“Bilinmiş gönderilenlere, arkasından yönelip ulaşanlara, ve yayılıp varanlara,
ayırıcılara ve anlamını eksik veya tam ulaştıranlara yemin.” (77/1-6)
İNSAN - KAİNAT İLİŞKİSİ
İnsan bilen ve yapan varlık olarak yaratılmıştır . Kainat bilinen ve yapılan varlık olarak yaratılmıştır. Kainat ışık, ses gibi dalgalar göndererek kendisini insana tanıtır. Gönderilen dalgalara “alamet” diyoruz. İnsan da dalgaları alarak haberdar olur. Buna “ilim” diyoruz.
ALEM Alamet İlim ALİM
Sonra insan isteklerini bildirir ve alem de bu isteklere uyar. Bu da sâni’, irade, ittiba, masnu’.
İNSAN İrade Tağayyür KAİNAT
İnsan alimdir.
Kainat alemdir.
RUH - BEDEN İLİŞKİSİ
İnsan dediğimiz varlığın merkezinde şuurlu ruh vardır. Asıl etkilenen ve etkileyen odur. Ruhun etkileme veya etkilenme özelliğin “nefis” veya “kişilik” diyoruz. Bedenin etkileme ve etkilenme özelliğine “hayat” diyoruz. Kainat-insan ilişkisi ruh-beden ilişkisine dönmektedir. Kainat ile beden arasında en önemli fark, kainatın kendi kendine yeterli olmasına karşılık, beden kendi kendine yeterli olamamasıdır. Kainatın hayat özelliği olmadığı halde bedenin hayat özelliği vardır.
RUH Nefis Hayat BEDEN
HALK - TOPRAK İLİŞKİSİ
İnsanın bedeni ne ise topluluğun toprağı da odur. İnsanın ruhu ne ise topluluğun halkı da odur. İnsandanefis vardır, topluluktateşkilat vardır. İnsandahayat vardır, toplulukta imar vardır. Halk ayrı ayrı varlıklardan oluşmaktadır. Bunlar birleşerek birliği ve hakimiyeti meydana getirmektedir. Toprak tek varlıktır, bu da bölüşülerek herkes için ayrı mülk haline getirilmekte, böylece ülke imar edilmektedir, mamur kalmaktadır. Görülüyor ki, ruh ile beden arasındaki ilişkiden daha çok halk ile toprak arasındaki ilişki bilinebilmektedir.
HALK Teşkilat Mülkiyet TOPRAK
HİZMET İLİŞKİLERİ
Şimdi topluluk içinde kamu hizmetlerine ihtiyaç vardır. Bu kamu hizmetinin temeli, aralarındaki ilişkileri kaydetmekten ibarettir. Böylece geçmiş hafızaya alınmış olur. Bu da dört çeşittir: 1. Kişiler arsındaki haberleşme ilişkileri. 2. Topraklar arasında geçmiş ilişkiler. 3. Nüfus sicil kaydı. 4. Tapu sicil kaydı. Bunun yanında kişiler arasındaki borç - alacak ilişkilerle eşyaların bulunduğu yerler de tesbit edilerek aralarındaki ilişkilere hizmet edilmiş olur. Burada en önemli husus kamu hükmedici değil yardım edicidir. Kişiler istediklerini yapmakta, kamu onları kayda alıp muhafaza etmektedir. Bu bilgi topluluğu oluşturmakta, yaşatmakta ve geliştirmektedir. Kamu karar vermez. Kararı hakemler veya başkanlar verirler. Kamu bunları kayda alır. Gerektiğinde bunları arz ederek topluluğun sürmesini sağlar.
NÜFUS KAYDI ZİMMET MUHASEBESİ ENVANTER MUHASEBSİ TOPRAK KAYDI
EŞYA - İNSAN İLİŞKİSİ
Ekonomi, insandaki ihtiyacın eşyadaki fayda ile giderilmesidir. Burada insan var eşya vardır. İnsanda ihtiyaç var eşyada fayda var. Fayda ihtiyacı giderir. Bununla birlikte eşyanın da faydasını artırması için ihtiyaçları vardır. Bunu da insanın emeği giderir. Böylece karşılıklı ilişkiler sürüp gider.
