Mahir KAYNAK
Zorluğa hazırlanmak
27 Kasım 2011 Pazar
Önümüzdeki günlerin, bir dünya savaşı dahil, zorluklarla dolu olacağı genel kanı. Bu nedenle geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak ve gereken tedbirleri almak zorundayız. 11 Eylül’den beri, önceden olacağını düşündüğüm, küresel sermaye ile ulus devletler arasındaki çatışmayı yaşıyoruz. Genel kanaat günümüzdeki gelişmelerin herhangi bir güç tarafından yönlendirilmediği, olayların doğal akışı içinde seyrettiği yönünde. Bu nedenle çatışan taraflardan söz etmek anlamsız ve herkes ansızın yağan bir yağmurun yarattığı sellerle karşılaşmış gibi ve bunun zararlarından kurtulmaya çalışıyorlar. Bu görüşe katılmıyorum ve şiddetli yağmur öncesindeki bulutlar gibi havanın kararmaya başladığını ve özellikle ABD’nin buna hazırlandığını düşünüyorum.
- Sermaye, devletle çatışması var. AB hazırlanıyor.
- Sermaye değişecek veya yenilecek, İnsanlık içinde ulus varlıklar güçlerini koruyacak.
ABD’nin stratejisini şöyle özetleyebiliriz: Hedef bütçe ve dış ticaret açığını kapatmak, biriken borçlardan herhangi bir ödeme yapmadan kurtulmak. Dış ticaret açığını kapatmak zor değil. Çünkü ABD’nin ihracatını aşan ithalatı lüks tüketim maddelerinden oluşuyor ve bundan vazgeçmek hayati öneme sahip değil, sadece marjinal refahın azalmasına yol açar. Bütçe açığını kapatmak için özellikle askeri harcamaları azaltmak ve dünya üzerindeki etkinliği ittifaklar yoluyla sağlamak politikasını izlemeyi düşünüyor. Bunun yanında harcamaları azaltacak tedbirler de alacak.
- ABD açıkları kapatmak için askerî gücünü ittifaklara çevirebilir.
- ABD’nin sorunu devlet politikasından değil faizli karşılıksız paranın iflasa gitmesinden kaynaklanıyor. Çaresi yeni para sistemidir.
Biriken borçlarını ödemeyecek, banka ve finans kurumlarının iflası ile borsadaki büyük düşüşler borçtan kurtulmasını sağlayacak. Bunun halk üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek için krizden Wall Street’i sorumlu tutan gösteriler yapılıyor.
- ABD dış borçlarından doları batırarak kurtuluş sağlayabilir. Sorumlu tekel sermaye.
- Dolar, kendiliğinden batıyor. Sermaye yeni para peşinde.
Avrupa’nın ekonomik yapısı ABD’den farklı. Onun ithalatı hammadde ve enerjide yoğunlaşıyor ve bu nedenle bu ihtiyaçlarını borçlanarak karşılayanlar büyük sıkıntı çekecek. Ayrıca eskisi kadar çok ihracat da yapamayabilirler. Bu durum AB’nin oluşumunda izlenen politikanın yanlışlığını da ortaya koyuyor. Rakip ekonomilerin, yani aynı ekonomik yapıya sahip olanların bütünleşmesi büyümedir ancak eksikliğin giderilmesi için rakip değil tamamlayıcı ekonomilerin birleşmesi gerekir. Şu formülün uygun olacağını düşünüyordum. AB üç ülkenin temelini oluşturacağı bir birlik olmalıdır. Fransa askeri, Almanya ekonomik gücü temsil etmeli ve buna eklenen Türkiye ile enerji alanlarına ve İslam dünyasına yaklaşılmalıdır. Oysa AB politikacıları kendilerine hiçbir yarar sağlayamayacak aksine yük olacak Doğu Avrupa ülkeleriyle Yunanistan, Portekiz gibi sorun kaynaklarıyla bütünleşmeyi tercih ettiler. AB konusundaki bir tartışma programında “AB’de hiç stratejist yok mu? Hepsi izindeler mi” demiştim.
- AB’deki zorluk bütünleyici olmayan devletlerden oluşmasıdır. AB Fransa, Almanya ve Türkiye birliği olursa süper güç olur.
- AB tarih olmuş imparatorluk benzeri bir oluşuma özeniyor. AB Adil Düzen ile düzlüğe çıkar. Güçlü normal ulus devletler ve Avrupa topluluğu. Siyasi birlik değil.
