Kerim devlet
1406 Okunma, 2 Yorum
Ali Bulaç - Zaman
Ahmet Yasir Erol

 

Modern devlet algımızın "baba devlet" yönünde teşekkül ettiğini söylemek mümkün. Kemal Tahir "baba" figürü yerine "ana" figürünü kullanmıştı: "Devlet ana". Ana, Mardin'deki yaygın deyimiyle "El ümm'üt-lüm: Ana toplar."

Burada ilginç bir soru çıkar ortaya: Toplayan ve bir arada tutan "devlet ana" mı, koruyan ve otorite kuran "baba devlet" mi?

Her ikisine ihtiyaç olduğu açık. Meşşailerin dediği gibi tab'an (doğaları gereği) bir arada yaşamak durumunda olan insan topluluklarını hem sevgi ve şefkatle bir arada tutacak, hem zayıfları koruyup adil yasalarla otorite koruyacak babaya ihtiyaç var. Bu durumda kendimize ana ve baba figürleri dışında başka bir isimlendirme bulmamız gerekir ki, her ikisini de içersin. "Salt annelik" veya "salt babalık" Hıristiyan figürleridir. "Kerim" kelimesi, her ikisini içerebilecek genişlikte ve derinliktedir.

"Baba" otorite ve şefkati bir arada barındıran, ailesinin sağlığından, güvenliğinden, mutluluk ve geleceğinden sorumlu aile reisi olan şahsa denir. Genel toplumsal ve medeni (sivil) hayat ile devlet arasında bu türden zorunlu ilişkiler görüldüğünde, devletin babalık vasfı yerli yerine oturur. Muhtemelen gündelik siyasi kültürümüzde de "otorite ve şefkat" dolayısıyla devlete "babalık" sıfatı yakıştırılmıştır. İyi bir babanın otorite ve şefkat sahibi olduğunda kuşku yok. Ama değişen sosyal hayat, ailenin reisi durumundaki erkeğin, yani babanın geleneksel imajını aşındırmaktadır.

Diğer yandan gündelik literatüre girmiş bulunan "bir başka baba" figürü de var: "Baba" bir aile reisinin olumlu sıfatlarından çok, ağırlıklı olarak organize suçlar, yeraltı dünyası, zor, cebir ve yasa dışı işleri kendilerine meslek edinen mafya liderlerini çağrıştırmaktadır. Birçok insana "devlet nasıl bir babadır" diye sorarsanız, size verecekleri cevap "Mafya babaları gibi bir baba" olacaktır. Bu imajın yerleşip kökleşmesini sağlayan bir önemli faktör de 1996 yılında ortaya çıkan Susurluk kazası, şimdi de Ergenekon olayıyla ortaya çıkan ibret verici durumdur. Anlaşılıyor ki devlet, yasa dışı organize suç örgütleriyle, mafya babalarıyla içli dışlı olmuş, ortak iş tutmuş ve onlar üzerinden birtakım kirli işlere karışmıştır. Hatta birçok olayda devletin mi mafya babalarını, yoksa babaların mı devleti kullandığı yeterince açık değildir.

Bu ve benzeri sebepler dolayısıyla "baba devlet" kavramı bugünkü anti demokratik uygulama ve sorunları sistemli bir şekilde geriden beslemektedir. Eğer tam liberalizm, komünizm veya faşizmin dışında yeni bir devlet kavramına ulaşma gibi bir çabamız varsa, bu kavramın "kerim devlet" konseptine oturtulması gerektiğini düşünüyorum.

"Kerim (şanı yüce, değeri ve onuru yüksek)" kelimesinin aşkın bir anlam düzeyi var. Şefkat ve yüceliği içerir. Devletin en önemli misyonu bir arada yaşamayı sağlamak, genel ahlaki norm ve değerler çerçevesinde asayişi temin etmek ve adaleti tesis etmektir. Kerim sıfatı sadece devlete değil, insana yakışır ve uygun düşer. Hatta denebilir ki, devletin kerim olması, her biri Allah tarafından mükerrem kılınmış, yüceltilmiş olan insanın kerimliği dolayısıyladır. Hümanizm ve Aydınlanma insanı kendinden yüceltir, İslam insanı Allah'ın muradı ve yeryüzünün halifesi olması dolayısıyla yüceltir. Yurttaşlarının her birini kerim, Allah'ın onurlu bir yaratığı ve eşref-i mahlukat kabul eden ve öyle gören bir devlet, -etnik, bölgesel, dinî ve sınıfsal bir ayırım gözetmeksizin- insanların hukuklarını korumak, haklarını ve özgürlüklerini güvence altına almak, adaleti tesis etmek ve kamusal hayatta herkes için ortak değer olan ma'rufu ikame etmek suretiyle kendisi de kerim olur. Kerametini kendinden değil, insanın temel hukuki ve ontolojik vasıflarından alan devlet, adil, yüce ve demokratiktir. Böyle bir demokrasinin ana vasfı, Allah'ın muradına ve halkın iradesine dayalı olarak insanlar için ortak iyi ve ortak çıkarın bulunmasını sağlayan siyasi ve idari ortamı mümkün kılmasıdır. a.bulac@zaman.com.tr

