“…takip ettiğim kadarıyla ortaya atılan akitsiz ilişkinin meşruluğu kavramından ciddi olarak rahatsızlık duymuştum.”
Akdin olmazsa olmazı icap ve kabuldür. Ehliyetinde araz olmayan ve hakem kararıyla sınırlama getirilmemiş bir kadının velisiz nikah akdi yapabileceği görüşündeyim. Akdin şartı veya hükmü kabilinden olan şahit veya ilan veya mehir ve nafaka konuları en fazla eksiklik olarak görülebilir ki, onlar da sonradan tamamlanabilir niteliktedir(fasit akit). Bununla beraber icap ve kabulün - akdin ibrazı gerekiyor. Bu da sonradan ıslak imzalı dilekçenin mülki idareye teslimi şeklinde olabileceği gibi cep telefonu veya e-devlet şifresiyle internet üzerinden de yapılabileceği görüşündeyim. Nikaha mani bir durumun olduğunu kanıtlamak da üçüncü şahıslara veya kamuya aittir.
Talak Sûresi-2’de
فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِّنكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ ذَلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَن كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجًا
İcap ve kabulü yeterli görmeyenlere “Kuran’da boşanmanın hakemler huzurunda ve iki şahitle olacağı yazılmış olmasına rağmen, nikah akdinde “şahit”e vurgu yok! O nedenle şahitsiz veya ilansız hatta mehirsiz ve nafakasız akitlerin “zina” sayılmayacağını söylemiştim.
Özellikle icap ve kabulle yetinen ve “hiçbir şekilde akdin ibrazına gerek yoktur” diyen olmuştur ama o ben değilim!
“…salt iki tarafın rızası yeterli olsaydı aşağıdaki ayette geçen ma’ruf ile (بِالْمَعْرُوفِ) kavramı gerekli olmazdı. Ayette aralarındaki rızanın marufa(bilinene) göre yapılması isteniyor. Harf-i tarifle marifeleştirildiğine göre bu bilinen bir kaideye göre olmalı. Buradan da bunun yazılı bir akid olduğu düşünülebilir.”
Ma’rûf, bilinen, tanınan yazılı yerel mevzuat demektir. Örneğin nikah akdinde eksiklik olmuşsa bu yerel mevzuata göre tamamlanır demektir. Bu kavram bile fasit – tamamlanabilir akde bir delildir.
Bakara-232:
وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاء فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ أَن يَنكِحْنَ أَزْوَاجَهُنَّ إِذَا تَرَاضَوْاْ بَيْنَهُم بِالْمَعْرُوفِ ذَلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَن كَانَ مِنكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكُمْ أَزْكَى لَكُمْ وَأَطْهَرُ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
“فَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ أَن يَنكِحْنَ أَزْوَاجَهُنَّ إِذَا تَرَاضَوْاْ بَيْنَهُم بِالْمَعْرُوف”
“…Boşanan eşler tekrar aralarında rızalaşma olursa örfe göre nikahlanmalarına engel olmayın…” deniyorsa yani irade ve rıza varsa yerel mevzuata göre nikahlanmalarına engel olmayın. Yerel nikah akdinin nasıl olacağı ise bir birinde farklılık göstereceğine de işaret etmektedir.
-Şahitler huzurunda resmi makamlarda veya
-İki kişinin ıslak imzasını taşıyan bir dilekçeyle veya
-Cep mesajıyla veya
-E-maille… yapılmış nikah akitlerinden biriyle yapılmış olabilir.
وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُم بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاء أَوْ أَكْنَنتُمْ فِي أَنفُسِكُمْ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَكِن لاَّ تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلاَّ أَن تَقُولُواْ قَوْلاً مَّعْرُوفًا وَلاَ تَعْزِمُواْ عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىَ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ
“Ve kadınlara anlaşılırından arzetmeniz veya içinizde tutmanız günah değildir. Allâh, sizin onları anacağınızı bilmektedir. Sakın aranızda gizlice vaadleşmeyin; yerel kavle uygun kavilleşebilirsiniz. Yazılı süre dolmadan nikâh akdini yapmayın ve bilin ki, Allâh içinizden geçeni bilir. O'ndan sakının ve yine bilin ki, Allah bağışlayandır, halimdir.” Bakara-235 (Dikkat, çeviri bana aittir, benden söylemesi!)
“…Ayrıca “nikaha karar vermeyin” demiyor. “Nikah akdine karar vermeyin” diyor. Ben buradan nikahın akitle yapılması gerektiği sonucuna varıyorum.”
İcap ve kabule engel bir durum var, ya 3 kurdur yada 410 gündür. Bu ayette anlaşılan sürenin 410 gün olması daha doğru olacaktır. Bu süre dolmadan akit veya zifaf vaki olur da kadının da amile olduğu anlaşılırsa geri dönüşü olmayan, düzeltilmesi mümkün olmayan bir yola girilmiş olur ki, ayetin öncelikli uyarısı bu yöndedir.
Soru şu: Yazılı süre doldu ve kadın bir erkekle icap ve kabul yaptı. Ayet akitte şahide vurgu yapmış mıdır ki, şahitsiz akit batıl olsun?
"Son olarak Ahzab suresi 50. ayet var. …Bu ayette gaipten muhataba bir iltifat var, bu da hükmün kapsamını değiştirir. Yani önce “Nebi” diye hitap ediyorken, sonra “Sen” ifadesiyle devam ediyor. Buradan bu hibe olayının sadece Hz. Muhammed’e has olacağı sonucu çıkar mı? Düşünmek gerek."
Bence güzel bir soru!
Hayırlı Ramazanlarınız olsun...