Anayasa Meselesi: Bazı hatırlatmalar
Anayasa meselesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
O halde “Anayasa Alt Komisyonu” ne yapacak?
Halktan aldıkları talepleri ve partilerinin görüşlerini ortaya koyarak ne yapılması isteniyorsa öncelikle o tesbit edilecektir. Örnek olarak bir parti der ki; ülkemiz çok kritik yerdedir, bu merkeziliğin bir bedeli olmalıdır, özgürlüğümüzden fedakârlık edelim ama devletimiz güçlü olsun.
CHP ve askeri yönetim ile MHP bu görüşleri savunmuşlardır.
İkinci görüşe göre ise; biz merkezi yerdeyiz, dünyada kim güçlü ise güvenliğimizi ona ısmarlarız, o bizi nasılsa savunur. Biz özgürlüğümüze ve refahımıza önem verelim. Mesela bu AB olabilir yahut ABD olabilir. Solculara göre de Sovyetler olabilir.
Demokrat Parti, Adalet Partisi, DYP ve ANAP’ın görüşü budur.
Bizim görüşümüz şudur: Türkiye güçlü savunma ordusuna sahip olmalıdır. Düşman saldırınca kendisini koruyabilmelidir. Türkiye tarafsız olmalıdır yani başka devletlerin himayesini kabul etmemeli, yandaş olmamalı ama süper güç iddiasında da bulunmamalıdır. Ülkemiz tarafsız olursa ve savunma gücü bulunursa özgürlüğümüzü genişletebiliriz. Demek ki bize göre “sistematik orta yol” tutulmalıdır.
İşte… “Meclis Alt Komisyonu” her şeyden önce bu tür prensiplerde anlaşacaktır.
Ondan sonra partiler aldıkları oy nisbetinde her yüzde 5 oy karşılığı “bir âlimi” görevlendirmelidirler. Ne yapacakları üzerinde değil, nasıl yapacakları üzerinde tartışmalıdırlar. Sonunda alt komisyondan gelen isteği gerçekleştirecek anayasa bulunmalıdır.
Anayasa taslağı “Uzlaşma Komisyonu”ndan “Anayasa Komisyonu”na gelmeli, orada taleplerle çözümlerin uygunluğu tartışılmalıdır.
Sonra Meclis’e gelinmeli ve orada tartışılmalı.
Genel Kurul’da kabul edildikten sonra halk oylamasına gidilerek halktan yüzde 92’den fazla oy alınmalıdır. Böyle yapılırsa, işte o zaman “anayasa meselesinde” istenen ilerleme kaydedilmiş olacaktır.
***
Uzlaşmanın sağlanması için “hakemlik sistemi” geliştirilmelidir. Her komisyon kendisine “sıralama usulü” ile başkanını seçer, son söz başkanın olur. İstişare ve tartışmalardan sonra komisyon başkanının dediği kaydedilir. Ne var ki diğer üyelerin hakemlere giderek kararı değiştirme yetkileri vardır. Böylece her komisyondan metin ittifakla çıkar, hakem kararları ile son şeklini alır.
Bu usul uzlaşma komisyonunda, ilim komisyonunda, anayasa komisyonunda, meclis müzakereleri döneminde uygulanır. Halka gidilmesi sadece kendimizi yoklamak, çalışmamızın Kenan Evren’den daha çok başarılı olup olmadığını ortaya koymak içindir.
Asıl gayeniz “anayasa yapmak” ise işte böyle anayasa yapmalısınız.
Anayasa Meselesini böyle çözmelisiniz.
***
Gayeniz anayasa yapmak değil de, yapılanlar “dostlar alışverişte görsün” diye yapılıyorsa elbette zararsızdır. Varsın Kenan Evren’e karşı caka satılsın. Kâinatı var eden Allah onun yaptıklarını ve sizin ne yapmak istediğinizi çok iyi bilmektedir. Gerekeni O yapar.
Bizim asıl büyük korkumuz şudur: Anayasanın -dışarıdan malum yerlerden gelip ceza kanununun Türkiye’de gece yarılarında Meclis’ten geçtiği gibi- “uzlaştıkları” için değil, “talimata uydukları” için aralarında uzlaşmış(!) olacaklardır. Böylece devletimizi yıkan ve özgürlüğümüzü kısıtlayan anayasanın gelmesidir. Aslında bundan da korkumuz yoktur. Böyle bir anayasa bu devleti yıkar ama sonra daha güçlü bir devlet kurulmasına izin verir.
Yani…
Adil Düzen Anayasası Çalışanlarının hiçbir endişeleri olmasın. İyi anayasa yaparlarsa lehimize, kötü anayasa yaparlarsa yine lehimize; bunlar gider biz geliriz... Ve’s-selâm…