Güvenlik diğer bir deyişle emniyet, insanın en önemli ihtiyaçlarındandır. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre güvenlik, insanının ihtiyaçları içerisinde önem ve öncelik sıralaması bakımından fizyolojik olanlardan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Diğer ihtiyaçların tamamının ve hatta kimi zaman fizyolojik ihtiyaçların da önemli bir kısmının giderilmesi buna bağlı olduğu için güvenlik, büyük önem arz etmektedir ve bazen hepsinden daha önemli bir konuma yerleşmektedir. Bu sebeple olsa gerek ki insan ve onun oluşturduğu topluluklar ve bu meyanda tabiki de devletler, attığı / atacağı her adımda, yaptığı / yapacağı her işte öncelikle güvenliği dikkate alır ve ona yönelik tedbirler alır, yatırımlar yapar. Zira insan fıtratı can, mal, namus ve haysiyetin korunmasını gerektirir. Güvenlik ise bunları güvence altına almayı sağlayan her türlü mekanizmanın toplamıdır. Güvenlik, doğal haklarını elinden alma potansiyeli bulunan, muhtemel tehdit ve tehlikelere karşı insanın kurduğu savunma sistemidir. Bu tehdit ve tehlikeler, yakın ya da uzak olabilir. Her insan veya topluluk ya da devlet, kendi imkanı ve ufku ölçüsünde bu tehdit/tehlike/leri algılar ve ona göre tedbirlerini alır. İlgili kişi ya da topluluk, aldığı tedbirler nispetinde güçlü, müreffeh ve uzun ömürlü olur. Bu sebeple olsa gerek ki eskiler; "İster isen sulh u salah, hâzır ol cenge." demişlerdir. Bu nedenle olsa gerek ki güvenlik tedbirlerini daha iyi alan devletler, büyük sıfatına nail olmuşlardır. Tehdit ve tehlikenin yakın, açık, âşikar olanını fark etmek ve ona göre tedbir almak nispeten daha kolaydır ve bu sebeple söz konusu tedbirler daha makul karşılanır. Fakat uzak, örtülü, muğlak olanını fark etmek görece de olsa daha zordur ve bu sebeple de onlara yönelik tedbirler, hareketler anlaşılmayabilir, hatta kimilerince gereksiz bulunabilir. Eğer başka bir niyetleri yoksa sağda solda hâlâ "Bizim Afrin'de, Suriye topraklarında ne işimiz var?" diye söylenenlerin ve dolayısıyla yapılan harekatı gereksiz görüp eleştirenlerin ve ona fikren de olsa hak ettiği desteği vermeyenlerin tavrı buradan kaynaklanıyor olsa gerektir. Eylem ve söylemlerinin arkasında bu gerekçeyi bulunduranlara, uzak/örtülü tehdit ve tehlikelerin varlığı anlatılmalı; bunlara karşı önlemleri bazen çok önceden, yaklaşmadan, daha ortaya çıkmadan almak gerektiği, yaklaştığında tedbir almaya çalışmanın telafisi imkansız sonuçlar doğurabileceği izah edilmelidir. Ülkenin güvenliğine, devletin bekasına yönelik tehdit ve tehlikeler, bazen daha da büyümemesi için önceden müdahale gerektirebilir. Komşudaki yangının kıvılcımlarının bize sıçramaması için, her türlü kaybı azaltmak ve dolayısıyla insanın doğal haklarını daha iyi korumak için bazen tehlikeyi sınır ötesinde karşılamak ve bertaraf etmek icap eder. Nitekim büyük devletler de böyle yapmaktadır. Basından öğrendiğim kadarıyla TSK'nın bazı unsurlarının Suriye topraklarında, Afrin'de bulunmasının ve operasyon yapmasının arkasında yatan gerçek de işte bundan ibarettir. Buna rağmen hâlâ söylenenler varsa ya ufuk darlığındandır ya da başka şeyleri, ülkenin güvenliğinden, devletin bekasından daha üstün tutmasındandır. Onlara da benim diyecek bir sözüm yoktur.