Ey iman edenler…
Kur’an’da “Ey iman edenler” ifadesi yalnız Medine Sûreleri’nde geçmektedir, Medine’deki ilk mü’minler muhatap alınmıştır. “Ey dayanışma ortaklıkları kurup bir başkan etrafında toplanarak site devletini yani bucağını kuranlar” demektir. Bucak halkına “kabile” denmektedir, çünkü bucakta yaşayanlar her gün iş hayatında birbirleri ile karşılaşmaktadırlar.
Medine bucağı ilk kurulan bucaktır, örnek bucaktır. Mekke’de aşiretler oluşmuş ve evlerde Kur’an okunmaya başlanmıştır. Medine’de ise kent devleti kurulmuştur. Bu kent devleti saldırılara karşı direnmiş ve on sene içinde tüm Arabistan’a hâkim olmuştur. Bir Arap ulus devleti kurulmuştur. Hazreti Muhammed Araplardan başkasına devlet başkanlığı yapmamıştır. Hattâ Yemen’e vali tayin etmiş ama Müslüman olan kabilelerin reislerine dokunmamıştır. Her kabile kendi anlayışı içinde kendi kabilesini, kendi bucağını yönetmeye devam etmiştir. Medine ve Mekke yönetimleri ile ilgili âyetler Kur’an’da yer almaktadır ama taşra yönetimleri hakkında ayrıca hükümler koymamaktadır. Bunlar örnek alınarak kendi bucak yönetimlerini kendileri istedikleri gibi oluşturuyorlardı.
Bir İslâm devletinin iki ana görevi vardır. Biri kişiler arasında çıkan ihtilafları yargı yoluyla çözmek, diğeri de yargı kararlarına uymayanları yola getirmektir.
“Ey iman etmiş olan kimseler” dendiğinde, “Ey adil yargılama yapan kimseler” demektir. Yine “Ey iman edenler” demek, “genel güvenliği sağlayanlar” demektir. Bu durum bir bucakta gerçekleştirilecektir. O günkü Mekke ve Medine’nin nüfusu 10 bin civarında idi. Herkes birbirini tanıyordu. İşte “bucak” da bu kadar nüfusa sahip yönetim içinde olacaktır.
Bir devlet dört ana kuvvete dayanır.
1- Teşri Kuvveti: Türkçede buna “YASAMA” denmektedir. Sözleşmelerden oluşur. Fıkıhta örnek olan sözleşmelerdir. Her mezhep kendi sözleşmelerini yapar. Halk bunlardan istediği sözleşmeyi kabul eder. Bütün sözleşmelerde ortak olan hükümler o bucağın icmalarıdır. Mezhepler icmaların dışına çıkamazlar.
2- İcra Kuvveti: Türkçede buna “YÜRÜTME” diyoruz. Sözleşmelerin uygulanması ile oluşur. “Ey iman etmiş olanların” burada da görevleri vardır.
3- Kaza Kuvveti: Türkçede buna “YARGILAMA” denmektedir. Bunların da dört ayağı vardır. Burada ele aldığımız bu âyet o kısımlardan soruşturmayı açıklamaktadır.
4- Velayet Kuvveti: Türkçede buna “YÖNETME” diyoruz. Kur’an buna “dayanışma” demektedir.
Bir kent devleti bu dört kuvvetle oluşur.
Meclisleri vardır, bunlar mü’minlerin katılması ile oluşur.
Şûraları vardır, bunlar dayanışma ortaklık sorumlularından oluşur.
Başkanları vardır, bunlar Kur’an-ı Kerimde “resul” kelimesi ile ifade edilir.
Ayrıca semtlerde “emir sahipleri” vardır. Resul ve emirler aynı zamanda imamdırlar.
Bir bucak yönetiminde dört kuvvetin mevcut olduğunu, bunlardan birinin “yargı” olduğunu yukarıda zikrettik. Şimdi yargıda da iki safha vardır. Bunlardan biri olayın tespitidir. Yargı geçmişte cereyan eden olay üzerinde oluşur. Bir hükme varabilmek için onun soruşturulup geçmişteki olayların ortaya çıkması gerekir. Bu “ispat” dönemidir. Ondan sonra da o olay hakkında “hüküm” vardır, hüküm verme vardır yani karşılığını belirlemedir.
Bugün Türkiye’de bu soruşturma safhasını da mahkemeler yapmaktadır. Oysa Kur’an bu iki safhayı ayırmaktadır. Soruşturmaları şahitler yapmakta yani tanıklar yapmakta, polisler yapmakta, hükümleri ise hâkimler yapmaktadır, yani hâkimler olayın oluşması üzerinde durmamaktadırlar. Onlar şahitlerin yani polislerin şehadeti ile hüküm vermektedirler. Şahitleri taraflar seçmemektedir. Şahitleri davacı seçmektedir. Davalının şahitlere ihtiyacı yoktur. Zimmetin beraatı asıl olduğu için kendi beyanı yeterlidir. Davacının ispat etme ihtiyacı vardır.
Mekke’de yazmakta olduğum bu önemli konu yani “Ey iman edenler…” bahsi bitmedi, inşaallah bir yazı ile daha devam edeceğim…