Anayasa Meselesi: Önce bazı tesbitler
Anayasa meselesine sözü getirirken ne diyorduk? İnsanın yeryüzündeki macerası, kâinatı keşfetme mücadelesi, her çağda “yeni bir medeniyet” kurma çabası “meseleleri” ile birlikte kıyamete kadar devam edecek mücadeleyi anlatıyorduk…
Nitekim günümüzde ve çağımızda da bir taraftan bin yıllık “medeniyet meselesi” yani bu köşede hep hatırlattığım ve artık kurulması vakti gelmiş bulunan “çağdaş zalim düzen medeniyetinin” biricik alternatifi “ADİL DÜZEN MEDENİYETİ” meselesi…
Diğer tarafta ülkemizdeki “ANAYASA MESELESİ” hep gündemde olduğundan da anlaşılacağı üzere; bize göre “insanlığın en önemli meselelerinin en başta geleni” olan “HUKUK MESELESİ” yani Nuh Nebiden kalan “Tarım Dönemi Hukuku” yerine ikame etmemiz gereken çağımızın “Sanayi Dönemi Hukuku” meselesi…
Ya da bizim ana çalışmalarımızdan biri olan ve soruna çare/çözüm olarak sunduğumuz “ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” meselesi…
Önümüzdeki birkaç gün işte bu “ANAYASA MESELESİ” üzerinde duracağız dedik… Dediğimizi yapalım…
***
Anayasa topluluğu oluşturan yasadır.
Topluluğun iki görevi vardır.
a) Biri insanların özgürlüklerini korumaktır.
b) Diğeri ise özgürlükleri kullanma imkânlarını ortaya çıkarmaktır.
Ben insan ve vatandaş olarak özgürüm. Balık avlamak istiyorum ama Galata Köprüsü’ne gidip oltamı atmak istediğimde birileri yaklaşıp “Hişt, burası bize aittir, burada balık avlama!” dese; işte o zaman vatandaş olarak ben polisi çağırırım. Polis gelir, onun kulağından tutar ve uzaklaştırır. Ben de balık avlamaya devam ederim.
İşte topluluk bunun için vardır.
Anayasalar işte bu toplulukları oluşturmak için yapılır.
Topluluğun ikinci görevi özgürlüğümü kullanma imkânını sağlamasıdır.
Türkiye’nin bir ilinden başkent Ankara’ya bir işimi halletmek için gitmek istiyorum ama ben tek başıma gidemem. Topluluk oluştururuz, o topluluk yol yapar, araba imal eder, benzin çıkarır ve ben 30 TL verince otobüse binip birkaç saat sonra Ankara’da olurum. Topluluğun, devletin ve diğer kuruluşların işte bu gibi görevleri vardır.
Topluluk oluşturmak için insanların anlaşması yeterli değildir. Bu görevlerin yapılması için de “teknolojiye ve bilgiye” ihtiyaç vardır. Bu da ancak” ilim” ile elde edilebilir.
***
Demek ki anayasanın iki kolu vardır.
a) Önce şu tesbit edilir: Biz nasıl bir topluluk istiyoruz? Bu husus milletvekilleri tarafından tesbit edilir. Siyasi partiler bu hususta söz söyleyebilirler.
b) Bunun nasıl gerçekleşeceği ise tamamen “teknik” işidir, “ilim” işidir. O hususta karar verecek kimseler “âlimlerdir”, siyasiler değil.
İşte bu önemli sebeple askerler bile askerî müdahalelerden sonra (1980 müdahalesi de dâhil olmak üzere) anayasayı kendileri yapmadı, ilim adamlarından bir heyet kurdular, anayasayı onlara yaptırdılar. Nitekim ülkemizde otuz yıldan beri “ilim adamları” tarafından hazırlanan bir anayasa yürürlüktedir.
Milletvekilleri diyebilirler ki; biz hukukçuyuz!
Onların başta yapacakları veya bazılarının yapmakta oldukları hata budur.
Anayasa yalnız hukukçuların kitabı değildir.
Kaldı ki siz mecliste “hukukçu” olarak değil “milletvekili” olarak bulunuyorsunuz.
Sizin resmi ehliyetiniz ilköğretim seviyesindedir.
O halde “Anayasa Alt Komisyonu” ne yapacak?
Gelecek yazıya buradan devam edelim…