Allah nurunu tamamlayacaktır
Sonrasında anlatacaklarımızın daha iyi anlaşılması için geçmişe bir göz atalım... Avrupa tarım döneminde yaşıyordu… Araziler “derebeyleri” ile “kilise” arasında bölüşülmüştü… Derebeyleri savaşlarda “güveni” sağlıyor, kilise de “sosyal yapıyı” yürütüyordu... Avrupa’nın Akdeniz kıyılarında yaşayan Yahudilerin toprakları yoktu, sanayi gelişmemişti, “ticaret” ile meşgul oluyorlardı; “ticaret” Avrupa’da adi bir iş ve tüccarlık da adi bir meslekti... Askerlikten ve rahiplikten sonra en muteber meslek çiftçilikti, ondan sonra ticaret geliyordu; dolayısıyla bu dönemde Yahudiler Avrupa’da en aşağı sınıf idiler...
Haçlı Seferleri vesilesiyle savaşan askerler doğuda elde ettikleri malları Avrupa’nın Akdeniz kıyı kentlerine götürdüler ve oralarda sattılar; başka alıcıları olmadığı için Yahudilere sattılar... Yahudiler bu sayede “sermaye” sahibi olmaya başladılar ve ellerine geçen paralarla yerli halkın mallarını alıp sattıkça ticaret gelişmeye başladı... Avrupa bu sayede “tarım dönemi”nden “sanayi dönemi”ne geçiş merhalesine girdi... Yahudi tüccarlar bu dönemden itibaren Avrupa’nın ekonomisine hâkim oldular...
İşte “sermaye” sahibi olan Yahudilerin asıl etkinliği bundan sonra başladı...
Sermaye sahipleri önce derebeylerini devirdiler... Sonra derebeylerinin yerlerine kendi oluşturdukları krallıkları devirdiler... Sonra yine kralların yerlerine kendi oluşturdukları diktatörlükleri devirdiler... 100 yıl savaşları, 7 yıl savaşları, I. Cihan Savaşı, II. Cihan Savaşı ve daha nice savaşları organize ettiler; hâlâ yenilerini organize etme çabasındalar…
Hâsılı, tam beş asır boyunca Avrupa’yı ve dünyayı kana boyayarak yönettiler...
***
Başlangıçta savaşlar “dinî” idi, Müslümanlar ile Hıristiyanlar (Haçlı Seferleri ve diğerleri) veya Protestanlar ile Katolikler arasında savaşlar oluyordu...
Yahudiler 1897 yılında İsviçre’nin Basel kentinde yaptıkları toplantıda aldıkları kararlara göre artık “din” üzerinden “dehşet dengesi” kurmaktan vazgeçtiler. Çünkü Avrupa dinsizleşmiş, din artık kullanılamaz olmuştu. Müslümanlar da yenilmişler, Avrupa’ya karşı denge oluşturamıyorlardı. Bundan dolayı “din çatışması” yerine “rejim çatışması” dönemini başlatma kararı aldılar ve uyguladılar. Komünizm ve karşı rejimler dönemi başladı…
İşte bu şekilde kurdukları “dehşet dengesi” ile kıyamete kadar gideceklerini, “dünya sermaye tek devleti”ni kuracaklarını ve bütün insanlığı köleleştireceklerini sandılar…
***
Dünya beş asırdan beri böyle yuvarlanıp gidiyorken; yukarıda sözünü ettiğimiz Avrupa’nın doğusunda, “Türkiye” denen ülkede, “Müslümanlar” ve özellikle kendilerine “Millî Görüş Hareketi” mensupları denilenler yepyeni bir “hamle” ile harekete geçtiler…
Alternatif çalışmalar 1967 yılında kurulan Akevler’de başladı ve “faizsiz sömürüsüz sistem” ortaya kondu... Necmettin Erbakan ve Adil Düzen Çalışanları bu çalışmaları “Adil (Ekonomik) Düzen” olarak “siyasi söylem” hâline getirdiler... İlk siyasi hamle 1970’lerde Millî Selâmet Partisi (MSP) yani “CHP-MSP koalisyonu” ile gerçekleştirildi...
İran’dan sürgün edilen Humeyni o yıllarda Türkiye’de Bursa’da ikamet ediyordu ve CHP-MSP koalisyonu dâhil bütün gelişmeleri dikkatle izliyor, örnek alıyor ve akabinde İran’daki solcularla işbirliği yaparak İran’daki inkılâbı gerçekleştiriyordu...
Son Sovyet (SSCB) lideri Gorbaçov da Türkiye ve İran’daki bu gelişmelerden etkilendi, merkezî baskı sisteminden yani komünizmden vazgeçti, Sovyet ülkelerinde yeni bir dönem başlattı... Sermaye onu indirdi ve sarhoş Yeltsin’i getirdi ama o sermayeye ihanet etti ve yerini Putin’e bıraktı... İşte o dönemin devamı olarak Putin Rusya’da hâlâ iktidarda…
Erbakan’ın önderliğindeki Millî Görüş Hareketi ikinci büyük hamlesini Refah Partisi (RP) döneminde, özellikle “Adil (Ekonomik) Düzen” söylemi sayesinde seçimlerden birinci parti olarak çıkmak suretiyle gerçekleştirdi… Engellemelere rağmen Refahyol Hükümeti kuruldu ve 54. Hükümet Başbakanı Erbakan ilk “Adil (Ekonomik) Düzen” uygulamalarını “sadece kokusu” mesabesinde de olsa gerçekleştirdi… Ve ardından “28 Şubat” darbesi!!!
Ama sömürü sermayesi sahibi Yahudiler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır…