Başbakan Erdoğan “Bundan önceki depremlerde hükümet deprem bölgesine bile gidemiyordu, bu kabinenin 4’te 1’i deprem bölgesinde.. Durum kontrol altında.. Erciş’te yeni bir ilçe inşa edilecek” demiş. Hükümet üyelerinin depremden sonra bölgeye gitmesi iyi güzel de onlar gazeteci değil, parlamenter.. Bu ciddi sorunlara zamanında önlem aramak, felaket sonuçlar olmasına fırsat vermemek üzere seçilip Meclis’e gönderiliyorlar. Ve zaten her yeni hükümetin seçilme nedeni “daha öncekilerin yetersiz olduğu konuları halletmesi beklentisi”dir, bu nedenle diğer hükümetlerle kıyaslama yapmanın, hele de böyle bir felaketin ardından bölgeye gitme kıyaslaması yapmanın anlamı yoktur... Depremde “önlemsizlik ve kontrolsüzlük” nedeniyle yüzlerce kişi, bebekler, çocuklar öldükten sonra onların bölgeye gitmesinin, durumun günler sonra kontrol altına alındığının söylenmesinin ne faydası var?
Giden canları geri getirir mi mesela? Anasını, bebeğini kaybeden insanların acısını hafifletir mi?
MUHTARLARIN YOLSUZLUĞU
Deprem bölgesinde mağdur vatandaşlarla yapılan röportajlar uğradıkları yıkımın ardından bile ne büyük sıkıntılarla karşılaştıklarını anlatıyor. Milletin vergilerinden büyük paralarla devam ettirilen Kızılay’ın kendisi bile “kontrole muhtaç” halde. Yardım kamyonlarının önü kesilerek yağma ediliyor, muhtarların “kendi adamlarına birkaç çadır birden verdiği”, yardım kuyruklarında erkeklerin “yanında erkek olmayan kadınları iterek önüne geçtiği” anlatılıyor.
Depremde bile yolsuzluk, depremde bile kadına saygısızlık ve hakkını alma, depremde bile yağma.. Bölgeye yardım göndermek için çok sayıda vatandaş, kuruluş sıraya girdi, diğer ülkelerden de yardım geldi ama devletin “bunların kontrollü dağıtımını bile sağlayamadığı” ortada.. Kızılay deseniz; çadırların ve yardımların “kapanın elinde kalmasına” seyirci.. Depremzedeler, dondurucu soğukta “çadırların da çözüm olmadığını, ısıtıcı veya bir battaniye bile verilmediğini, tuvalet olmadığını” anlatıyorlar yana yakıla.
DEPREM VERGİLERİ NEREDE?
Toplanan deprem vergileri, Kızılay’a harcanan bunca para nereye gitti acaba, vatandaşın bu durumda sorma hakkı yok mudur?
Bu nasıl Kızılay’dır ki deprem bölgesinde battaniye bile veremez, çadırların haksız dağıtımına, kiminde hiç yokken kimine birkaç tane verilip satılmasına engel olamaz? Nasıl bir “kontrol altında”lıktır ki kadınlar yardım alamaz, yardımlar talan edilir?
Van’lı depremzedeler dayanılmaz acılar, talihsizlikler yaşadı, hükümetin görevi “bölgeye gidip izlemek” değil, onların ihmalden doğan yeni üzüntüler yaşamasını derhal önlemektir. Kızılay bu kadar başarısızsa lütfen bir başka yardım kuruluşu düşünülsün, milletin parası çöp değil!
Yorum:
Yazık Oluyor
Babamın kalbi zayıflamıştı ve hastanede yatıyordu. Anjiyo olduktan sonra kalbine bir pompa takılması gerektiğini ama o pompanın bacaklardaki kanı pıhtılaştırdığını söyledi doktorlar. Bir bacağı veya ikisi de kesilebilirdi. Takıldı pompa. Bir bacağı gerçekten de buz kesilmişti. Hareket etmiyordu. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı bir dostumuz vardı. Bacağını ameliyat etmeyi deneyeceğini ve damarların içindeki pıhtılaşmış kanı, vücudunu zehirlemeden temizlemeyi deneyeceğini söyledi. Altı ameliyata ve büyük bir kısmını temizlediğini ama parmak uçlarına ulaşamadığını söyledi ve bu nedenle tekrar ameliyat edip bacağını kesmeyi düşündüklerini söyledi. Bu ameliyat sonrasında babamın yaşama oranının % 1 olduğunu Lütfi Abi’den öğrenmiştim. Küçük ama bi dünya hayali içinde barındıran kocaman bir orandı bu. Acil kana ihtiyaç olduğunu söylediler ve koşa koşa Kızılay’a gittik. İstediğimiz kanı hemen verdiler ve yetiştirdik. Kan gecikmedi. Aynı ölçüde hayal ve umutlarımız da. Kısa bir zaman sonra babamı kaybettik ama bunun sebebi olmayan Kızılay’dan bulamayacağımız kan olmadı.
Geçenlerde ilçemize bir Kızılay grubu geldi ve ‘’Kan Verme’’ kampanyası başlatmışlar. Aklıma geciktirilmeyen umutlarım geldi ve başkaları da faydalanabilir diye hemen kanı verdim. Kim bilir belki umutlarının geciktirilmesini istemeyen başka insanlar da vardır diye.
O Kızılay iyi bir Kızılay’dı. O Kızılay umut dağıtıyordu. O Kızılay hayallere izin veriyordu.
Van’ın depremden sonraki halini canlı görmedim ama eğer o Kızılay benim tasavvur ettiğim Kızılay değil de yazarın söylediği gibi bir Kızılay ise yazık oluyor…