 

 

Ahmet Yasir Erol


YorumcuYorum
zkafkas
27.04.2010
12:35

(İslam insanı Allah’ın muradı ve yeryüzünün halifesi olması dolayısıyla yüceltir. Yurttaşlarının her birini kerim, Allah’ın onurlu bir yaratığı ve eşref-i mahlukat kabul eden ve öyle gören bir devlet, -etnik, bölgesel, dinî ve sınıfsal bir ayırım gözetmeksizin- insanların hukuklarını korumak, haklarını ve özgürlüklerini güvence altına almak, adaleti tesis etmek ve kamusal hayatta herkes için ortak değer olan ma’rufu ikame etmek suretiyle kendisi de kerim olur. Kerametini kendinden değil, insanın temel hukuki ve ontolojik vasıflarından alan devlet, adil, yüce ve demokratiktir. Böyle bir demokrasinin ana vasfı, Allah’ın muradına ve halkın iradesine dayalı olarak insanlar için ortak iyi ve ortak çıkarın bulunmasını sağlayan siyasi ve idari ortamı mümkün kılmasıdır.)

Yazarın bu ifadeleriyle ortaya koyduğu tespitleri doğru olmakla beraber devletin bu ortamı nasıl mümkün kılacağı hususundaki çözümünü de merak ediyorum.

Ali Bülent Dilek
27.04.2010
18:22

Allah senden razı olsun zafer kardeş,işte yıllarca,en azından 1970’li yıllardan buyana

Gerek içerden gerek dışarıdan İslami yazar ve alimlerin kitaplarını okuyan Müslümanlar

Hep ali bulaç gibilerin yuvarlak laflarını okudular ama bu işin mekanizmasını sormadılar ve merak etmediler.haydi sui zannımızı tashih edelim belki de cevap bulamadılar.ama elhamdulilllah

Ben 1987 yılından itibaren buldum, bulmalara vesile olmaya çalışıyorum.ve bunun mekanizması da akevlerin peygamberler sistemi,Erbakan hocanın demesiyle adil düzen.zaten bende 1987 de refah partisi idare amiriyken balgattaki bir eğitim toplantısında arif ersoy beyin bahsetmesiyle yakaladım ipin ucunu.ipi takip edince yumağıda buldum.ama ülkemizi kaplayan küfür bulutları birçok kişinin gözlerini ve basiretlerini örtüyor.demek ki daha Mekke dönemimiz dolmamış ki bir ömer çıkıp Medine dönemine geçemiyoruz.ama bekliyoruz.öğrenerek ve özleyerek…bu işin ana suçlusu da hep tarikat usulüyle yapılan cemaat çalışmaları.soru sormayı ve merakı öldürdüğünüz zaman çözümleri öldürüyorsunuz aslında.yani kendi geleceğinizi.çünkü çözemezseniz öleceksiniz.ama her şeyi yerli yerince ayırırsanız hangi iş tarikat usulüyle hangi iş şeriat usulüyle çözülür o zaman geleceğin problemlerinide düşünmeye başlarsınız.işte imam ı azamın ve diğer mezhep müctehitlerinin yaptığı bu ve halen 1000 sene sonra müntesipleri devam ediyor.





Sayı: 46 | Tarih: 25.04.2010
Can Ataklı
Başkanlık sistemi ile federal devlete geçiş
4839 Okunma
Mesut Karaaytu
Ebubekir Sifil
İslami Kristoloji
2112 Okunma
16 Yorum
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
Çarpıt babam çarpıt
1570 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ali Bulaç
Kerim devlet
1406 Okunma
2 Yorum
Ahmet Yasir Erol
Reşat Nuri Erol
Tarımda faiz, icra ve iflas
1349 Okunma
4 Yorum
Ilker Ardic
Nazlı Ilıcak
AK Parti yalnız kaldı
1285 Okunma
5 Yorum
Fatma Karuç
Oktay Ekşi
Sistemin Fazileti
1279 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Altan
Dışişleri soykırımına nasıl bakar?
1269 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Rahmi Turan
Bize uymayan bir sistem
1252 Okunma
Serdar Turan
Dücane Cündioğlu
Ahlaklı ama Edepsiz
1246 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Mahir Kaynak
Başka bir Yöntem
1238 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
İki yumruk: Benzerlik ve farklılıklar
1233 Okunma
Tayibet Erzen
Zülfü Livaneli
Grass’ın İstanbul’u...
1216 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Başörtüsü Düşmanlarına On Bir Tokat
1212 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mümtazer Türköne
Savaştan barış çıkartmak
1204 Okunma
1 Yorum
Arif Ersoy
Toktamış Ateş
İlk Meclis'ten portreler
1202 Okunma
Osman Eskicioğlu
Fehmi Koru
Batılı değerler: Çifte standart ve dinî ayrımcılık
1164 Okunma
Ahmet Kirtekin


© 2024 - Akevler