BABAM SENİ KANDIRIR
Adamın biri, arkadaşına dert yanar, -Bana 3 ton buğday lazım, der. Arkadaşı ise, -Git babamdan iste, fakat babam seni kandırır, der.
Adamcağız gider, arkadaşının babasına, derdini anlatır. Arkadaşının babası, -Depodan almasını söyler. Adamcağız gider, depodan buğdayı alır.
Daha sonra arkadaşının yanına gider. Arkadaşı, -Babam seni kandırdı, değil mi? Diye sorar.
Adamcağız, - Hayır, ben babanı kandırdım, 5 ton buğday aldım, der.
Arkadaşı ise, Hayır, sen babamı kandırmış değilsin, babam seni kandırmış. Ahirette 2 ton buğdayı nereden bulup ödeyeceksin?
Günümüzde dürüstlük unutuldu. Dünya malı, makam ve mevki için ahiret değişilir oldu.
Bugün pek çok Müslüman aile, çocuklarının dünyalık geleceğini önemsiyor. Çocuğum doktor, mühendis vb olsun diye, her türlü maddi fedakarlığı yapıyor. Bilinen bir hikayenin sonunda,'' -Bak baba sen adam olmazsın diyordun, ben adam oldum, bu makamın sahibi oldum.Babası: -Tamam makam mevki sahibi olmuşsun, fakat adam olamamışsın. Adam olsaydın, babanı iki askerle huzuruna çağırmazdın, kendin gelirdin.'' diyordu.
Bence, adamlık=dürüstlük ile eş değerdir. Dürüst değilse bir meslek sahibi, hangi mesleği icra ederse etsin, adam değildir. Bilmiyorum var mı yok mu ülkemizde, doktor olmuş bıçak parası alıyorsa, veya bir vatandaşın işini yapmak için hakkı olmayan bir parayı istiyorsa, adına rüşvet denir bu işin, o kimseler adam olamamıştır. Bir memur görevini icra ederken hediye kabul ediyorsa, bu dahi adam olamadığının belirtisidir.
Peygamber efendimizin zekat toplamak için gönderdiği memurlarından birisi, -Ya Resulallah, bunlar topladığım zekatlar, bunlar da bana hediye verilenlerdir, deyince.- Sen bu görevde olmasaydın, yine onlar sana verilecek miydi? Diye sorunca, zekat toplama memuru, -Aman ya Resulallah, bu malları da benden alarak zekat mallarına katınız, diyerek hediye olarak verilenleri de Peygamber efendimize teslim etmişlerdir.
HEDİYELEŞMEK SÜNNETTİR, fakat görev başındaki bir memurun hediye kabul etmesi doğru değildir, dürüstlük değildir. Bugün bu anlayışa sahip bireyler yetiştirmeliyiz. Kısaca, ''DİNDAR NESİL YETİŞTİRMELİYİZ.'' Dini bütün, güzel ahlak sahibi bireyler yetiştirmeliyiz. Böyle kişileri makam mevki sahibi yapmalıyız. İster çoban olsun ister doktor isterse ülkeyi idare eden çobanlar olsun ''HEPİNİZ ÇOBANSINIZ, İDARE ETTİKLERİNİZDEN SORUMLUSUNUZ.'' Hadisi şerifi bize çok şeyler anlatıyor.
Dindar ve güzel ahlaklı bireyler;
En baştan dürüsttürler, doğruluktan ayrılmazlar.
Yalan, riya, hırsızlık, rüşvet, aldatmak, dolandırıcılık vb bilmezler. Vatanı, milleti, devleti, bayrağı severler. Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum düşüncesindedirler, Askerlikten, savaştan kaçmazlar. Terörist olmazlar. Hem dünyaları için hem ahiretleri için çalışırlar.
İşte, böyle bir DİNDAR NESİL YETİŞTİRMELİYİZ ki, geleceğimiz de emin ellerde olsun, geleceğe güvenle bakalım. Böyle insanlar her görev için bilgi ve tecrübeleri ölçüsünde liyakatlıdırlar.
