Mahir KAYNAK
Teröre destek
9 Ekim 2011 Pazar
Alman vakıflarının terör örgütüne para aktarması tartışılıyor. Sorunu bu boyutta ele almak yeterli değildir. Şu sorulara cevap aranmalıdır: Başka ülkeler, farklı yollardan da olsa, örgütü destekliyor mu? Örgüt politikalarını kendisi belirleyip sadece destek mi alıyor yoksa politikaları da belirleyen destek veren ülkeler mi? Destek veren ülkelerde eğitilen kişilerin örgütteki rolleri ne?
- Dışarının terör örgütü desteklemesinin gayesi araştırılmalıdır.
- Dışarıdan desteklenen terör örgütünün kaynağı Sermayedir. Vakıflar aracıdır. Deniz fenerini mahkum eden Alman yargısına emreder.
Bunlardan daha önemlisi bu ülkeler Kürt sorununu kullanarak nereye varmak istiyorlar? Farklı ülkeler aynı hedefe mi yönelik yoksa kendi aralarında bir rekabet var mı?
- Destekleyenler ne istiyorlar.
- Sömürü sermayenin taşeronluğunu yapıyorlar.
Bu konudaki modellerimi 1990’lı yılların başında şöyle oluşturdum. AB Kürtlerin Türkiye’den ayrılıp Irak’la bütünleşmesini istiyor. Böylece homojen, gelir düzeyi yüksek ama küçülmüş bir Türkiye’yi AB’ye alarak etkinliğini de sınırlamış olacaklardı. Irak’ı kendileri kontrol edecek, böylece önemli bir petrol ülkesini kontrolleri altına almış olacaklardı.
- AB Türkiye’yi küçültmeyi, Irak’ı kontrolleri katına almayı istiyor.
- Sermayenin taşeronluğunu Avrupa siyasileri yapmıyor, Avrupa sivil kuruluşları yapıyor. Teşhis yerinde değildir.
ABD AB’nin enerji kaynaklarını kontrol etmesi halinde kendisine rakip olacak bir güç odağının oluşacağını düşünerek bu projeye karşı çıktı ve Irak’ı işgal etti. İşgalin bunun dışında mantıklı bir nedeni yoktur.
- ABD Irak’ı bu projeye karşı çıktığı için işgal etti.
- ABD Irak’ı dünyayı doğu batı olarak ikiye bölmek için işgal etti. Afganistan, Irak, Kırgızistan hep bu hedef için işgal edilmiştir. İran’ın atom santralı da bu işgal hedefine araçtır. Yaptıran kendisi. İran aptalca yem olmakta teşhisi yanlış.
Değişen şartlar hedeflerin de değişmesine neden oldu. Türkiye’nin bölgesel bir güç haline gelmesi Avrupa’nın gücünü ve etkinliğini sınırlayacaktı ama gelişmeler bu yöndeydi. Türkiye bölgedeki tüm halklarla iyi ilişkiler kuruyor ve etkisini Afrika’ya kadar yayıyordu. Yakınlaşma sadece Müslüman ülkelerle değildi başta Yunanistan olmak üzere Balkanlar’da ve Kafkasya’da da aynı dostluk ilişkileri kuruluyordu. Bütün bunları destekleyen bir gelişme de yaşanıyordu. AB ülkeleri ekonomik bir krizle boğuşurken Türkiye’nin ekonomik alanda da etkili olması ve bunu gerçekleştirmek için Arap sermayesinin desteğini alması ihtimali endişe yaratıyordu.
- Gelişme başka yönde oldu. Türkiye etkili olmaya başladı.
- Sermaye dünya siyasetinde gücünü kaybedince şimdi, Müslümanları terör olarak örgütleyip dünyayı dize getirmek istiyor. Türkiye’yi taşeron olarak kullanıyor.
Bunu engellemenin tek yolu kalmıştı. Kürtlerden başlayarak Türkiye’nin açılım politikasını engellemek gerekiyordu. Türkiye’nin Kürtlerin taleplerine olumlu karşılık vermesine rağmen eskisinden daha sert bir politika izlemelerinin nedeni neydi?
- Bunu engellemek için Kürtleri harekete geçirmek istiyor.
- Müslümanları birbirine çatıştırma yerine Müslümanları tüm dünyaya saldırtmak için PKK benzeri hatta Hamas gibi örgütler iktidarlarla anlaşmış ve süper güçlere karşı örgütlenmeleri gerekiyor. Tasfiye edilen bu örgütler direniyorlar.
Avrupalı ülkeler modellerini yeniledi ve şu biçime soktu: Kürtlerle Türkiye arasında çatışma yaratmak ve bir arada yaşamalarını imkansız hale getirmek. Kurulacak bir Kürt yapılanmasını İran’ın kontrolüne vermek ve böylece hem Türkiye sınırlanmış olacak hem de ABD’nin karşıtı bir gücün bölgede etkin olması sağlanacaktı.
- PKK’yı kışkırtan AB’dir. ABD etkisini azaltmayı hedefliyor.
