(Bu hafta yazı yazmamıştır!)
1233 Okunma, 6 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Mahir KAYNAK (Bu hafta yazmamıştır!)

 

Yorum:

Olmayan yazının yorumu olur mu? Olur. Niçin yazmamıştır. Hasta olur, izinli olur yazı çıkmayabilir. Bu takdirde okuyucu haberdar edilir. Edilmediğine göre başka bir sebep vardır. İşte bunun yorumunu yapmamız gerek.

Tekel sermaye siyasi nüfuzunu kaybetti. Ekonomik gücünü korumaktadır. Sermayesi ile dünyayı fitneye verip siyasi gücünü yeniden elde etmek istiyor. Bunun için İslam alemini ayağa kaldırmak gerekmektedir. Çünkü İslam alemi dünyanın her yerinde varlığını sürdürmektedir. Güney Amerika hariç dünyanın her yerinde yeter sayıda Müslüman vardır.

Bir yerde %10 civarında azınlık bulunduğu takdirde onlar gelişmişlerse dışarıdan da destekleniyorsa o ülkenin yönetimine hakim olur. Güney Amerika dışında bütün ülkelerde Müslümanların nüfus sayısı yüzde ondan fazladır.

Türkiye güçlenir eski halifelerin yaptığı gibi dünkü dünya Müslümanlarına sahip çıkarsa dünya Müslümanları ayaklanıyor ve o devletler zor duruma giderler. Eğer o devletler Sermayeyi dinlerlerse Müslümanların kökünü kurutur hedefine ulaşır. Eğer dünya devletleri hala Sermayeyi dinlemezlerse o zaman Sermaye Müslümanların hakim olmasını tercih ederler. Çünkü biliyorlar babalarının yaptıklarından çocuklarını sorumlu tutmazlar. Sonra eski suçların peşinden koşmazlar.

Şimdi Sermayenin yaptığı Müslümanları demokrasiye doğru yöneltmekle onları güçlendiriyor. Türkiye’ye de burada baş rol veriyor. Şimdi Sermayenin istediği, Türkiye’nin Suriye’ye saldırmasıdır. Buradaki çıkarı ne olacaktır? Eğer İran Türkiye’ye saldırırsa istediğine ulaşmış olur. İki güçlüyü savaştırıp sonunda iki taraf yok olmaya gider ikisi de ona teslim olurlar. Birinci ve İkinci Cihan Savaşlarını böyle çıkarmış sonunda Sermaye hakim olmuştur. Almanlar ve Japonlar yenilmiş ama bugün en güçlü devletler olmuşlardır. Ama orduları yoktur. Yani bunlar devlet değil Amerika’nın eyaleti ama seçime katılamıyorlar.

İran saldırmasa İran’la Türkiye’nin ittifakı ile güçlü bir İslam devletini oluşturarak Hind’e, Çin’e, Rusya’ya, AB’ye ve ABD’ye gerekli sorunu oluşturarak böylece yine dine dayalı çatışma üzerinden dengeyi oluşturmuş olacaktır.

İşte Mahir Kaynak bunları bilmektedir. Bu hususta görüşlerini açıklamaktadır. Türkiye’nin Suriye’ye saldırmasını önleyebilir. Savaş başladıktan sonra iş kolaylaşır.  Mahir bey konuşabilir. O halde şimdi biz yazılmamış yazıyı yorumlayabiliriz:

Sermaye İsrail Yahudilerini malen desteklemektedir. Gayesi onların bir şey yapmamasıdır. Çünkü eğer İsrail Yahudileri barışa kavuşur komşuları ile iyi olurlarsa Amerikan Yahudilerinin sömürü tezgahı son bulur. Bu amaçla Filistinlileri de  desteklemekte, savaş içinde iki tarafı da geri bırakmaktadır.

Sermaye İsrail devletini desteklemeyi şu formüllerle yapıyor: Türkiye’yi Suriye’ye saldırtıyor. Türkiye’yi borçlandırıyor, Türkiye’ye İsrail’den silah aldırıyor. Beş liralık silahı elli liraya satıyor. Türkiye peşin para ödemediği için almaya devam ediyor. Bu yolla İsrail’e para aktarabiliyor. Yani Türkiye borçlanıyor, İsrail besleniyor ve geri bırakılıyor.

Bu böyle devam etmez. Adil Düzen geldiği zaman İsrail Yahudileri desteklenecek. Filistinlileri oradan çekip Sina yarımadasında yeni devlet kurduracak. Filistin İsrail oğullarının olacaktır. Savaş bitecek ve İsrail Yahudileri dünyanın ekonomisine hakim olacaktır. Böylece Amerikan Yahudileri ya faizli sistemden vazgeçip onlar da İsrail’e gelebilecekler, hatta ABD’de kalabilir. Vazgeçmezlerse yok olup giderler!

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Zafer Kafkas
18.12.2011
19:51

S.A Hocam,

Adil Düzende 4 çeşit işletme girdisi olduğunu söylüyorsunuz. Erbakan Hoca ise sizin bu 4 girdinize müteşebbisi de ekliyor ve beşe çıkarıyor.

-Erbakan’ın Adil Düzen kitabına yaptığınız yorumların 9.sayısında da yine bu konuya değiniyorsunuz ve Erbakan ile bu konudaki ihtilafınızdan bahsediyorsunuz. Siz bu bahsi geçen yorumlarınızda Erbakan’ın müteşebbise verdiği rolü emek sorumlusuna veriyorsunuz yani Girişimci ile işçileri bir arada tek girdi olarak kabul ediyorsunuz. Oysa Erbakan girişimci ile emeği ayırarak girdileri beşe çıkarmaktadır.

-27 Ekim 2007 yılındaki 431.seminerde yani Bakara suresinin 93.hafta tefsirinde bu konu hakkındaki içtihadınızın değiştiğini Erbakan’ın haklı çıktığını girdilere müteşebbisinde ayrıca eklenmesi ve beşe çıkarılması gerektiğini yazmışsınız. 2007 yılında içtihadınızı değiştirmiş olmanıza rağmen bugün yine 4 girdi olduğunu söylüyorsunuz. Müteşebbisi ayrı bir girdi olarak o zaman kabul ettiğiniz halde şimdi etmiyorsunuz.

1- Girdilere müteşebbisi eklediğiniz içtihadınız daha sonra tekrar değişip 2007 yılı öncesindeki gibi mi oldu? Yani içtihadınızı tekrar 4 girdiye mi çevirdiniz? 2- Yoksa 2007 yılında değiştirdiğiniz içtihadınızı unuttunuz mu?

Süleyman Karagülle
19.12.2011
17:42

Zafer Kafkas'a

Bu sorunun cevabı ilmi makaleler kısmında Müteşebbis (Girişimci) adlı makalede verilmiştir.

ziya küçük
20.12.2011
13:02

Süleyman Bey,

Zina eden evli bir erkeğin veya kadının nikahı düşer mi?

Nikah akdi bozulur mu veya akde fesat karışmış olur mu?

Reşat Nuri Erol
20.12.2011
18:29

GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)

