Mavraya gel
1398 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

29.12.2011

Soruyoruz:

“Sivas’ta ne oldu?”

Cevap geliyor:

“Bir grup provokatör halkımızı kışkırttı ve halkımız galeyana geldi”.

Sonuç? Yakılarak öldürülen insanlar...

* * *

Soruyoruz:

“Maraş’ta ne oldu?”

Cevap geliyor:

“Şehre dışarıdan gelen kışkırtıcılar halkımızı kışkırttı ve halkımız galeyana geldi”.

Sonuç?

90 yaşında bir gözü görmeyen bir kadının diğer gözünün de tornavidayla çıkarılması...

* * *

Bu iki örnekten benim anladığım şudur:

Kışkırtıcının biri, kışkırtmaya yeltenince ahalimiz arasında kışkırtılmaya her daim müsait olanlar var.

Buna “kışkırtılma potansiyeli” diyebiliriz. Bu öyle güçlü bir potansiyel ki...

Kışkırtılan ahali, protesto gösterisiyle falan yetinmiyor, resmen canavara dönüşüyor.

Galeyan söz konusu olunca... Derhal “yak ulan yak” sesleri yükseliyor.

Ya da...

Satırını, tornavidasını kapan geliyor.

* * *

Sanırım biz artık...

“Provokasyon” ya da “Kışkırtma” kelimelerini bir tarafa bırakıp...

“Halkımız neden kışkırtılmaya hep hazır?” ya da “Kışkırtılınca canavara dönüşmek de neyin nesi?” sorularına yanıt bulmalıyız.

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

 

Yorum:

Provokasyon Psikolojisi

Sivas’ta 2 Temmuz’u yaşadık. Ondan önce Maraş olayları yaşandı. Ondan önce sağ-sol çatışmaları ortaokul, lise sıralarına kadar taştı. Bu olaylar sırasında insanlar birbirlerine insanlık dışı muamelelerde bulunuyordu. Nasıl oluyordu bu olaylar? Normal zamanda karşınıza alıp konuşsanız gayet normal olan insanlar nasıl oluyordu da vahşileşiyorlardı bu kadar?

Dedem anlatırdı amcasının öyküsünü. 1921 yılında Koçgiri aşiretinin çıkardığı ayaklanmayla başlıyordu bu öykü. Amcasının bir komşusu varmış Zara’da. İsyan sırasında o komşusu amcasını öldürmüş ve sadece öldürmekle de kalmamış, öldürdükten sonra derisini yüzmüş.

Normal zamanda karşılıklı konuştukları, komşuluk ilişkileri içinde oldukları bu insanlar nasıl oluyor da böyle bir canilik yapabiliyorlardı?

Sosyal psikoloji, kitle davranış kuramları altında bu konu ile uğraşan bir bilim dalıdır. Kitle davranış şekillerini iyi bilen kimseler kitleleri olaya hazırlarlar, sonra da olayı başlatırlar. Biz olaylardan sonra bu kimselere veya bunların adamlarına provokatör diyoruz.

Bu tip olayların başlatılabilmesi için toplulukta önceden bir kutuplaşma olmalıdır ya da oluşturulmalıdır. Yani topluluk için de “biz ve onlar” şeklinde bir “iç grup ve dış grup” ayrımı var olmalı ya da oluşturulmalıdır. İkinci önemli nokta kişinin normal zamanda yapmayacağı davranışları yapabilmesi için depersonalize edilmesidir. Yani kişiliğinin sosyal kişiliğin içinde, topluluk kişiliği içinde eritilmesinin sağlanmasıdır.

Bu durumda iki değişik kişilik vardır. Birisi toplumsal baskı nedeniyle ortaya çıkacak olan suçluluk, utanma, korku duyguları nedeniyle davranışlarına ket vuran kimse, diğeri ise topluluktan değil, inancından, ahlaki değerlerinden dolayı kötü davranışlarda bulunmayan kimsedir. İlk grupta olanlar kitle içinde kolayca erirler. Çünkü onların aşırı davranışlarını engelleyen topluluk zaten aşırı davranışı yapacak olan topluluktur. İkinci grup ise topluluktan değil Allah’tan korktuğu için aşırı davranışı yapmıyordur. Onun için o engel her zaman vardır. Zaten genellikle ikinci gruptakiler böyle topluluklardan veya toplanmalardan uzak durmayı tercih eden kimselerdir.

Önce topluluk bir yerde toplanır. Kişinin kişiliğinin eritilmesi için sloganlar atılır. Psikolojik ön hazırlık için karşı tarafın ne kadar kötü olduğunu ifade eden sloganlardır bunlar. Topluluktaki kişilerin kişilikleri sosyal kişilik içinde iyice eritildikten sonra topluluk içine yerleştirilmiş olan provokatör fitili ateşler, ilk hareketi yapar. Eğer bu provokatör mağaza vitrinlerine taş atıyorsa kitle halinde taş atma başlar. Eğer bu provokatör karşı gruba taş atıyorsa topluluk da atmaya başlar. Eğer karşı tarafın bulunduğu oteli yak diyorsa topluluk yakar. Arabaları yakıyorsa topluluk da yakar. Diğer gruba silah atıyorsa topluluk da atar. Sopa ve bıçakla saldırıyorsa topluluk da saldırır.

Sivas olayları, Maraş olayları ve daha nice olayları incelerseniz altından bunların çıktığını görürsünüz. Halen oynanan oyun da budur. Topluluğu sol-sağ şeklinde iki kutba ayırmalar, Alevi-Sünni şeklinde kutuplaştırmalar hep böyle oyunları iyi oynatan kimselerin eseridir. Şu anda da aynı oyunu Kürt-Türk şeklinde oynuyorlar. Bu iki topluluğu inançsal açıdan “biz ve siz” şeklinde ayıramayacaklarını biliyorlar. Ancak ırkçılık yaparak bunu başarabileceklerini düşünüyorlar. Provokatörlük görevinin de kimlere verildiğini herkes çok iyi biliyor. Bu provokatörler kutuplaşmayı gerçekleştirmek için kin ve nefret tohumlarını sürekli ekmekte ve büyük bir gayret içinde dört koldan çalışmaktadır. Allah’tan korkan, Allah’ın helalleri helali olan, haramları haramı olanların onların arasına karışmayacağı da gayet açık ve net olan bir gerçektir.

 

 

Lütfi Hocaoğlu






Sayı: 133 | Tarih: 1.01.2012
Ahmet Hakan
Mavraya gel
Provokasyon Psikolojisi
1398 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Devletin meşruiyeti
dâr-ı İslâm, dâr-ı terk, dâr-ı kıtâl
1059 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
İslam Dünyasında Rezaletler
Taklitlerin Sonu Kalıcılık
968 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Ya PKK’lı olsalardı?
Pes Doğrusu
961 Okunma
Tayibet Erzen