- Oluşmuş terör kendi kaynaklarını da oluşturmuştur. Desteği çekseniz de o kendi imkanları ile yaşamaya devam eder. Mikrop başka yerden bulaşır, ama bulaştıktan sonra artık kendi kendine çoğalır. AB’nin bu tür müdahaleleri yoktur.
ABD’nin buna karşılık olarak alacağı tedbirler vardır. Kaynağında kontrol ettiği uyuşturucu trafiğine yeni bir güzergah sağlayarak bölgenin önemli bir gelir kaynağını kurutabilir. Yeni güzergahın Irak-Suriye hattı olması mümkündür.
- ABD buna karşılık uyuşturucunun güzergahını Irak Suriye’ye kaydırabilir.
- ABD destekli tekel sermaye, Arap baharı ile diktatörleri kendine bağlamak istiyor. Türkiye’ye saldırıyor. Onları el altından destekliyor. Saddam kazaya kurban gitti. Hepsi yerlerine gelebilir.
ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra Kuzey Irak yönetimine karşı İran destekli bir hareketin olması muhtemel. Bunu önceden gören bölge yöneticilerinin ülkemizle işbirliği yapması güçlü bir olasılık. Zaten yapacağımız bir kara harekatının bu amaca yönelik olması ihtimali daha güçlü. Karşılaştığımız olayı bir terör olayı saymak ve bunu engelleyecek tedbirlerle yetinmek yeterli değildir. Yeni dünya düzeninde bölgemiz çok önemli bir rol oynayacaktır ve bugün yaşadıklarımız bu sürecin bir kademesidir.
- Amerika Irak’tan çekilince İran Irak’a saldıracak. Irak yönetimi Türkiye’den yardım isteyecek. Kara harekatı bunun provasıdır.
- Bu senaryo Türkiye ve İran’ın kapışması için hazırlanmaktadır. Böylece iki kuşu birbirine öldürtecek. Bunu tekel sermaye yapıyor. ABD, AB, Rusya ve Çin bu senaryoya karşıdır. Türkiye plansız programsız gidiyor.
Mahir KAYNAK
Kuzey Irak
15 Ekim 2011 Cumartesi
Irak dışişleri bakanı Hoşyar Zebari ile yapılan görüşmelerin ana konusu terörü engellemek oldu ve Bakan bölgeye gönderilecek Irak askerinin bu sorunu çözeceğini söyledi. Dünya yeniden şekillenirken ve bunun önemli unsurlarından birinin Ortadoğu olduğu bilinirken PKK terör örgütü en önemli faktör gibi görünüyor. Oysa önce dünyaya yön veren güçlerin nasıl bir Ortadoğu planladıkları ve bu amaca ulaşmak için hangi politikaları izledikleri, bu yapı içinde Kürtlerin yerinin ne olacağı konusu araştırılmalıdır.
- İran dışişleri bakanı, Irak’ın PKK’ya asker göndermesi ile sorun çözülür dedi. Göndertirler mi?
- Kuzey Irak’ı özerk yönetim haline getirdiler ki Irak ordusu PKK’ya dokunamasın. Yerinde teşhisler.
Bu konu ABD ve Avrupa ülkeleri için yeni değildir ve PKK terörü başladığından beri hem bölgede örgütlenmekte hem de olayları yönlendirmektedirler. Türkiye olaya sadece terörü önlemek açısından baktığı ve Kürtlerin hangi rolü oynamasının istendiğini araştırmadığı için çözüm bulamamaktadır. Bu arada Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin oluşturduğu devletleri ve onların sınırlarını kutsal ve değiştirilemez saydığı için gelişmeleri doğru değerlendirmemektedir.
- Birinci Cihan savaşında İngiltere’nin sınırlarını değiştirmek istemektedir. Irak askerin bölgeye gitmesi için terör bahanedir.
- Birinci Cihan Savaşı sonunda hudutları çizen Yahudi sermayesidir. İkinci Cihan Savaşı Yahudileri İsrail’de topladı. Hudutları değiştirmedi.
Irak askerlerinin Kuzey Irak’a girmesi için gerekçe olarak gösterilen terör önleme sadece bir bahaneden ibarettir. Irak Kürt bölgesini kontrol altına almak istemekte ve terörü gerekçe göstermektedir. Irak askerleri bölgeye girince ne olacaktır sorusunun cevabı önemlidir. Muhtemelen Peşmergeler ile Irak askerleri arasında bir çatışma çıkacak ve hava kuvvetleri, zırhlı birlikleri olmayan Irak askerleri zor durumda kalacaktır. Irak’ın Arap halkı Kürtlere karşı düşmanlık duyguları beslemektedir. ABD işgali sırasında bir buçuk milyon Arap hayatını kaybederken Kürtler huzur içinde yaşamışlardır. Bu iki halkı birbirinden ayıran bir sınır oluşturmuş ve birlikte yaşamalarını neredeyse imkansız hale getirmiştir. Eğer Irak askerleri bölgeye girerse ve bir çatışma olursa bu ayrışma geri dönülmez bir hale gelecektir. Ayrıca PKK’ ya yönelik harekatın Kürtlere yönelik sayılması ve terör kavramından hiç söz edilmemesi de mümkündür.
- Irak kuzey Irak’a müdahale ederse Araplarla Kürtler arasında savaş çıkar. Geri dönülmez.
- Kuzey Irak ekonomi bakımından destek almazsa yaşayamaz. Bu girişe İran müdahale etmez, çünkü Kürtler Sünni’dir. Irak’ta bütünlük sağlanır.
İki ihtimal söz konusudur. Ya Irak askeri bölgeye girer ve bir çatışma olur ya da girmez ve Türkiye terörü önlemek için bölgeye asker gönderir. Çatışma çıkması durumunda Türkiye’nin insani amaçlarla müdahale etmesi söz konusudur ve Libya’ya da bu amaçla girildiği için aykırı bir durum sayılmayacaktır.
- Türkiye Irak’a girerse insanî amaçla girer. Çatışma olmaz.
- Türkiye, İran ve Irak tarihin en eski uluslarıdır. Devlet tecrübeleri dört bin yıla dayanır. Ümit olunur ki bu oyunları bilecekler ve devlet tecrübesi olmayan Kürtleri ezme yoluna gidip dışa müdahalelere imkan vermeyeceklerdir.
Şu sorulara cevap verilmesi gerekir. Yeni yapılanmada Kürtler eskisi gibi dört parça mı olacak yoksa bütünleşecekler mi? Bağımsız bir devlet olmaları imkansızdır. Çünkü dört bir yanı kendilerine ihanet ettikleri düşünüldüğü için düşmanlarla çevrili olacaktır. Bu ülkenin ekonomik gücü sıfıra yakın olacak, umutlandıkları petrolü akıtacak yer bulamayacaklardır. Askeri güç sadece omuzu silahlı kişilerden ibaret olamayacağı için savunmasız kalacaklardır. Bu durumda bölgede bir ülke ile bütünleşmeleri kaçınılmazdır. Irak’la yaşanacak çatışma bu kapıyı kapatacak, İran’a yönelme ABD ve müttefiklerinin itirazı ile karşılaşacaktır. Bölge dışında bir gücün onları himaye etmesi söz konusu olamaz. Çünkü bu himaye bölgedeki bütün ülkelerin tepkisiyle karşılaşacak ve onu himaye edenden uzaklaştıracaktır. Kürt siyasetçiler bunları düşünmedikleri için kaderlerine razı olacaklardır.
- Kürtler üçe bölünmüş mü olacaklar yoksa bağımsız devlet mi kuracaklar. Bu ekonomik ve siyasi bakımdan mümkün görülmüyor.
- Kürtler ve bütün halklara önce bir milyonu aşmayan il yerel yönetim özerkliği verilmelidir. Kendilerini bu özerklik içinde geliştirmelidirler. Sonra Kürtler siyasi bakımdan değil de kültür bakımından birleşmeye çalışmalıdırlar. Zamanla nüfusları artacaktır. İller arası bağlar kuvvetlenebilir. O arada Suriye Ürdün’le, Libya ile birleşir İsrail’i de kendilerine iller yaparlarsa güçlü devlet olurlar. İran, Irak, Suriye ve Türkiye uygun topraklarını vererek gelecekte bir Kürt devletini kurabilirler. Bu savaşsız da başarılır. Ama bu belki beş yüz sene sonra söz konusu olur.
Yorum: Sermayenin Planı
Sermaye tarihi ömrünü doldurmuş, etkisini yitirmeye başlamıştır. Siyasi etkisini kaybetmiştir. Ekonomik etkisini karşılıksız para sayesinde sürdürmektedir. Bunun da sonu gelecektir. Değişik denemelere girişmiştir:
a) Önce İslam - Hıristiyan çatışmasına dayandı.
b) Sonra rejimler çatışmasını geliştirdi.
c) Sonra doğu - batı çatışması şartlarını oluşturmaya başladı.
d) Şimdi de İslâm terörü ile süper güçler arasında çatışma peşinde.
Güncel siyaset şudur: Müslüman devletleri desteklemek. Onların refahlarını ve hürriyetlerini getirmek. Çin’deki yetki Müslümanlar için Çin devletine, Rusya’daki Müslümanları Rusya yönetimine, Avrupa Müslümanlarını Avrupa yönetimine, ABD Müslümanlarını da ABD yönetimine karşı ayaklandırmak. Oradaki yönetimleri değiştirip değişen yöneticileri destekleyerek Müslümanları kırdırmak suretiyle yeni dünya düzeni oluşturmaktır. Müslümanlara olan düşmanlığı Kuran’a olan düşmanlığıdır. Tevrat’ın rakibi bir kitap yeryüzünde sadece şarkı gibi okunmalıdır. Bunun için İslam alemine düşmanlığı vardır. Şimdi kullanmak istenmektedir.
Türkiye ve insanlık bize kulak verip Adil Düzen getirilecektir. Yahut dünya kan gölüne gömüldükten sonra aklı başına gelecek ondan sonra Adil Düzen getirilecektir. Bu gerçeği her bilen çevresine duyurmalıdır.