Türkiye’yi uçuruma sürüklemek…
Mart ayı sonunda “Türkiye nasıl uçuruma götürülüyor?” dedik ve bu konuda iki yazı yazdık... Aradan bir ay geçti, değişen bir şey yok, sorun var olmaya devam ediyor...
Evet, ülkemiz ulusu ile birlikte uçuruma doğru yuvarlanmakta...
Bunu yaparken sadece “tespit ve teşhis” yapmakla iktifa etmedik, “çare ve çözümler” yani “tedavi reçeteleri” önerdik…
Çözüm reçetemizi tekrar edelim, tekrar hatırlatalım: 1) Genel Af… 2) Güçlü Ordu… 3) Yerinden Yönetim… 4) Hakemlik Sistemi… 5) Çalışana Faizsiz İcrasız Kredi...
İlkelerimizi de hatırlatarak ülkemizi uçuruma yuvarlanmaktan kurtarabiliriz dedik, bunları yaparsak ülkeyi uçuruma yuvarlanmaktan kurtarırız dedik; yani “çare, çözüm ve tedavi” reçetesini net olarak ortaya koyduk...
Bunu yaparken ülkemizin uçuruma nasıl yuvarladığı üzerinde fazla durmadık, özellikle bazı önemli detaylar üzerinde durmadık.
Bugün -hatırlatmalarımızın faydalı olması ümidiyle- uçurma nasıl gittiğimizden söz edecek ve bunlardan yani bu sebeplerden yalnız bir tanesi üzerinde duracağız.
Tekel sömürü sermayesi, 1900’larda genç (jön) Türkleri organze etti, askerleri de yanına aldı ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yıktı. Böylece halkımız içten bağlı olduğu saltanat ve hilafeti yıkan Türk ordusuna karşı Türk halkı kuşkulu bakmaya başladı...
İstiklâl Savaşı’ndaki zaferleri ile Türk ordusu Türk halkının sevgilisi oldu. İnkılâplar asker kökenli yöneticiler tarafından yapıldı. Halk bu yöneticilere karşı cephe aldı ama Mareşal Fevzi Çakmak’ın siyasete karışmaması sebebiyle halk ordusuna olan sevgisini sürdürdü...
1950’de inkılâp yapan Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerine Demokrat Parti iktidara geldi. Halk sokağa döküldü. Askeri müdahale ile 1960’da halkın bu yürüyüşü durduruldu…
1970’lerde halk silahlandı veya birileri tarafından silahlandırıldı ve bu sefer birbirlerine karşı yürütüldü… Müdahale ile ülke tekrar güvene erdi...
1980’lerde devlet kuvvetleri ikiye bölündü. POLDER, ÜLDER, ülkücüler ve dev gençliler... Bu dönemde asker bölünmemişti, ülke yine ayakta kaldı...
Kenan Evren müdahaleden sonra ilmî meclis oluşturdu. Onların içinde tek bir asker bile yoktu. Prof. R. Orhan Aldıkaçtı’ya anayasayı hazırlattı. Mustafa Kemal’in 1920’de yaptığı gibi halk meclisi oluşturdu. Anayasaya orada son şekli verildi. Orada da asker yoktu. Yetmedi, halk oylamasına sundu. Halk yüzde 92 ile anayasayı kabul etti. Böylece iki sene içinde Türkiye yeni anayasasına kavuştu...
Kenan Evren anılarında en çok Millî Görüşleri suçlamaktadır; ne var ki Millî Görüşçüler Evren’in müdahale yönetimi zamanında Kenan Evren’in hâkimleri tarafından beraat ettirilmişlerdir...
Türkiye 1980’den 2010’a kadar PKK sorunu dışında bir bölünme tehlikesi geçirmedi...
Türkiye’yi parçalamak isteyen tekel sömürü sermayesi şimdi ne yapıyor?
Sermaye şunu öğrendi ki; eğer Türk ordusu bölünmezse Türk halkı bölünmüyor. Ordu birliği hemen sağlıyor. Türk ordusunu bölmek için ne yapılmalıdır?
İşte, şimdi sermaye Türk ordusunu ve Türk halkını bölme ve birbirleri ile savaştırma tuzağını kurmuştur… Türkiye bugün bu tuzağa yakalanmış, çırpınmaktadır...
Önce şunu belirtelim ki devletin orduları halkına çok büyük zulümler yapmıştır. 1960’da vefat eden Bediüzzaman’ın mezarı belli değildir. Hayatını hapishanelerde geçiren Bediüzzaman Said-i Nursi’nin ölüsünü de rahat bırakmadılar...
Ondan sonra ne oldu?
Biz Millî Görüş partilerini kurunca, MİT 1970’lerden itibaren Nurculara saldırılarını durdurdu... 1980’lerde Kenan Evren Fethullah Gülen mensuplarını soruşturup ibra etti... Devlet güya Erbakan’ın ve Millî Görüşçülerin şerrinden kurtulmak için onları destekledi... Onlar büyüdükçe büyüdü ama Fethullah Gülen son yıllarda Amerika’da mahsur!..
Uyanması gerekenleri “uyarmak” için bir yazı ile daha devam edeceğiz…