Dünya sanki devamlı zikreden bir gök cismidir. Dünyanın dönmesiyle namaz saatleri boylamlara göre dağılıyor, her an bir boylamda namaz kılan var; bir yerde akşam namazı, bir yerde sabah namazı, başka bir yerde ikindi namazı kılınıyor. Yani yeryüzünde her an beş vakit namaz kılınıyor. Demek ki namaz dünyaya göre, bizim hayatımız da namaza göre tanzim ve tertip edilmiş. Bu sebepten namazın vakti değil, vaktin namazı var.
Her Müslüman zamanını iyi kullanmaya ve değişen zamana ayak uydurmaya mecburdur. İşte namaz, aynı zamanda vakitli bir ibadet olduğundan insana zamanın kıymetini de öğretiyor. Müslüman’ı her gün değişen zamana karşı uyanık tutup, zamanını iyi değerlendirmeye sevk ediyor. Bediüzzaman Hazretleri de bunun önemini şu sözlerle bildirmiştir: “Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez, uhrevî bir sermaye olduğu anlaşılıyor ki, her namaz vaktinde âlem-i İslâm denilen muazzam camide, yüz milyondan fazla cemaat-ı kübra namaz kılıyor. O cemaatte her bir adam umum cemaate dua ediyor.
İslamiyet Allah’ın plan ve programıdır; ibadetler bu programa göre farz, vacip, sünnet sırasıyla yapılır. Farzlar, ana yoldur. Vacipler, sünnetler ona bağlı olan tali yollardır. Tali yollar ana yollara göre yapıldığı gibi sünnetler de farzlara göre yapılır. Namaz, sırat-ı müstakimdir, ana yoldur. Bu yol cennete gider. Diğer yollar buna bağlıdır.Allah, namazın vakitlerini bize bildirmiş. Mesela emir vermiş: “İkindi namazını kıl!” Emri aldık, “Lebbeyk, başüstüne!” dedik, kıldık. Vazifemiz Allah’a itaat etmektir. “Sonra kılarım.” diyen Allah’a itaati tehir ediyor. Bu serkeşliktir, başıboşluktur. Namaz tüm ibadetlerin numunelerini barındırır, Müslüman’ı İslamiyet’e bağlama yönüyle dinin direğidir, aynen çadırın orta direği gibi. Orta direk kırılırsa, çadır çöker. Yandaki direkler fayda vermez.
Dünya İslamiyet’in yaşandığı yerdir. Bu sebepten namazla insanı ayrı düşünmek doğru değil. Müslüman varsa namaz kılan da vardır. İnsanın karnı acıkınca sofraya oturur bir şeyler yer, yorulunca uzanıp dinlenir, terleyince banyo yapar temizlenir yani vücudunun, organlarının ihtiyaçlarına göre hareket eder. Bunlar hepsi insanın halleridir. İşte insan bu halleri yaşarken Allah’ın emirlerine, sünnet-i seniyeye dikkat ederse İslamiyet ile bütünleşir. Hayatımızı namaza göre programlamak sünnete riayet etmektir. Karşılığı cennettir. Nasıl ki şahsi hayatımızı programlıyorsak dini hayatı da göz önünde bulundurmak lazım.Pikniğe gideceğiz, yolculuğa çıkacağız; seccadeyi alalım orada namazımızı kılalım. Mesaiye başladık, abdestimizi hazır tutalım, çay molasında namazımızı kılalım.
Namaz kılmak nasıl ibadetse, torna tezgahında çalışmak, çiftçi, asker, mühendis, esnaf olmak da ibadettir. Tezgah helal kazanç makamıdır, çok sırlı bir yerdir; onunla geçimimizi temin ederiz, zekat veririz, yakınlarımıza faydalı oluruz. Şuurlu Müslüman tezgahla seccadeyi birleştirir. Namaz kılmak aynı zamanda tecdid-i imandır, imanı yenilemektir.
Namaz, Allah’a itaattir. Müslüman, namazı içtimai hayatına da taşırsa, ömrünün bütününde Allah’a itaat etmiş demektir.