Akevler Çalışmalarında işletmelerin girdilerini tesis, emek, ham madde ve genel hizmet olmak üzere dört olarak tesbit etmiş bulunuyorduk. Çalışmalarımız esnasında Erbakan buna beşinci girdiyi ortaya koydu, “müteşebbis” olarak koyduk. Biz bu görüşü benimsemedik ama onunla da tartışmadık. Kendi görüşü idi. Herkes kendi içtihadına göre amel eder. Eğer o benden olur isteseydi açıklardım. İstenmedi. Benim de bir şey deme yetkim olamazdı. Aksi halde onun içtihatlarına müdahale etmiş olurdum. Ben niye onun içtihadına katılmıyorum? İşçilik sisteminde bir müteşebbis vardır. İşletme merkezden yönetilir. Dolayısıyla bir baş sorumlu olmalıdır. Ortaklık sisteminde herkes müteşebbistir. Herkes kendi işini kendisi yapar. Kimse kimsenin emrinde değildir. Herkes sözleşmedeki kurallara uymak durumundadır. İşletmelerde işçiler arasında çalışırken bir merkezi sistem vardır. Ama dört girdi arasında bunlara emreden, bunları yöneten biri yoktur. Herkes içtihadına göre hareket eder. Yanlış yaparsa hakemlere hesap verir. Burada da işlerin aksamaması için bir Genel Hizmet Sorumlusu vardır. O aynı zamanda işletmenin sorumlusudur. Geçici olarak kararları o alır, ona göre hareket edilir. Mağdur olan olursa hakemlere gider. 25 Genel Hizmetin ilki bu kimsedir. İşletmeyi ancak bu şekilde kabule edersek ortaklık olur. Bunun dışında yani Genel Hizmet Sorumlusu dışında bir işletmeci koyarsanız, o ortaklık olmaz, işçilik olur. Erbakan onun yetkilerini ve sorumluklarını ortaya koymamıştır. Kur’an seminerlerinin birinde (âyet), infak edenlerin ücretlerinden bahsedilmektedir. Demek ki onlar da ecirlerini alıyorlar. O halde dıman kimin yani sorumlu kim? Zarar kime ait olacaktır? O zaman bunun girişimci olduğunu söylemiş ve orada öylece Erbakan’ın haklılığını belirtmişim. Cengiz Demirci kardeşimiz bunun benim hatam olduğunu, Erbakan’ın hata etmez biri olduğunu yazdı. Zafer Kafkas kardeşimiz de bana; unuttun mu yoksa, içtihadını bir daha değişti mi diye sormaktadır. Bu makalem Zafer Kafkas’a açıklama mahiyetindedir. O âyetten onu istidlâl ettim. Ne var ki sistemde yerine oturtamadığım için ondan sonra da girdileri dört olarak korudum. Çünkü onun yetki ve görevlerini bilememiştim. Sonra da o sorunu unuttum. Şimdi bu kardeşlerim hatırlattılar, Allah onlardan razı olsun. Cengiz Demirci kardeşimizin hatası Erbakan’la Karagülle’yi tartışmasıdır. Şahısları değil konuyu tartışmalı idi. Mesela, girişimcinin görev ve yetkilerini ya sormalı ya da kendisi koymalı idi. Onun yapması gerekeni şimdi ben yapıyorum. Bir araba yapmak ayrıdır, arabayı kullanmak ayrıdır. Uçağı yapan fabrikanın sahibi pilot olacak, yaptığı uçağı da o kullanacak demek değildir. O halde bir işletmeyi kurmak ayrı, bir işetmeyi işletmek ayrıdır. Ben işletmenin girdilerini sayarken dört girdiden bahsediyorum, tamamen haklıyım. Orada beşinci bir müteşebbis yoktur. Bu içtihadım hep böyledir, böyle devam ediyor. İşletmeyi kurarken de yani sözleşme yaparken ve işletme senedi çıkarırken ise bu girdiler yoktur. İşletme senedinin tarafları farklı kimselerdir. 1- İşletme senedi bir dayanışma ortaklığının kefaleti altında çıkar. 2- İşletme senedi senet için ipotek edilen bir taşınmaz karşılığı çıkar. 3- İşletme senedi bir senet sorumlusu tarafından çıkarılır. 4- Nihayet hamiline yazılmış bir işletme senedi çıkar, bunun genel hizmet sorumlusu vardır. Burada işletme sorumlusu kimdir? Dört girdiden biri olabilir. Yani tesis sahibi senedi çıkartır, tesisleri öyle kiraya verebilir. İşletme genel sorumlusu olabilir, tesisleri kiralar, işetme senedini çıkarabilir. Yahut bir tüccar böyle bir tesisi kiralar, işletme senedini çıkartmış olabilir. Hattâ bunlardan hiçbirisi olmayan biri genel hizmet içinde bir işletme senedi çıkarabilir. Bunun payı genel hizmetten karşılanır. Burada beşinci bir girdi vardır. O da işetme senedine rehin koyan kişidir. Taşınmazı ipotek ettiği için işletmenin cirosundan bir pay alır. Başka hiçbir şeye karışmaz. Peki bunun görevi nedir, sorumluluğu nedir? 1- Önce bu taşınmazı koymazsa işletme senedi çıkarılamaz. Her senet için değeri kadar bir taşınmazın rehin edilmesi gerekir. O halde kurulurken birinci derecede rol oynar. Çünkü önce taşınmazın bulunması gerekir. 2- Sonra, eğer işletme tasfiye edilirse, önce bunun taşınmazı satılır, devlet alır. Senetleri iflas ettirenden tasfiye eder. Sonra dayanışma ortaklığına rücu eder ve onlardan tahsil eder. Aldığı parayı ipotek sahibine öder. Yahut dayanışma ortaklığı önce öder, sonra daireyi satar. Bu da tartışma konusudur. Hangisinin olacağını âyetlerden istihraç etmek gerekir. İşte bu sorumluluğu olan ipotek sahibine bir yetki veriyoruz. İflasa gitmekte olan işletmeyi hakemlere giderek tasfiye ettirmiş olur. Bu şekilde düşündüğümüz zaman beşinci girdi de ipotek sahibidir. Bu anlamda girdiler beş olur. Sonuç: İşetme kurulurken ve tasfiye edilirken girdi beş tanedir, işletme devam ederken dört tanedir. İpotek sahibi mahkeme kararı alınmadan hiçbir yetkiye sahip değildir, hiçbir sorumluluğu da yoktur. SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Reşat Nuri Erol
21.12.2011
11:32