EŞYA Fayda İhtiyaç İNSAN
İNSAN Emek İhtiyaç EŞYA
KONUŞMADA İKİLİK
Konuşmak için önceden oluşmuş bir dil vardır. Bunun konuşan tarafından kullanılması ve bir şeyin ifade edilmesi gerekmektedir. Cümlenin delalet ettiği mânâdır. Bu ne söyleyenin kastettiği ne de dinleyenin anladığı mânâ olabilir. Hakemlerce belirlenecek afaki bir mândır. Konuşma karşılıklı sözlerle olur.
DİLİN OLUŞMASI DİLİN KULLANILMASI SÖYLENENİN MÂNÂSI SÖYLENENİN ANLAŞILMASI
SAVAŞ – BARIŞ İLİŞKİSİ
İnsanlar birbirleri ile ya savaşta veya barışta olurlar. Korkuya dayanan barış vardır. Fıkıh korkuya dayanmayan bir barışın oluşması için gerekli kuralları koymaktadır Bunu kabul etmeye “İslâm”, barışı korumaya “iman”, savaştan uzak durmaya “hicret”, savunmaya da “barış” denmektedir.
BARIŞ Güven Ayrılma SAVUNMA
İSLÂM İman Hicret CİHAD
MANTIK - İLİM İLİŞKİSİ
İnsan mantıkla düşünür ve kainatı kavrar. Matematikle yapacaklarının projesini yapar. Usûl içinde projeyi çevreye ulaştırır ve sonunda uygulanır. Buna “tümden gelim” denir. Dışarıdan bilgi toplanır. Bir usûl içinde bunlar birleştirilir. Formüller elde edilir. Genel kurallar ortaya çıkar. Buna da “tüme varım” denir.
MANTIK Matematik Usûl İLİM
HAYATIN OLUŞMASI
Canlı doğar, gelişir, yaşlanır ve ölür. Bunların hiçbirisi kendiliğinden olmamaktadır. DNA’lardaki programla oluşur. Elbette doğma ve gelişmeyi, yaşlanmayı ve ölmeyi anlayabilmemiz için bu ayetlere uygun olarak tüm hayatı ele almak gerekecektir.
SONUÇ
Görülüyor ki;
Neyi ele alırsak alalım,
Onun birzâhir varlığı, bir debâtınvarlığı vardır.
Zâhirin bâtınla, bâtının zâhirle ilişki kurma özellikleri vardır.
Böylece “yeni varlık” veya “yeni sistem” oluşmaktadır.
Kur’ân işte bu ayetler ile bu ikiliilişkiyi ifade etmiş oluyor.
İki varlık da ikişer varlıktan oluşmuştur.
Onlar arasında da ilişkiler vardır.
Böylece altı kutuplu bir heyet oluşmaktadır.
Bu ayet bu heyeti anlatmaktadır.
KUR’ÂN MATEMATİĞİ ve TEFSİR – XXVIII. Ders
Üsküdar – İstanbul; 25 EYLÜL 1999
ADİL DÜZENDE İŞLETMELER
İşletme, bir takım girdileri bir araya getirerek üzerinde yaptığı işlemlerle istenen çıktıları elde eden bir kuruluştur. Değişik tip işletmeler vardır:
Kapalı İşletmeler: Bunlar “tarım dönemi işletmeleri”dir. Herkes kendi ürettiğini tüketir. Artanları satar ve üretemediklerini alır.
Serbest İşletmeler: Bunlar “pazar dönemi işletmeleri”dir. Herkes kendisi üretir. Ürettiğini pazarda satar ve kendisine gerekenleri pazardan alır. Kendi ürettiğini kendisi tüketmez.
Emek İşletmeleri: Halk sermayenin veya devletin işyerlerinde çalışır ve ücretini alır. Sonra mağazalara giderek aldığı ücretle istediği malları satın alır. Bunlar “monopol işletmeler”dir. Kârı maksimize eder.
Halk İşletmeleri: Serbestçe oluşan ortaklıklar içinde halk kendi serbest iradesi ile iş yapar ve ortaklığa verir. Ortaklıktan pay belgesini alır. Pay belgesini serbest pazarda nakde çevirir. İstediği mal senedini alır. Ortak ambardan malı çeker ve kullanır.
Adil Düzen İşletmeleri “halk işletmeleri”dir. Halk işletmelerinde dört çift girdi vardır:
- DAYANIŞMA
- Ortak Hizmetler: Halk kooperatif ortaklığı şeklinde organize olur. Herkes kendi işini yaparken ortak işler hizmet ortakları tarafından yapılır. Hizmet ortaklarına ehliyeti kooperatif verir. Kooperatif yapacakları hizmetlere dayanışma içinde kefil olur. Hizmetlileri ortaklar seçerler. Kooperatif genel hizmetpayını alır. Hizmetlilere bölüştürür. Hizmetliler ortaklardan bir ücret almazlar.
- Kooperatif, ortak hizmet olsun veya olmasın tüm ortaklarına ve işlerine belli limitlerin altında olmak üzere dayanışma içinde kefil olur. Böylece ortaklar arasında ekonomik hareketlilik sağlanır.
- YAPI
- Alt Yapı: Bir yapının faal olabilmesi için alt yapı tesislerine, bunların bakımına, işletmesine ihtiyaç vardır. Su, elektrik, havagazı, kanalizasyon, telefon gibi tesisler alt yapı tesisleridir. Bir alt yapı değişik işletmelere hizmet verir. Bugün bunlar belediye ve elektrik gibi şirketler tarafından yapılmaktadır. Kendi sitelerimizde bunlar kendi ortaklıklarımız tarafından yapılacaktır.
- Üst Yapı: Bina ve tesislerden oluşur. Bunlar kira payına sahip olurlar. Bakım masrafları kendilerine aittir. Alt yapının sabit giderlerini bunlar karşılar.
- EMEK
- Üretim Emeği: Üretim emeği üretilen ürünle orantılıdır. Bu emeğin hakkı ürünün veya harcanan zamanın miktarı ile ölçülür. Kalite kontrolleri ile değerlendirilir.
- Bakım Emeği: Bakım emeği üretilen ürünle ölçülemez. Bakımı yapılan makinenin yaptığı işle ölçülür. Bakım yapanlar paylarını bakımını yaptıkları makine veya işyerlerinin ürettiği miktarla orantılı olarak pay alırlar ve bunu aralarında verdikleri emekle bölüşürler.
- SERMEAYE
- Ham Madde: İşletmeye girer ve orantılı olarak çıkar. Mamul maddelerin bedeli ham maddenin bir katı olarak belirlenir. İki evlik kerestenin karşılığı inşa edilen bir evdir.
- Yardımcı Madde: Su ve elektrik gibi üretime girip harcanan ama ürün içinde yer almayan büyüklüklerdir. Bunun için üründen bir pay ayrılır. Bu pay dengede tutulacak şekilde ayarlanır.
ADİL DÜZENDE İŞLETME
KUR’ÂN MATEMATİĞİ ve TEFSİR – XXX. Ders
Üsküdar – İstanbul; 09 EKİM 1999
ADİL DÜZEN EKONOMİSİNDE DENGE
Topluluk içinde insanlar ikiye ayrılmaktadır: Üreticiler ve Tüketiciler.
Üreticiler aynı zamanda tüketicidirler. Ürün tüketicilere kapitalistlerde yalnız aile aracılığı ile; sosyalistlerde yalnız kamu aracılığı ile geçer.
“Adil Düzen”de tekel ürünleri üreticilerden tüketicilere kamuyoluyla; rekabete açılabilen ürünler ise aile aracılığı ile geçer. Fakirlik, yoksulluk, yaşlılık, yetimlik fasılları ile aile desteklenmektedir. Aile içi iş bölümü ilkeleri içinde erkeğe nafaka temin etme yükümlülüğü getirilmektedir. Kardeşler arasında mirastaki pay yükseltilmekte, kredilerde de iki misli kredi açılmaktadır. Aynı işi yapanlarda ücret fark etmemektedir. Tüketiciler bütçeden yeryüzündeki toprak paylarının “kira karşılığını” almaktadırlar. Üreticiler ise “çalışma kredilerini” almaktadırlar. Tüketicilere ayrıca “selem kredisi” verilmektedir. Üreticilerle tüketiciler arasında denge sağlanmıştır.