Bugün bazı hakimlerimiz belki makam ve mevkilerini kaybetmekten korktukları için binlerce belki on bin kadar suçsuz insana ceza verebiliyorlar. Bu dürüstlük ya da adamlık değildir, belki de kendi vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında, haksız yere tutuklat tım fakat ne yapayım, tutuklama sam beni suçlayacaklar, makamımı kaybedeceğim, işsiz kalacağım, diye düşünüp kendilerine itiraf ediyorlar.
By lock kullanmadığı halde sadece IP leri çakıştığı için tutuklanan, işinden gücünden olan vatandaşlarımız var. Fetöcü hainler, Namaz vakti, Kıble pusulası gibi bir çok programın arka planına ekledikleri reklam vb programlarla, bir çok vatandaşın suçlanmasını, ceza almasını ve böylece Ak Partiye destek vermemesini amaçlamaktadırlar. Haksız yere ceza alan vatandaşlarımızın Allah yardımcısı olsun, haksızlıklar ortaya çıksın, bu vatandaşlarımız için adalet er ya da geç yerini bulsun inşallah. ''AT İZİ, İT İZİNE KARIŞTIYSA'' bunun vebali ahirette mutlaka ilgilileri bulacaktır. ''BİR KOYUNU KURT KAPSA, ALLAH ONU ÖMER'DEN SORAR.'' diyen Hz Ömer gibi Adaletli olmaya gayret etmeliyiz.
2002'ye kadar Rahmetli Erbakan hocamıza, 2002'den bu yana sayın Erdoğan'a oy verdim, 2019'da da oyumu Erdoğan'a vereceğim fakat bu adaletsizliklerin hesabını verdiğim oydan dolayı Allah CC bana da sorar mı, diye düşünüyorum.
Diğer yandan, biz nasıl böyle AB'ci olduk? Diye, kendime soruyorum. Biz AB peşinde koşmamalı idik, İslam Birliği için çalışmamız gerekirdi, bizi AB'ye almayacaklarını sokaktaki vatandaşlarımız dahi biliyor da, sayın cumhurbaşkanımız bilmiyor mu? diye kendime soruyorum. Belki bir yandan AB kapısında bekliyor görünürken, diğer yandan gizliden gizliye İslam Birliği kurulması için gayretler yapılıyor, diye düşünüyorum.
Ak Partiye oy verdiğimiz için bizi tekfir eden kardeşlerimiz için de dua ediyorum. İnşallah bu hatalarından vazgeçerler de, MÜFLİSLERDEN olmazlar. Münafığın tanımı Ayetlerde var. Allah'a ve Habibine İnanmadığı halde inandık diyenler münafıktır. Bu cümleyi Müslümanlara nasıl söylüyorlar, anlayamıyorum. Müslüman günahından dolayı günahkar olur, münafık olmaz.
Çeşme başına bir sopa dikmişim, gelen geçen atını bağlasın, suyunu rahat içsin diye. Adam atıyla gelmiş, atının ayağı bu sopaya takılmış, attan düşüp ölmüş. Allah bu adamın ölümünden beni sorumlu tutar mı, bilmiyorum. Nefsim de vatanıma, milletime hizmet etsinler diye oy veriyorum, bir çok güzel hizmetin yanında elbette hatalar da oluyor. Hiç kimse peygamber değil ki, hatası olmasın. Yapılan hatalara gönlüm asla razı olmuyor, eleştirilerde bulunuyorum. Rabbime dua ediyorum, bu hatalardan dönmeyi nasip et, hayırlı hizmetlerde bulunmayı nasip et, diye.
Allah CC, bu duamı kabul ederse vatan, millet kazanır. Ne diye hatalarından dolayı tekfir edeyim Müslüman idarecilerimizi.
Bazı Milli Görüşçüler Ak Parti için CHP'den hiç bir farkı yok, diyorlar. El insaf diyorum. Son 15 sene başımızda tek başına CHP iktidar olsaydı, ne olurdu?