bu sabah, ilginç ve çok uzun bir değerlendirme geldi...

kimden geldiği önemli değil, içeriği önemli...

söyleyene değil, söylenene bakalım...

son kısmını aktarıyorum:

*

Bu süreçte Irak’ı işgal bahanesiyle Türkiye’yi işgal senaryosu hazırlayan ABD; Birinci Tezkere ile adeta kırmızı mumla davet edilirken, İkinci Tezkere (1 Mart Tezkeresi) ile İskenderun önlerine kadar gelen Pentagon kuvvetlerinin kıçına bir tekme vurularak güneyden Irak’a girmeye mecbur edildi… Dünya Siyonizm’inin, çıkarttığı 8 yıl süren İran-Irak savaşına misilleme olarak, tek süper güç yaptığı ABD ve müttefikleri Irak’ta 8 yıl boyunca evire çevire dövüldü, nihayet çekilmeye mecbur bırakıldı. Süper güç karizması da yerle bir edildiğinden artık bölgede Türkiye’nin borusu ötüyor! Şimdi sıra şamar oğlanına döndürülen İsrail’in defterinin dürülmesinde… Bölgenin lideri ve yıldızı yükselen yeni küresel güç olarak Türkiye, dünyayı sarsan ekonomik kriz ve Arap Baharı denilen olaylardan olumlu etkilenen neredeyse tek ülkedir. Bir yanda Arap Baharı domino etkisi yaparak İslam ülkelerindeki Batı işbirlikçisi rejimleri devirirken; öte yanda küresel ekonomik krizin oluşturduğu domino etkisi Avrupa Birliği ülkelerindeki yönetimleri bir bir deviriyor. Dünyanın ve bölgenin en sakin ve güvenilir limanı konumuna gelen Türkiye, İslam Birliği liderliğini pekiştirerek Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen kurma yolunda hızla ilerliyor… Erbakan’ın 40 yıldan beri Millî Görüş adına dile getirdiği bütün söylemleri de bir bir gerçekleşiyor! Örneğin Avrupa Birliğine ilişkin söylediği ve hala kulaklarımızda çınlayan “Behey gafiller, şaşkınlar… Avrupa Birliği dediğiniz hızla şarampole sürüklenen bir otobüs. Bu otobüse binip onlarla birlikte uçuruma yuvarlanacaksınız da elinize ne geçecek?” sözleri aynen mucizevî şekilde gerekçeleşiyor… Avrupa Birliği ülkeleri Euro Bölgesi olarak aynı otobüstekiler gibi topluca uçuruma yuvarlanırken hiçbiri içinden çıkamıyor. Türkiye ise otobüse alınmadığı için Allah’a şükür ediyor! Erbakan, 40 yıllık Millî Görüş mücadelesi sonunda içeride ve dışarıda Dünya Siyonizm’ini dize getirip Türkiye’yi bölgenin lideri küresel bir güç haline getirerek, İslam Birliği, Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen kurma yolunda geri dönülmez, döndürülemez noktalara getirip öyle bıraktı. Hz. Muhammed (SAS)’den sonraki çok kısa sürede İslam büyük fetihler gerçekleştirdiği gibi; Millî Görüş de Erbakan’dan sonra çok kısa bir sürede büyük gelişmeler gösterip Türkiye ve dünyaya hâkim olacak ve inşallah vaat edilen Altın Çağı gerçekleştirecektir. Her şey doludizgin Erbakan’ın gösterdiği istikamette gidiyor… Maşallah, Sübhanallah, Elhamdülillah…

Reşat Nuri Erol
21.12.2011
11:32

bu sabah, ilginç ve çok uzun bir değerlendirme geldi...

kimden geldiği önemli değil, içeriği önemli...