KAMU HİZMETİNDE VAKIFLAR
Kamu hizmetlerinin görülmesi için bir “kamu payı” alınır. Bu kamu paylarının toplanması ve dağıtılması, alınması ve satılması “vakıf müesseseler” ile olur. Vakıf demek, kararların bilgisayara verdirilmesi demektir. Yöneticilerin takdir yetkileri yoktur. Sözleşme ne diyorsa ona göre hareket edilir. Sözleşmeye göre hesaplar ne diyorsa o yapılır. Oysa kapitalizmde bunlar özel sektörler tarafından, sosyalizmde ise bürokratlar tarafından takdir ile yönetilir. Bu uygulamalar yolsuzluklara ve rüşvetlere sebep olur. Tüccarlar ise kendi takdirleri ile işlem yaparlar. Aralarında rekabet korunmalıdır. “Faiz yasağı” ve “sermayeden vergi” bu tekelleşmeyi önlemektedir. Adil Düzen tekelleşmenin önlendiği liberal bir sistemdir.
KAMU AMBARLARI
Kapitalizmde ve sosyalizmde ambarın sahibi ambardaki malların da sahibidir. Adil Düzende ambar, sosyalizmde olduğu gibi kamunundur. İçindeki mallar ise kapitalizmde olduğu gibi halkındır. Böylece küçük teşebbüsler korunmuş olur. Üreticiler ürettikleri malları kamu kontrolörlerine kontrol ettirdikten sonra mamulü veya yarı mamulü ambara teslim ederler ve makbuzunu alırlar. Artık mal üreticinin değil makbuzu alanın olur. Hukuki dolaşma makbuz ile, malın dolaşması ise en kısa yoldan araçlarla olur. Bu sistem bir taraftan küçük müteşebbisleri korumuş olur, diğer taraftan saklama ve taşıma masrafları ve zayiatları asgariye iner.
Dört çeşit ambar vardır. Altyapı depo edilemeyen malları vakıflardan alır ve işletmelere verir. İşletmeler bu yardımcı maddeleri üreticilere para ile değil, geçmiş yıllarda ödedikleri kamu payları nisbetinde paylaştırır. Ham maddeyi işletme ambarına teslim eden kimse makbuzu eline alır. Bu makbuzla işletme senedini işletmeden alır. Senedi kasada paraya çevirir. Ara mamul maddeleri ise işletme senedi ile alınıp satılır. Mamul madde de işletme senedi ile satılır. Kasada bulunan pay ve nakit formülleri ile işletme senedi her zaman nakde çevrilir. İşletme hizmetlerden oluşur. Yani mal sonunda kişilerin eline geçer.
MADDİ DOLAŞIM
Yardımcı madde vakıflar tarafından alınır ve alt yapı aracılığı ile işletmeye verilir. Ham madde tüccar vasıtasıyla alınır ve ham madde ambarı vasıtasıyla işletmeye verilir. İşletmede birleşen emek, ham madde ve yardımcı madde ara maddeler olarak ara madde ambarına girer ve çıkar, sonunda mamul ambarına gelir. Mamul ambarından tüccara satılır. Tüccar alır ve halka satar. Böylece devre kapanır. Tüccar ile halk arasında, vakıf ile halk arasında nakit ters yönde dolaşır. İşletme içinde ise nakit yerine “işletme senedi” dolaşır. İşletme senedi “ana mal senedi”dir. Kasada bunlar nakitle değiştirilir. Buna “maddi dolaşım” denmektedir.
HUKUKİ DOLAŞIM
Maddenin bu şekilde dolaşması için insanların birbirleri ile anlaşıp hareket etmeleri gerekir. Buna “teşkilatlanma” denir. Teşkilatlanma ile birlikte oluşan maddi dolaşıma “işletme” denir. Eskiden bu teşkilat yoktu. İlk canlılar gibi ikili ilişkilerle olarak yürütülüyordu. Sanayidevriminden sonra böyle bir teşkilat ortaya çıktı ve sermaye tekelleri doğdu. Sermaye tekelleri birleşti ve devlet tekeli doğdu. Devlet tekeli parçalandı. Şimdi “yeni düzen” ortaya çıkacaktır. Biz buna “Adil Düzen” diyoruz. Marks bütün bunların olacağını, ilmin gösterdiği yoldan haber vermiştir. “Adil Düzen”e işaret etmiş ve ona “komünizm” demiştir. Ne var ki Marks komünizmin mekanizmasını ortaya koyamamıştır. Kapitalistler onu kötü yöne yöneltmişlerdir. Marks mülkiyetsiz, ailesiz, dinsiz ve devletsiz bir düzen tasarlamaya başlamış ve buna “komünizm” demiştir. Adil Düzen; mülkiyetli, aileli, dinli ve devletli bir düzen içinde “halk ekonomisi”ni oluşturmaktır. Bu düzen “peygamberler düzeni”dir, “hak düzen”dir, “İslâm düzeni”dir, “şeriat düzeni”dir. Anayasamıza göre de bu “demokratik düzen”dir, “lâik düzen”dir, “sosyal düzen”dir, “liberal düzen”dir; tek kelime ile “hukuk düzeni”dir. Biz söyleyene değil söylenene bakarız, yapana değil yapılana bakarız. Doğruyu kim söylerse makbulümüzdür. İyiyi kim yaparsa desteğimizi alır.
