de dergi de yazmaya ancak bugün fırsat bulabildim.

Naki amcam benim ve tüm tanıdıklarımızın çok sevdiği ender rastlanan insanlardan birisiydi. Ben bu yaşıma kadar onun karakterinde başka bir erkek tanımadım. Onu tanığım için kendimi şanslı buluyorum.  Baba sevgisini onda bulduğum bir insandı. Mekânı cennet olsun.

Mehmet Turan ağabeyimin ölümünden sonra duygulanarak ona yazdığı şiiri sizlerle paylaşmak istedim.

Naki gardaş, Naki gardaş

Evladı resüle adaş

Seni şimdi soruyorlar,

Sen oldun meleklere yoldaş

 

Milletini pek severdin,

Türk soyunu hep överdin

Ulu Türk yükselsin diye

Kendini hep ona verdin

 

Senin soyun ulu Türktü

Sesinden düşmanlar ürktü

Dostların seni özlüyor

Haydi, söyle bize türkü

 

Sen insanlık cevheriydin

Ailenin gözdesiydin

Seni anıp özlüyoruz

Rüyadan çıkıp gelseydin

 

Doğruluktu senin yolun

Kavga etti sağın solun

Gidişini kabullenmek zor

Duyunca kırıldı kolum

 

Benim canım Naki kardeş

Hesap etmezdin sen üç beş

İyiliği pek severdin

Şimdi sevabını üleş

 

 

 

 

 

 

Emine Hocaoğlu






Sayı: 146 | Tarih: 1.04.2012
Mehmet Şevket Eygi
Halkımızın Bir Kısmı Çok Saf
Canım Naki Amcama...
1334 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Yerim neden KESK’in yanıdır?
4+4+4’e karşı çıkmak
1256 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Medyada devşirmeler ve iliştirilmişler
Basın özgürlüğe, iyice ezilsin!
1213 Okunma
4 Yorum
Tayibet Erzen
Yusuf Kaplan
Arşimet noktasını yitirmiş bir eğitim sistemiyle
Gazete yazarlarıyla"eğitim"buraya kadar
1166 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ahmet Altan
Barış ve BDP
Barış, Ak Parti ve BDP
1119 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mahir Kaynak
Kürt sorunu
Kürt Sorunu ve Çözümü
1114 Okunma
Süleyman Karagülle


© 2024 - Akevler