Kürtçe okutulacak, diğer diller ne olacak?
Bugünkü yazımda sonda söyleyeceğimi veya soracağımı başta sorayım: Kürtçe seçmeli ders olacak, Kürtçeyi okutacaksınız da Reşat Nuri Erol’un ana dili Boşnakçasını veya baba dili Arnavutçasını neden öğretmiyorsunuz?!. Bu soruyu diğer Balkan ve Kafkasya muhaciri kardeşlerim ve onların dilleri için de soruyorum… Çok yakın Arap kardeşlerimi ve onların ana dili “Arapçayı” unuttuğum zannedilmesin, unutmadım ve soruyorum: Kur’an dili, dinimizin/düzenimizin dili “Arapça” bütün orta-lise öğretimde neden seçmeli ders olmuyor?!.
Bu sorularıma makul, mantıklı, ilmî ve siyasî bir cevap verebilecek kişi varsa, buyursun gelsin… İşte tam da bundan dolayı, “mesele” ile ilgili önceki yazımızın daha birinci bölümünde diyorduk ki; bize göre her soruna “Adil Düzen”e göre bir çözüm bulunmalıdır... Devamında ve ikinci bölümde dediğimiz şuydu: “Adil Düzen”de her ocağın bir “KONUŞMA DİLİ” vardır, her bucağın bir “YAZI DİLİ” vardır, her ilin bir “SANAT DİLİ” vardır, her ülkenin bir “HUKUK DİLİ” vardır; insanlığın da bir çift “İLİM DİLİ” vardır...
Bu kadarlık “hatırlatma” ile iktifa edelim; gerisini önceki yazımızda okuyuverin.
Bütün bu “yanlış” yapmakta olduğunuzun anlamı şudur: Türkiye’de Kürtler ve Türkler seçkin sınıftırlar. Biz ve daha birçok dil konuşan diğer halk Türk ve Kürt değil, o halde biz yabancıyız ve azınlığız! İşte bu yapmaya çalıştığınız ülkeyi dinamitlemek demektir, bombalamak demektir, darmadağın etmek demektir; daha açık ve net ne diyelim…
Gürcüce vardır, Lazca vardır ve bu iki dil birbirine Zazaca ve Kürtçenin birbirine yakın olduğundan daha çok yakındırlar. Bununla beraber Gürcüler Lazlarla dil olarak anlaşamıyor... Bulgarca ve Slavca çok yakın dillerdir ama birbirleriyle anlaşamıyorlar... O halde eğer her dile ayrı imtiyaz vereceksek, Zazacayı ayrı Kürtçeyi ayrı okutmamız gerekir yahut neden “Kürtçe şivesi” okutulacak da “Zazaca şivesi” okutulmayacak?!.
Türkiye’de kanunlar karar olarak çıkmakta, o kadar!!! Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı veya “başkan” olmak istiyor ama yönetimin ipini de elinde tutmak istiyor. Onun için yani “başkanlık sistemi” için anayasa değişikliğini yapacaklar. Yarın biri gelecek, belki de bu Erdoğan olacak, haksızlık yapacak, bu sefer yetkileri azaltalım denecek!..
Bir zamanlar bu ülkede “Kürtçe konuşmak” bile yasak idi; hele yazmak ihanet sayılıyordu; şimdi resmen tedris edilecek... Yarın Türkiye bölünecek, Türkler diğer dilleri yasaklayacaklar, Kürtler de Türkçe dâhil diğer dilleri yasaklayacaklar... Bu karışıklık böyle sürüp gidecek… Yoksa asıl yapılmak istenen bu mudur, ne dersiniz?..
İnsanların akılları yeterli olsaydı Allah “peygamberleri ve kitapları” göndermezdi. Bugüne kadar kurulan “düzen ve uygarlıkların” tamamı “filozofların” değil “peygamberlerin” düzen ve uygarlıklarıdır. Onların bozulmuş bakiyesini ise hiçbir yerde görememektesiniz. Mesela Mısır (Firavun düzeni) var mıdır? Kadim Yunan var mıdır? Kadim Roma var mıdır? Ama Müslümanlar başta olmak üzere diğer dinler ve onların müntesipleri hep var...
Bizim anlamadığımız bir şey vardır. Başbakanımız iyi insandır, Allah’a inanmaktadır, Allah ona güç de vermiştir. Böyle bir insan ve onun çalışma arkadaşları “sorunları” neden “Kur’an’a danışmıyorlar” da “kendi aklıyla/akıllarıyla veya birilerinin aklıyla” hareket ediyorlar?!. Diğerleri için bir şey söyleyemeyiz, çünkü Allah’a inanmayan insanlar elbette “kendi akıllarıyla” veya “inanmayan birilerinin aklıyla” hareket edeceklerdir.
Gerçekten bu sorunu çözebilmiş veya bu sorunun cevabını bulabilmiş değiliz.
***
ROGER GARAUDY, bir yazarın deyişiyle “Zorlu bir yolculuk” yaptıktan sonra rahmeti Rahman’a kavuştu. “İslâm ve Sosyalizm” isimli kitabı, onun birçoğunun zannettiğinin tersine, Müslüman olmadan önce yazdığı bir kitaptır. Din/düzen meselesine bakışında, İslâm’ı diğer dinlerden farklı bir yere koyduğunu açıkça söyleyerek, İslâm’ın çok daha önce, sosyalizmin kendi idealleriyle ulaşmak istediği birçok doğruyu içinde barındırdığını vurgulamıştı. Birçok yerini altını defalarca çizerek okuduğum bir kitabında dediği de şuydu: “İslâmiyet gelecek, önünde tek engel kaldı; Müslümanlar!” Onun bu dediğini bu köşede anlatmaya çalıştıklarımla ve “son mesele” ile de ilişkilendirebilirsiniz... Allah rahmet eylesin… “İslâm’ı seçmek çağı seçmektir. Çünkü İslâmiyet bu çağın yegâne dinidir (düzenidir). Çağın ümididir.” Roger Garaudy (Roje Garodi)