Dünya yeniden kuruluyor ve bu bir dünya savaşının etkilerine yakın sonuçlar yaratacaktır. Ülkemiz enerji konusunda gerekli politik tedbirler aldıktan sonra ihracatındaki azalmayı kısmen yeni pazarlarla karşılasa bile talep daralmasıyla karşılaşabilir. Gıda ihtiyacını kendisinin karşılaması önemli bir avantajdır ama bu ürünlerin halka intikali için iş yaratmak gerekir. Bu konuya çözüm olarak inşaat ve bayındırlık hizmetlerin artırılmasını ve bunun başlangıçta Merkez Bankasının karşılıksız çıkaracağı parayla finanse edilmesini düşünüyorum. Paranın doğrudan tüketiciye verilmesiyle bir yatırım aracılığıyla üretime katkı yaparak halka intikali farklı sonuçlar yaratır ve bunun hiç enflasyona sebep olmadan yapılması mümkündür.
- Türkiye krizleri tüketiciye kredi verilerek yatırım aracılığı ile atlatabilir.
- Evet halka selem (sipariş) kredisi, artık emeğe taşınmazı borçlandırarak çalışanlara çalışma kredisi, Sanayiye mal kredisi, tüccara da kredileşme kredisi verilerek ekonomi düzlüğe çıkar.
Kim yönetiyor?
3 Aralık 2011 Cumartesi
Değerli arkadaşım Prof. Ergun Türkcan yazılarıma imza koyacağını söylüyor ama bazı noktalara da itiraz ediyor. Bu konunun tartışılması gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum.
Ben dünyanın bazı akil adamlar tarafından yönetildiğini söylerken o gerçekte herkesin kendi çıkarları yönünde hareket ettiğini ve sonucun herhangi bir iradenin eseri olmadan bu davranışların bileşkesi olarak oluştuğunu söylüyor. Yani insanların bazı politikalar üretmesinin, olayları kendi istekleri doğrultusunda oluşturmak istemelerinin, sonucu; onların tayin ettikleri anlamına gelmeyeceğini söylüyor. Yani ben düzenlenen bir dünyadan söz ederken o kaotik bir ortamda yaşadığımızı düşünüyor. Durumu şuna benzetiyorum. Ortada kocaman bir küre var ve herkes kendi istediği istikamete gitmesi için onu itekliyor. Sonunda kürenin bazılarının ittiği yönde ilerlemesi sadece onların eseri değildir ve iten güçlerin bileşkesi onun yönünü belirler.
- İnsanlığın yönünü güçlerin bileşkesi belirler.
- Kuvvetler dengesinde diğer güçler dengede ise yönü yalnız küçük de olsa bir güç belirler.
Ayrıldığımız nokta benim bazı güçlerin çok etkili olduğunu hatta diğer güçlerin nasıl davranacaklarını da tayin ettiklerini düşünmemden kaynaklanıyor.
- Bazı güçlerin etkili olduğu husus ayrıldığımız noktadır.
- O güç her zaman vardır. Uygarlıklarla değişir. Önce dinlerden bir din, sonra siyasilerden bir siyasi güç, şimdi ABD’deki tekel sermaye hakim güçtür. Yeni güç ilim olacaktır.
Şu konular üzerinde fikir alışverişinde bulunuyoruz: Ülkelerin borçları üzerine rakamlar yazılmış kağıt parçalarıdır ve ödenmesi söz konusu değildir. Ancak bu rakamlar siyasete etki eder. Mesela Çin trilyonlarca dolar alacaklıdır ama bunun tahsili söz konusu değildir. Ancak bu alacaklar Çin’in bugünkü konumuna gelmesi için ödediği bedeldir ve bu bedel ulaştığı yere gelmek için ödenecek en küçük bedeldir. Onun gibi sefaletin temsilcisi olan bir ülke finansal oyunlarla dünyaya yön verecek bir konuma gelmiş, uzay teknolojisi dahil her türlü ileri teknolojiyi kullanabilir bir durumdadır. Hatta komünist olmasına rağmen kapitalizme esir olduğu da tartışmalıdır. O kapitalizmin bugünkü tartışmalı halinin yaratıcısıdır ve muhtemelen kapitalist düşünce eski konumunda olmayacak, sosyalizme yakınlaşacaktır.
- Çin’in doları vardır. Karşılıksız kağıttır. Şimdi işe yaramıyor. Çin onun sayesinde ekonomik ve askeri güç oldu. Hatta uygarlığa katkıda bulunabilir.
- AB, Eski Sovyetler, Çin, Hint, İslâm alemi, Afrika, Güney Amerika ve ABD artık varlıklarını hissettiriyorlar. Sermaye devre dışı olmaktadır. Karşılıklı para bu sorunu çözecektir.
İnsanlar yıllardır ses çıkarmadan yaşadıkları otoriter rejimlere başkaldırmış ve baharlar yaşanmasına neden olmuşlar deniyor. Yani halk kendi iradesiyle özgürlük ve demokrasi istemektedir. Bu istek dalga dalga yayılıyor ve bir bölgeyi kaplıyor. Ben bunun da halkın talebi olmadığını, siyasete yön veren güçlerin halkı yönlendirdiğini düşünüyorum. Şöyle bir benzetme yapıyorum: “Halk dağ gibidir ve onun sesi yoktur. Duyduğunuz sesler sizin sesinizin akisleridir.” Halka yön veren medya egemen ekonomik ve siyasi güç tarafından belirlenir. İşe yaramayan sesler yer bulamaz ama iyi sesler çok öne çıkar. Bu nedenle demokrasinin halkın düşünceleri değil tercihleri olduğunu düşünüyorum ve bunu yanlış bulmuyorum. Dünyadaki olaylar kolay anlaşılabilir değildir ve anlaşılması çok güçtür. Onun için yöneten güçler halka kendi tercihlerini kabul ettirmek için mükemmel bir sistem kurmuştur. Yani Arap Baharından halkın istekleri değil o güne kadar bölgeyi yöneten gücün yerini alan yeni gücün istekleri çıkacaktır.
- Halk dağ gibidir. Sesi yoktur, yankı verir. Baharlar dışarıdan yönetimleri değiştirme işaretleridir.
- Tekel sermaye ateist yapmak istediği halkları yapamayınca şimdi münafıklıkla yaklaşmaktadır.
Sorun şudur: Dünyaya hükmeden güç iyi şeyler mi yapacaktır? Onu bilemeyiz ve dünyanın geleceğini inanç ya da felsefeyle açıklayabiliriz. Ancak Soğuk Savaş döneminde dünyayı yöneten ABD ve SSCB şunu söyleyebilir: Dünyaya Avrupa egemenken yirmi beş yılda iki dünya savaşı yaşadınız. Biz sizi hayali bir düşmanlık senaryosuyla uyuttuk ama büyük bir savaş yaşamadınız ve refahınız arttı. Bu işi yeniden bize bırakın.
- Cihan savaşları istemiyorsak yönlendirme ABD ve SSCB ye bırakılabilir.
- Sermayenin iki çenesi artık sermeyenin çenesi olmaktan çıkıyor. Savaş onun için olmuyor.
Yorum:
Mahir beyin artık "Adil Düzen'e göre İnsanlık anayasası"nı okuması gerekmektedir. İnsanlık için siyasi çözüm ocak, bucak, il, ülke ve insanlık olarak örgütlenmesi ve dayanışma ortaklıklarının güvencesinde hakemlerden oluşmuş yargının üstünlüğü siyasi dengeyi sağlar. İnsanlık bucakların kuracağı işletmeler kooperatiflerinin çıkaracağı buğday parası, illerin kuracağı hizmet kooperatiflerin demir parası, ülkelerde kurulacak çalışma kooperatiflerinin toprak parası ve insanlıkta kredileşme kooperatifinin kuracağı altın parası ile ekonomisini düzeltecektir.
İstanbul’da kuyumcular insanlık kredileşme kooperatifini kuruyor. Bu kooperatif Altın Bonosunu çıkarıyor. Kooperatif Altın Belgesini devlete kredi olarak veriyor. Devlet bu belgeleri dolar karşılığı satıyor. Elde ettiği dolarla dış borçlarını kapatıyor. Halk bu altın belgesi ile kuyumculara gidiyor ve altın alıyor. Biz altın belgesini daha ucuz sattığımız için halk bunu tercih ediyor.
Devlet Toprak parasını çıkarıyor. Komisyonculara kredi olarak veriyor. Komisyoncular imzalıyor, onunla komisyoncular taşınmazları alıp satıyorlar. Toprak parası altın parası ile değiştiriliyor. Arz ve talep kanunlarına göre kurlar ayarlanıyor. İller demir para çıkarıyor. İnşaat malzemesi alıp satan mağazalara veriyor. Mağazalar malları alıp satıyorlar.
Bucaklar buğday parasını çıkarıyor. Halka sipariş kredisini veriyor. Halk tüccarlara sipariş veriyor. Tüccarlar üreticiye sipariş veriyor. Böylece dış ticaret açığı da dengeleniyor. Nasıl mı? Biraz da bizim başka yazılarımızı okuyun.