Geçen yazımda, "Aleviler, CHP'den neden vazgeçemiyor?" sorusuna cevap vermeye çalıştım. Aleviler, CHP'den neden vazgeçemiyor derken de, CHP'ye oy vermelerinden rahatsızım, gitsinler artık başka partileri -AK Parti'yi falan- desteklesinler demiyorum. Beni, Alevilerin siyasi tercihlerinin ne olacağı ilgilendirmiyor?
Beni, Alevi vatandaşlarımızın hali, sıkıntıları, problemleri ilgilendiriyor. Beni, Alevi meselesinin mutlaka çözülmesi gerektiği ilgilendiriyor. Dolayısıyla asıl mesele, Kürt meselesinden daha derinlerdeki Alevi meselesinin çözümüdür. Daha da ötesini söyleyeyim. Ben Dersim'i, Dersimlilere uygulanan katliamı -evet katliamı- dile getirirken, bir hesaplaşma ve rövanş duygusuyla hareket edilmesini de yanlış ve tehlikeli buluyorum. Tarihimizle yüzleşelim. Fakat geçmişin acılarından, yaralarından, onları tekrar kanatarak yeni acılar, kutuplaşmalar çıkarmak kimsenin faydasına olmaz. Ülkenin hayrına da olmaz. Tam tersine problem büyür, çatışma derinleşir, huzuru, diyaloğu ve uzlaşmayı bir başka bahara erteleriz.
Şunu kabul edelim; Alevi vatandaşlarımız, haklı olarak ciddi bir güven sorunu yaşıyor. Osmanlı dönemi de dâhil, Cumhuriyet döneminde de Aleviler eziyet gördü, korkutuldu, sindirildi. Onlar için gönle girme, şefkat, merhamet, adalet yoluna gidilmedi.
Geçmişe takılmak yerine bugün ileriye bakabilmeli, huzur ve barış içinde bir arada yaşama adına, "toplumsal bir barış projesi" inşa edebilmeliyiz.
Bunu nasıl yapabiliriz? Yeni sivil bir anayasa, yeni yasalar çıkartılması elbet çok önemli. Fakat bunlardan daha önemlisi, Sünnilerle Aleviler arasındaki önyargıların, saplantıların aşılmasıdır. Bu da iyi niyet ve samimi gayret gerektirir. Herkes eteğindeki taşı dökmelidir. En başa, insan olduğumuz hakikatine dönmeliyiz. Dinimiz, inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, biz önce insanız. Ve şu topraklarda, şu yerkürede hepimiz insan gibi yaşamak istiyoruz. Evet demokratik bir zihniyet değişimine, eşit yurttaşlık esasına ihtiyacımız var. Ama birbirimize insan gözüyle bakmadan, insanı değerli görmeden, hukukun üstünlüğünü kabullenmeden işin doğrusunu yapamayız. Birbirimizi kandırmaya, sahte diyaloglara, ruhsuz şekilciliğe mahkûm oluruz.
İnsana değer vermek, birbirimizin konumuna saygıyı gerektirir. Bu saygı, birbirimizin fikrine, düşüncesine, yaşamına saygı demektir. Birbirimizi bütün yönlerimizle tabii ki tasvip etmeyebiliriz. Anlaşamayacağımız pek çok alan da var. Ama kendimize saygı istemek, başkalarına saygıyı gerektirir. Ve anlaşabileceğimiz, paylaşacağımız da çok alan var... İlk adım; birbirimizi dinlemek, anlamaya çalışmak ve uzlaşmayı başarabilmektir.
Sadece Sünnilerle Aleviler arasında değil, daha geniş anlamda bu ülkede her kesim açısından, aramızda var olan güvensizlik sorununu aşmamız gerekiyor. Türkiye, normalleşmeden, demokratikleşmeden ne Alevi meselesini, ne Kürt meselesini çözebilir... Başka şekilde de söyleyebilirim: Alevi meselesini çözmeden, Kürt meselesini çözmeden Cumhuriyet, demokratikleşemez. İç barış da sağlanamaz... Toplumda esaslı bir diyalog ve hoşgörü iklimine ihtiyacımız var.
Açıkçası, Aleviler Sünni çoğunluğun yaşadığı Türkiye'de, kendilerini tehdit altında görüyorlar. Yönetenlere güven duymak istiyorlar. Başta AK Parti, yani gücün merkezi iktidar, bu algıyı yıkmak zorundadır. İyi niyet sorgulaması yapmasak da, zaman zaman Alevi vatandaşlarımızın bütününü rahatsız eden bir üslup sergilendiğinin altını çizmeliyiz...
Fikir ve ifade hürriyetinin, din ve vicdan özgürlüğünün, hukukun üstünlüğünün sağlandığı demokratik bir Türkiye'de, siyasî tercihler de hür ve serbest olacaktır. Türkiye'nin bu yola girdiğine yürekten inanıyorum...
Yorum:
Çözümsüz Yazılar
Toplumda kimsenin birbirini hoşgörmesi ve diyalog içinde olması gibi bir mecburiyeti yoktur. Diyalog içinde olmak , hoşgörü göstermek, birbirini anlamak gibi yıllardır insanın hissiyatına hitap ederek bir arada yaşayabilmek için kişisel çabaların öne çıkarıldığı , bazı vakıf ve derneklerin yaptığı bir iki toplantı ve çalışmanın çözüm olarak görüldüğü bir ortamda sorunların ortadan kalkması beklenecek bir durum değildir. Ne kadar kişisel olarak iyi niyetli olursanız olun ne kadar bir araya gelip paneller , toplantılar , etkinlikler düzenlerseniz düzenleyin insanlar inanç ve kültürel hayatlarında tam manasıyla özgür olmadıkça düşmanlık ve çatışmanın önüne geçmek kolay değildir.
İnsana Allah’ın yaratılıştan vermiş olduğu haklarını kullanabileceği ve bunları kullanırken de diğerlerine zarar veremeyeceği idari,sosyal ve hukuki yapıyı oluşturmadan dile getirilenler , yazılanlar , çizilenler laf kalabalığı ve temennilerden öteye geçemez.
Bugünkü yapıda demokrasiyi gücü ele geçirme ve hukuku da kendi siyasi gücünü ve anlayışını koruma olarak gören zihniyetin ülkemizde herhangi bir sorunu çözmesi imkansızdır. Bugün Alevilerin veya herhangi bir mezhep veya inanç mensubunun ne CHP ne de AKP’den sorunlarının çözülmesi adına bir beklentisi yoktur. Sadece geleneksel ve dine bakış açısı nedeniyle CHP’ye verilen bir destek mevzu bahis olabilir.
İnsanlara doğuştan verilen haklarını rahatlıkla kullanabildikleri ve bunu birilerinin lütfu ile değil sadece Allah’ın lütfu ile kullanabildikleri Kuran Düzeni olan Adil Düzenin tüm cemaat ve parti ileri gelenleri tarafından öğrenilmesi gerekmektedir. Bunu öğrenebilmek için de önyargılardan kurtulmak ve diyaloğu doğru tanımlamak yeterlidir. Ya bu olur, ya da demokrasiyi , hukukun üsütünlüğünü ve özgürlük anlayışını batının anladığı tarzda anlayıp taklit etmek zorunda kalınılır ve çözüm üretmeyen yazılar süslü kavramlarla temennileri ifade etmeye devam eder.