Kapitalizmde “maddi dolaşım” sermayenin güdümünde, sosyalizmde bürokratın güdümünde olmaktadır; “Adil Düzen”de ise bu demokratik olarak halkın kendi içtihatları ve serbest iradeleri ile olmaktadır. Birlik serbest sözleşmelerle yani ortaklıklarla sağlanmaktadır. Halk kendi istekleri ile ortaklıklar kurar ve organize olur. Türkiye Cumhuriyeti Mevzuatı “liberal sistem”dir. Serbest sözleşmelere dayanır. O halde bizim yapacağımız iş; bu imkanlardan yararlanarak halkımızı ileri seviyeye ulaştırmak, devletimizi de ödeyeceğimiz vergilerimizle güçlendirmektir. Her yeniliğe karşı bir direnme olur. Azmimizle direnmeleri yenmek hedefimiz olmalıdır. Allah Kur’ân’da “siz bu direnmeyi göstermezseniz Allah başkalarını getirir ve onlar sizin gibi olmaz” diyor. Bizim görevimiz çalışmaktır; iki kişi olsak da, bir kişi olsak da çalışmaktır. Sonuç bize değil O’na aittir. Allah’tan başka kimseden korkmamaktır. Allah’ın emri olarak sözleşmelere uymaktır. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatı, bizim devlet ile yaptığımız sözleşmedir. Onlara uymak da Allah’ın emridir. Uymak istemiyorsak, Kur’ân’ın emri olarak hicret etmektir. Uymamak değildir.
ADİL DÜZENDE HUKUKİ DOLAŞIM ORTAKLIKLA OLUR
Kapitalizmde hukuki dolaşım sermaye sahibi tarafından sağlanır. Sosyalizmde hukuki dolaşım devlet tarafından sağlanır. “Adil Düzen”de hukuki dolaşım sözleşmelerle sağlanır. Sermaye işletmenin sahibi değil ortağıdır. Yani ne sosyalizmde sermayesiz bir işletme vardır. Ne de kapitalizmde olduğu gibi işletme sermayenindir. Sermaye ham maddeyi işletmeye verir ve payına düşen mamul maddeyi alıp piyasada satar. İşletmenin içine karışmaz.
İşletmenin içi dört çift ortaklardan oluşur. Hukuki dolaşımı bunlar sağlar.
Bu ortaklıkları tekrar hatırlatmada yarar vardır.
1- GENEL ORTAKLIK a) Dayanışma Ortaklığı
b) Hizmet Ortaklığı
2- EMEK ORTAKLIĞI a) Bakım Ortaklığı
b) Üretim Ortaklığı
3- SERMAYE ORTAKLIĞI a) Yardımcı Madde Ortaklığı
b) Ham madde Ortaklığı
4- TESİS ORTAKLIĞI a) Alt Yapı Ortaklığı
b) Üst Yapı Ortaklığı
Kurucu ortaklar işletme kasasına “nakit sermaye” koyarlar. Kasa “paylaşım belgesi”ni çıkarır ve işletmeye “kredi” olarak verir. İşletme bütün girdiler karşılığı “paylaşım belgesi”ni verir. İşletme içinde herkes paylaşım belgesi ile ortaklığa katılmış olur. Ham madde “paylaşım belgesi” ile girer. Mamul madde de “paylaşım belgesi” ile çıkar. Kasada “paylaşım belgesi” nakde çevrilir. Bu nakit “ortakların gelirleri” olur. Bu nakde göre her ortak “kendi vergisi”ni öder.
Kasaya nakit koyan “kurucu ortaklar” da sermayelerine karşılık işletmenin cirosundan pay alırlar. “Ham madde girişi” ile “mamul madde çıkışı” arasındaki paylaşım belgesi farkı, “işletmenin katma değeri”dir. Bunun katma değeri ödenmiş olur. Ciro, net katma değere denk olan miktardır. İşletmenin ödediği katma değer vergisinin karşılığıdır. İlk sermaye koyanlar bu katma değerden pay alacaklardır.
DENGELER MATEMATİKLE SAĞLANIR.
بسم الله الرحمن الرحيم
الرحمن علم القران خلق الانسان علمه البيان الشمس و القمر بحسبان و النجم و الشجر يسجدان
و السماء رفعها و وضع الميزان ان لا تطغوا فى الميزان و اقيموا الوزن بالقسط و لا تخسروا الميزان(سورة الرحمن)
“Yaşatan ve Çalıştıran Allah’ın adına”...
“Yaşatan,
Kur’ân’ı öğretti.
İnsanı yarattı.
Ona açıklamayı öğretti.
Güneş ve ay hesaplamalar içindir.
Yıldızlar ve ağaçlar da kurallara uyarlar.
Dengeyi bozmamanız için göğü yüceltmiş ve dengeyi koymuştur.
Tartıları eşitlik içinde yapınız ve dengeyi bozmayınız.” (Rahmân; 1-9)
Bu âyetlerde Kur’ân’ın yaratılması ile insana öğretilmesi, harf-i atıf yapılmadan peş peşe zikrediyor ve önce Kur’ân’ın öğretilmesinden bahsediliyor. Yani Allah insan beynini Kur’ân’ı öğrenecek şekilde yaratıyor. Önce Kur’ân var, sonra insan beyni. “Kâinattaki denge” ile “sosyal denge”den bahsediyor ve “bu dengeyi bozmayın” diyor. Bu dengenin de hesap ile sağlanacağını açıkça bildiriyor.
Matematiği bilmeden denge kurulamaz. Denge kurulmadan da Kur’ân düzeni olmaz.
İşletmemizde:
- Üreticilerle tüketiciler arasında paylaşım dengesi nasıl kurulacaktır?
- Üreticiler arasında işbölümü dengesi nasıl kurulacaktır?
- Tüketiciler arasında paylaşım dengesi nasıl kurulacaktır?
- Tekel maddeleri arasında denge nasıl kurulacaktır?
- Rekabet malları arasında denge nasıl kurulacaktır?
- Kim, neyi, ne ile, nasıl yapacak ve ürün kim tarafından ne zaman nerede nasıl tüketilecektir?
Velhasıl, tüm akış nasıl sağlanacaktır?
Bütün bunlar hassas bir dengeyi gerektirmektedir.
Kur’ân bize bu dengelerin kurulmasını emrediyor.
“Adil Düzen” demek “denge düzeni” demektir.
Adl, devrelere yüklenen iki taraflı yüklerin her birine verilen addır. Denk atlara yüklenen yüklerden her birinin adıdır.
“Adil Düzen”i kavrayabilmeniz için “Kur’ân Matematiği”ne şiddetle ihtiyacınız vardır.
KUR’ÂN MATEMATİĞİ (TEFSİR) – XXVIII. Ders
Üsküdar – İstanbul; 25 EYLÜL 1999
KUR’ÂN VE İŞLETME
KUR’ÂN’A GÖRE BİR EKONOMİK İŞLETME:
- Ekonomi, insan ile eşya arasında kurulan emektir. Mal ve evlat âyetiyle bu tanım yapılmıştır.
- Kur’ân’a göre işletme, kollektif olarak üretip özel olarak tüketmedir. Bunu “Leküm Mâ Kesebtüm”(Bakara(2)134 ve 141) âyetiyle istidlâl ediyoruz. “Sizin ürettiğiniz sizindir” demektedir. “Her birinizin ürettiği kendisinindir” demediğine göre üretim kollektiftir. Başında temlik “Le”si bulunmakta ve sonunda “cemian” denmediğine göre; bu da üretimin kollektif, tüketimin özel olmasını gerektirmektedir.
- Ortak üretilip özel olarak tüketileceğine göre bir paylaşım mekanizmasına gerek vardır. Kur’ân bunun da mekanizmasını vermektedir. “Aranızda malları butlan ile yemeyin. Sadece rıza ile yaptığınız alışverişle düzenleyin.”(Bakara(2)188)Demek ki öyle bir mekanizma getirmeliyiz ki işletmeye herkes kendi rızası ile katılacak, paylaşmaya ona göre iştirak edecektir. Bu da rızaya dayanan anlaşmalar ve ortaklıklarla mümkündür. Rıza her adımda gerçekleşmelidir.
- Her adımda ortaklıkların kurulması için bir “paylaşım belgesi”ne ihtiyaç vardır. Bu belge borçlanma belgesidir. Buna fıkıhta “selem belgesi” diyoruz. Kur’ân’da en uzun âyetle bu düzenlenmiştir.
- Pay iki temele dayanır: Biri “emek”tir. Bu Kur’ân’da “İnsan için emekten başka bir şey yoktur”(Necm(53)39)âyetleriyle düzenlenmiştir. Diğeri ise “riziko”dur. Yani zararları yüklenen sermayeye bir kâr tanınmalıdır. Mallar taşınır ve taşınmaz olarak ikiye ayrılmaktadır.Kur’ân bunu “Sizin için yer yüzünde durulacak yer ve meta vardır.”(Bakara(2)36) diye açıklamıştır. Bu da “Allah faizi yasak, alışverişi helal kılmıştır.”(Bakara(2)275)âyetiyle düzenlenmiştir. Emek, ücreti yapılan işlere göre veya taşıdığı sorumluluğa göre istihkak eder. Bunu kıyasla istidlâl edebiliriz.
- Bütün bunlar tanzim edilirken bazı genel esaslar kullanılmıştır. Bunlar“ikilisistem”dir. Halkın rızasıdır. Genel dengedir. Dayanışmadır.
Bir “dayanışma ortaklığı” kuruluyor. Ortaklar“ilksermaye”yi koyuyorlar. Ortaklık bir“paylaşımbelgesi”ni tanzim ediyor. Ambarsorumlusuna “kredi” olarak veriyor.Kasasorumlusuna da ortaklardan toplanmış “nakdi” veriyor. Ambar sorumlusu işletmede çalışan ortaklara ve işletmeye mal veren ortaklara istihkaklarına göre “paybelgeleri”ni veriyor. Bunlar kasaya gidiyorlar. Nakde çeviriyorlar. Tüccar kasaya gidiyor, nakitle paylaşımbelgesini alıyor. Paylaşım belgesini ambara verip malı alıyor. Malı pazara götürüp halka nakitle satıyorve kâr veya zarar ediyor. Ham maddeyi de tüccar benzer şekilde alıp ambara teslim ediyor. Ters işlem oluyor.
Şimdi bunlarla ilgili âyetlerin yerlerini belirtelim:
(1 المالوالبنون (2 (Kehf(18)46)لكمماكسبتم (Bakara(2)134)
(3ولاتأكلوااموالكمبينكمبالباطل(2/188) 4) إذاتداينتم (Bakara(2)282)5) ليسللانسانالاماسـعى (Necm(53)39)
6) وأحلاللهالبيعحرمالربا (Bakara(2)275)ولكمفىالارضمستقرومتاعالىحين (Bakara(2)36)
7) ومنكلشيئخلقنازوجين (Zâriyat(51)49) 8) الاأنتكونتجارةعنتراضمنكم (Nisa(4)29)
9) وأقيمواالوزنبالقسطولاتخسرواالميزان (Rahmân(55)9) 10) ياايهاالذينآمنوا
KUR’ÂN MATEMATİĞİ (TEFSİR) – 29. Ders
Üsküdar – İstanbul; 2 EKİM 1999
H İ Z M E T L E R
TESİS KAYITLARI : Plan-Proje Bakım Güvenlik Sağlık
Envanter Muhasebesi : MESLEKİ DAY. Ambar Kasa GÜVENLİK DAY.
İŞLETME : Noter Kontrol Soruşturma Hakemlik
Zimmet Muhasebesi : BİLGİ DAY. Arşiv Uyarı AHLÂKİ DAY.
ORTAKLIK KAYITLARI : Basın Ulaştırma Haberleşme Yayın
Bir işletmeyi oluştururken Kur’ân’ın gösterdiği yoldan hareket ederek oluşturmamız gerekmektedir. Kur’ân’ın “ikili sistem”e göre ve Mürselât şablonu içinde sistemi oluşturuyoruz. Ancak bu oluşturmayı yaparken Kur’ân’ın bütün âyetlerinden yararlanıyoruz. Bunlardan bazılarını zikredelim:
- Kur’ân “velâyet” kelimesi ile dayanışmayı emretmektedir. “İman etmek” demek, aynı zamanda dayanışmadır. Hz. Peygamber bunu açıkça ifade etmiş, mü’minin insanların mal ve canlarını kendilerine emanet ettiği kimseler olduğunu belirtmiştir. “Medine Anlaşması”nda bu “dayanışma ortaklığı”nı Hz. Peygamber fiilen gerçekleştirmiştir.Dayanışma, birine olan bir fenalığın hepsine olmuş kabul edilerek birlikte savmadır.
- “Siyasi Dayanışma Ortaklığı”nı Hz. Peygamber tesis etmiş, arkasından “Mesleki Dayanışma Ortalığı” oluşmuştur. Medreseler ve tekkeler kurulmuştur. Kur’ânbunları çok açık ifadelerle belirlemektedir. Her sosyal grubun bir vichesi vardır, bu “siyasi dayanışma”dır. Her sosyal grubun bir menseki vardır, bu “mesleki dayanışma”dır. Her sosyal grubun bir şir’ası ve minhaci vardır. Şir’a “ilmi dayanışma”dır. Minhac “ahlâki dayanışma”dır.
- Kur’ân dayanışma sorumlularının adlarını da sayar: “Ahbâr” ilmi, “rebbân” mesleki, “ruhbân” dini, “kıssîs” siyasi dayanışma sorumlularını ifade eder.
- Kur’ân dayanışma merkezlerinden de bahseder: “Biyea” mesleki, “savami’” ilmi, “salavât” dini, “mesacid” siyasi dayanışma merkezleridir.
- Kur’ân mesleklerden de bahsetmektedir: Üsve, imam, ülü’l-emr, kâtib, şehit, hakem, rakîb, münzir gibi kelimeler kullanmaktadır.
- Kur’ân toplulukların bir canlı gibi organize olduğunu ifade ederek bedendeki organizasyon ve iş bölümlerinden örnek alınmasını istemektedir.
- Toplulukların“onluk sistem” içinde oluşturulduğunu, sistemlerin ise “ikili sistem” içinde yer aldığını belirtmektedir.
- Kur’ân miras âyetlerinde fetva konusunu anlatmakta ve “tüme varım yolu”nu öğretmektedir. Kıyasın yapılmasını da “ey basiret sahipleri itibar ediniz” mealindeki âyet ile emretmektedir. İtibar, derenin bir yakasından karşı yakaya geçme demektir. Ebu Hanife “tüme varım yolu”nu uygulayarak içtihatlar yapmış,Şafii bunun usûlünü yazmıştır. İslâm medeniyetinde “hukuk” ve “gramer” bu usûl ile geliştirilmiştir. Batı medeniyetinde ise bu usûle dayanılarak önce “müsbet ilimler” gelişmiş, sonra bunun uygulaması olarak “sanayi” gelişmiştir.
- Kur’ân yalnız “tüme varım metodu”nu değil, “sistemlerin karşılaştırılması ilkesi”ni getirmiştir. “İki kanat üzerinde uçan kuş sizin gibi hücrelerden oluşmuş bir topluluktur” âyetiyle bize genel karşılaştırma yapmamız emredilmiş olmaktadır. Mezar konusunda hayvanların yol göstermesi misali ile tabiattaki sistemlerden yararlanmamız gerektiğini bildirmektedir.
- Mürselât âyetleri ile genel karşılaştırma anlatılmıştır. Bizim bugün verdiğimiz örnekle bir işletme Mürselâtın verdiği usûlle oluşturulmuştur.
- İnsanda “kalb” vardır ve taşıma yani ulaştırma hizmetlerini görmektedir. İşletmedede ulaştırma “genel hizmet” içinde sağlanmalıdır. İnsanda “sinir sistemi” vardır ve haberleşme onunla sağlanmaktadır. Haberleşme hizmetleri de işletmede aynı görevi görürler. Her hücrenin ayrı yaşama sistemi vardır. Ama ortak hizmetler bedende birlikte yapılmaktadır. Her hücre hem kendi yaşamasını sağlar hem de tüm bedenin ortak işlerine katılır.
İşte Kur’ân’a göre işletme bu ilkeler içinde oluşur.