söyleyene değil, söylenene bakalım...

son kısmını aktarıyorum:

*

Bu süreçte Irak’ı işgal bahanesiyle Türkiye’yi işgal senaryosu hazırlayan ABD; Birinci Tezkere ile adeta kırmızı mumla davet edilirken, İkinci Tezkere (1 Mart Tezkeresi) ile İskenderun önlerine kadar gelen Pentagon kuvvetlerinin kıçına bir tekme vurularak güneyden Irak’a girmeye mecbur edildi… Dünya Siyonizm’inin, çıkarttığı 8 yıl süren İran-Irak savaşına misilleme olarak, tek süper güç yaptığı ABD ve müttefikleri Irak’ta 8 yıl boyunca evire çevire dövüldü, nihayet çekilmeye mecbur bırakıldı. Süper güç karizması da yerle bir edildiğinden artık bölgede Türkiye’nin borusu ötüyor! Şimdi sıra şamar oğlanına döndürülen İsrail’in defterinin dürülmesinde… Bölgenin lideri ve yıldızı yükselen yeni küresel güç olarak Türkiye, dünyayı sarsan ekonomik kriz ve Arap Baharı denilen olaylardan olumlu etkilenen neredeyse tek ülkedir. Bir yanda Arap Baharı domino etkisi yaparak İslam ülkelerindeki Batı işbirlikçisi rejimleri devirirken; öte yanda küresel ekonomik krizin oluşturduğu domino etkisi Avrupa Birliği ülkelerindeki yönetimleri bir bir deviriyor. Dünyanın ve bölgenin en sakin ve güvenilir limanı konumuna gelen Türkiye, İslam Birliği liderliğini pekiştirerek Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen kurma yolunda hızla ilerliyor… Erbakan’ın 40 yıldan beri Millî Görüş adına dile getirdiği bütün söylemleri de bir bir gerçekleşiyor! Örneğin Avrupa Birliğine ilişkin söylediği ve hala kulaklarımızda çınlayan “Behey gafiller, şaşkınlar… Avrupa Birliği dediğiniz hızla şarampole sürüklenen bir otobüs. Bu otobüse binip onlarla birlikte uçuruma yuvarlanacaksınız da elinize ne geçecek?” sözleri aynen mucizevî şekilde gerekçeleşiyor… Avrupa Birliği ülkeleri Euro Bölgesi olarak aynı otobüstekiler gibi topluca uçuruma yuvarlanırken hiçbiri içinden çıkamıyor. Türkiye ise otobüse alınmadığı için Allah’a şükür ediyor! Erbakan, 40 yıllık Millî Görüş mücadelesi sonunda içeride ve dışarıda Dünya Siyonizm’ini dize getirip Türkiye’yi bölgenin lideri küresel bir güç haline getirerek, İslam Birliği, Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen kurma yolunda geri dönülmez, döndürülemez noktalara getirip öyle bıraktı. Hz. Muhammed (SAS)’den sonraki çok kısa sürede İslam büyük fetihler gerçekleştirdiği gibi; Millî Görüş de Erbakan’dan sonra çok kısa bir sürede büyük gelişmeler gösterip Türkiye ve dünyaya hâkim olacak ve inşallah vaat edilen Altın Çağı gerçekleştirecektir. Her şey doludizgin Erbakan’ın gösterdiği istikamette gidiyor… Maşallah, Sübhanallah, Elhamdülillah…





Sayı: 131 | Tarih: 18.12.2011
Ahmet Hakan
Tutumunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim
Cübbeli ve her şeyin sorumlusu cemaat (!)
3663 Okunma
27 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Ahlaksızlıkla Bir Yere Varamayız
Kuran'ı Anlamaya Çalışmak
1278 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
karanlıkta yıldız gibi parlayan bir hekim
Hak gelmeden batıl gitmez
1240 Okunma
2 Yorum
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
(Bu hafta yazı yazmamıştır!)
Tekel sermaye
1233 Okunma
6 Yorum
Süleyman Karagülle
Ruhat Mengi
Yapacak bir şey kalmamışsa
Balık Hafızası
1148 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Hüseyin Gülerce
AB'ye Girmediğimiz İyi Mi Oldu?
AB'ye Güvenmek
1134 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
İslamcıların rakibi yine İslamcılar
Rakibimin Düşmanı Dostumdur
1134 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler