Erbakan; “İsrail-İran savaşı, asıl hedef Türkiye”-19
-Erbakan Hoca uyarmıştı: “İsrail İran'la savaşacak ama asıl hedef Türkiye'dir.”-
Bu önemli konu ile ilgili olarak bizim TEŞHİS ve TEDAVİ yani ÇÖZÜM içerikli yazılarımız yazılıp yayımlanıyorken, çalışma arkadaşım Veysel İpekçi haber verdi, Abdullah Ağar benzer içerikte iki yazı yazmış; o yazılarda yazılanlarla devam edelim…
ABD’nİn askerİ başarısı mı, jeopolİtİk fİyaskosu mu?
Etki, ürettiği küresel belirsizlik, teolojik kutuplaşma ve varoluşsal riskler üzerinden bir Çözüm Arayışı: Medİne Sözleşmesİ…
ABD'nin B-2 Spirit’ler başta 125 hava aracının dahil olduğu bir operasyonla İran'ın yeraltındaki nükleer tesislerine saldırması askeri bir başarı mı? Evet… ABD, B-2 Spirit uçaklarıyla başlattığı 125 hava aracı destekli İran saldırısıyla sadece nükleer kapasiteyi imha etmeyi değil; İran’ı, Ortadoğu’yu ve bu güç gösterisi üzerinden küresel düzeni yeniden tasarlamayı hedefledi. Ancak stratejik başarı jeopolitik bir boşluk üretti. Çünkü hedefler değil, oyun kuralları değişti. Hedeflerdeki imha, işlevsiz hale getirme, nükleer programı geciktirme etkisi hala belirsizliğini korusa da, stratejik bombardıman uçaklarıyla yapılan (1) kıtalararası stratejik sızma, (2) baskın ve sürpriz etkisi, (3) diğer kabiliyetlerle (stratejik konumlanma, stratejik komuta-kontrol-koordinasyon ve istihbarat, diğer uçak, denizaltı ve gemi, tomahawk füze, E/T, uydu desteği, siber katkı vd. ile) desteklenen saldırı, (4) GBU-57’lerin yetersiz kalma riskini ortadan kaldırmak üzere (özellikle Fordow’da) grup bomba kullanma (5) zayiatsız görevi tamamlama (6) stratejik sıyrılma, (7) stratejik tespit, değerlendirme, (8) kamu diplomasisi, algı yönetimi, hatta lider PR’ı, köpürtme. Bunların hepsi tamam.
Ama bu stratejik etki; “Jeopolitik bir hüsran” olabilir mi?
Evet. Çünkü, İran’ın zenginleştirilmiş uranyumun nerede olduğu belli değil. YOK!
Aslında ve çok ilginç bir şekilde İran’ın saldırıdan önce saldırıya cevap vermesiydi. Zenginleştirilmiş uranyumu bilinmeyen bir yere transfer ettiğini söyledi. Böylece jeopolitik ortam, küresel nükleer düzen/statü/imtiyaz İran’ın bu ‘saldırıdan önce saldırıya cevap verme’ hamlesiyle çok daha büyük bir belirsizliğe sürüklendi. Tabi İran yalan söylemiyorsa…
Yalan söylemediğini destekleyen birkaç ayak izi var. Savaş başladıktan sonra Avrasya ekseninden İran’a inen nakliye uçakları, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun vurulan yerlerde bir nükleer sızıntı izini teyit edememesi ve Kuzey Kore’nin açıklamaları.
İran, zenginleştirilmiş uranyumu nereye transfer etti? 1-İran içinde gizli bir başka tesise, 2-Ülke dışında bir alana: (a) Ortadoğu’da vekil bir güç alanına, (b) Kuzey Kore, Venezüella gibi nükleer bir ortağa, 3-Çin ya da Rusya gibi bir nükleer bir hamiye. 4-Netenyahu’nun olasılığı iddia ettiği gölge bir orduya. (İsrail’inkine benzer bir bavuldaki bomba doktrini eşliğinde) İran’ın bu yaptığı ya da yaptığını iddia ettiği; Hesaplı belirsizlik (Calculated Ambiguity), ikincil vurucu güç (Second Strike) varlığı, belirsizlik yoluyla caydırıcılık (Deterrence by Uncertainty) olarak okunabilir. Ama ne olursa olsun İran’ın zenginleştirilmiş uranyumu transferi her bir olasılıkla farklı jeopolitik sonuçlar, riskler, arayış ve mücadele üretir.
Hatırlar mısınız, bundan 15 yıl kadar önce İsrail İran’ın nükleer kabiliyetine fantastik bir saldırı yapmıştı. İran’ın nükleer programı birkaç yıl gerilemiş, ama sonra çok daha kararlı, etkili, büyük ve tehlikeli geri dönmüştü. Şimdiki ortam çok daha gergin ve varoluşsal risklerle dolu ve her bir durumun jeopolitik sonuçları farklı farklı da olsa;
-Yeni nükleer arayışlarla, -İran başka ülkelerin 1968 anlaşmasından çekilmesiyle, -Küresel nükleer ortamın yeniden şekillenmesiyle, -Yeni nükleer dehşet dengelerin kurulmasıyla, -İran’ın zenginleştirilmiş uranyumunun kimin elinde olduğuna bağlı küresel takas, pazarlık, şantaj, hami ortamlarının şekillenmesiyle, -Bu takas ve pazarlıklar üzerinden enerji, ticaret koridorlarının belirlenmesi, kaynak ve coğrafya paylaşımıyla ilgili, -Ortadoğu’dan başlayıp Asya’ya, Latin Amerika’dan Kıt’a Amerika’sına uzanan nükleer baskıyla ilgili pek çok ortam var.”
(Devamı var)