Mete Firidin
B'nin Altındaki Nokta
6.12.2010
9250 Okunma, 1 Yorum

B'nin Altındaki Nokta

 

Kuranın harflerinin  noktalanması hakkında bilinen klasik bilgiler şunlardır:

 

Osman (r a ) zamanında çoğaltılan Mushaflar, harekesiz ve noktasız olarak yazılmıştı Bunun gerekçesi de Kur’an’ın çeşitli kıraat vecihlerine göre harekesiz ve noktasız metinde okunabilmesini sağlamaktı
Fakat Arap olmayanların İslam’a girmeleri ve bunların Arapçaya vakıf olmamaları sebebiyle Kur’an-ı Kerim’i yanlış okuma olaylarına sık sık rastlanılır olmuştu Dolayısıyla Kur’an’ı sağlıklı ve kolay okumayı sağlayacak nokta ve hareke gibi bir takım düzenlemelere gitmek gereği belirmişti
Kur’an’ı ilk defa harekeleme yoluna giden Ebu’l-Esved ed-Düeli (69/688)’dir Bu zat başlangıçta Basra valisi Ziyad b Ebih’den gelen teklifi kabul etmemiş, daha sonra bir şahsın Tevbe suresinin 3 ayetinde yer alan “Ve rasuluhu” kelimesini “Ve rasulihi” şeklinde okuduğunu duymuş, hemen vali Ziyad’a başvurarak harekeleme işine girişmiştir Çünkü geçen ayetin “Allah ve Rasulü müşriklerden beridir ” şeklindeki anlamı, duyduğu okuyuşa göre “Allah müşriklerden de Rasulünden de beridir ” şekline dönüşmüştü Bu yüzden Mushaf yazısındaki renkten farklı bir mürekkeple fetha hareke için harfin üstüne bir nokta, kesre için altına bir nokta, zamme için önüne bir nokta koymak suretiyle bu işi tamamladı Tenvin için de iki nokta kullanılmıştı
Harekeleme işinden hemen sonra da harflerin noktalanması işi gerçekleştirilmiştir Bu işi de Irak valisi Haccac b Yusuf (95/713)’un emriyle Düeli’nin talebesi Nasr b Asım (89/708) yapmıştır Bazı rivayetlerde de bu noktalama işini Yahya b Ya’mer (129/746)’in gerçekleştirdiği belirtilmektedir Şu var ki Basra’da bu iki zatın başlattıkları noktalama hareketi, daha sonra Medine’ye ve diğer İslam beldelerine yayılmıştır
İlk dönemlerde uygulanan ve noktalarla gösterilen hareketlerle, benzer harfler için uygulanan noktalar Mushaflarda farklı renklerle işaretlenmiştir Bir süre devam eden bu uygulama Halil b Ahmed (175/791)’in bildiğimiz hemz, teşdid, sıla, revm ve işmam gibi diğer noktalama işaretlerini tamamlamasıyla son şeklini almıştır
Kur’an-ı Kerime hareke ve nokta konulması meselesi başlangıçta tartışma konusu olmuş aralarında Abdullah b Ömer, Abdullah b Mes’ud ve İmam Malik’in de bulunduğu bir grup selef alimleri bu hareketi hoş karşılamamışlardır Fakat sonraki dönemlerde, hareke ve noktalama hareketinin Kur’an-ı Kerim’e herhangi bir zarar değil, yarar getireceği düşüncesi ağırlık kazanmıştır Bu yüzden nokta ve harekelemeye ruhsat verilmiş, hatta müstehap olduğu söylenmiştir
Halife Velid (86-96) mushafların yazılışı için, hattının güzelliğiyle şöhret bulan Medine’de Mescid-i nebevi’nin mihrabındaki hattın sahibi olan Halid b Ebi’l-Heyyac’ı gönderdi Hicri dördüncü asrın sonlarına kadar hattatlar mushafları kufi yazısıyla yazmaya devam etti Hicri beşinci asrın başlarında onun yerini güzel nesih yazısı aldı Günümüzde kullanmakta olduğumuz nokta ve harekelerin hepsi bu yazıda mevcuttur Kur’an’ın ilk baskısı 1530 yılında Bındıkiyye’de gerçekleşmiş lakin kilisi bunu hemen yok etmiştir Müslümanlar tarafından ilk baskısı 1787 yılında Rusya’nın Saint-Petersbourg şehrinde Mevlay Osman tarafından gerçekleştirilmiştir 1828 yılında ilk taş baskı Tahran’da yapılmıştır 1877 yılında İstanbul’da basıldı 1923 yılında Kahire’de Kral Fuat’ın emriyle Ezher ulemasının eşliğinde Hafs rivayeti ile Asım’ın kıraatine göre basılan Kur’an’ı İslam alemi çok beğendi ve neredeyse tek nüsha durumuna geçti [1]
Kur’an’ın nokta ve harekelenmesiyle ilgili bir çok eser yazılmıştır Bunlar arasında Ed-Dani (444/1053)’nin “El-Muhkem fi Nakti’l-Mesahif” adlı eseri meşhur olanıdır [2]

[1] Salih-Mebahis: 80-81

[2] El-İtkan: 2/170-171; El-Burhan: 1/376-379; Mebahis: 150-151

 

 

KURAN YAZISININ HAREKE ve NOKTALANMASI

 Baştan yazı noktasız ve harekesizdi. Kur'an böyle yazılıyordu. Böyle noktasız ve harekesiz mushaflar yazılmıştır. Bu yazının okunması güç olmakla beraber bazı iyi cihetleri de vardı. Meselâ: Peygamberden işitilen kıraatlerin okunuşuna müsaittir. Bir kelimede muhtelif kıraatler toplanabiliyordu veya kelimenin müsaadesi nisbetinde kıraat ediliyordu. Yedi kıraatin hepsi Mushafı Osman'ın resmine, yazısına uygundur. Kıraatde zaten bu şarttır. Misal verelim:
وما ربك بغافل عما يعلمون : 123 âyet, noktasız olduğundanتعملون?يعملون
da okunur, her iki kıraate de müsaittir. فناداها من تحتها 19:34 âyet, harekesiz olduğundan " مَنْ مِنْ" = min, men diye
her iki türlü kıraate de elverişlidir.
İslâmiyet etrafa yayılınca Arap olmayan unsurlar da Müslüman olmuşlardı. Bunlar noktasız ve harekesiz Kur'an'ı okumakta herkes gibi güçlük çekiyordu. Lahne ve hataya düşüyordu. Bu güçlüğü gidermek, hataları önlemek için hareke ve nokta koyma çaresine başvurulmuştur. Bu iş başlıca üç safha geçirmiştir:
1-Kelime sonlarında nokta şeklinde harekeler konması,
2- Birbirine benzeyen harfleri ayırdetmek için harflerin noktalanması,
3-Bugünkü şekildeki harekelerin konulması.
Bunları birer birer izah edelim:
1-Muaviye'nin Hilâfeti devrindeyiz. A'rabînin birisi:
واعلموا ان الله برئ من المشركين ورسوله "Va'lemû ennallahe beriün minel-Müşrikîne ve Resulihi" diye okuyor. Bu okunuşa göre mâna çok bozuk oluyor. Bu gibi i'rap hatalarını önlemek için Irak Valisi olan Ziyad ibni Ebih, devrinin âlimi Ebül-Esved Duelî'ye (H. 69/M. 688) emrediyor. Buradaki hata i'rab hatası olduğundan kelimelerin sonlarının doğru okunup i'rap verilmesini sağlayacak işaretler koymasını söylüyor. Ebül-Esved de kelimelerin sonlarına nokta şeklindeki harekeleri koymaya başlıyor. Üstün için harfin üzerine bir nokta, ötre için harfin içine veya önüne bir nokta, esre için harfin altına bir nokta koyuyor. Tenvin için iki nokta koyuyor ve bu işi şöyle yapıyor:

Kâtibine diyor ki: ''Ağzımı açtığım zaman harfin üstüne bir nokta koy, ağzımı topladığım vakit harfin içine bir nokta koy, esre okuduğum zaman harfin altına bir nokta koy!" O zaman bugünkü ıstılahlar henüz olmadığından böyle basit tâbirlerle, basit bir yolda harekeleme işini yapti.

Tenvin için iki nokta koydu. Sonraları bu tarz, noktayla harekeler kelimenin bütün harflerine teşmil olundu. Ancak bunlar Mushafın yazılmış olduğu mürekkebin rengine uymayan bir renk ile yapılıyordu.
Bu usul Mağripte ve Endülüste Dördüncü asrın ortalarına kadar devam etmiştir.
Şarkta Halil ibni Ahmed'in harekeleri yayıldığı halde onlar bu tarzı bırakmadılar.
Böyle kelimelerin sonları veya bütün harfleri nokta ile harekelenmiş Mushafları görüyoruz. Bazan bu noktalar küçük bir daire şeklini almıştır (o). Bilhassa harflerin noktalanmasından sonra hareke noktalariyle harf noktaları birbirine karışmasın diye daire şeklindeki hareke noktaları behemehal lâzımdı. Baştan harflerde nokta olmadığından bu iltibas yoktu. Ayrı renkte olmak, işi halledemiyordu. Hareke noktaları asıl yazıdan sanılmasın için harflere mahsus ve ekseriya siyah olan noktalardan ayrılmak üzere Mushaflarda ayrı renkte konurdu. En eski Mushaflarda kırmızı, sonraları sarı, yeşil ve nadiren mavi renkle yazılırdı. Nokta yerine konulan küçük daireler de böyledir. Dinî olmayan eserlerde ise bu harekeler hiç kullanılmaz. Bu usule göre:
والقلم وما يسطرون âyeti şöyle hareke alır: وْالقْلْم وْمْا يْسطرْوْنْveya وْالقْلْم وْمْائسطْروْنْ
2- İkinci merhale: Harfler birbirine benzediğinden yine iltibasa düşülüyordu. Hattâ bu yüzden hatalara düşüldüğü söyleniyor. Onun için birbirine benzeyen harfleri ayırdetmek için Haccac zamanında
(H. 41-95/M. 661-713), Nasr bini Âsim
(H. 89/M. 707) ve Yahya bini Ya'mer
(H. 129/M. 746) harflere nokta koyma işini başardılar. Harf noktaları aynı renkte yâni siyah idiler. Hareke noktaları ise başka renkte idi.
İbni Hallikân "Vefeyâtül-A'yân" da Haccac'ın tercümeihalinde diyor ki: "Ebu Ahmet Askeri "Kitabüt-Tashif' de hikâye ediyor: Bütün nâs 40 yıldan fazla Mushafı Osman üzere kıraat ettiler. Abdül-Melik bini Mervan zamanına kadar böyle gitti. Sonra Irak'ta tashif yayıldı. Haccac işaretler vaz'ını kâtiplere emretti. Nasr bini Âmir ve Yahya bini Ya'mer bu işi yaptılar. Harflere tek ve çift noktalar koydular." Bu da Emevilerden Abdül-Melik bini Mervan zamanında yapıldı.
Harflerin noktalanması muhtelif safhalar geçirmiştir. İslâm Ansiklopedisi diyor ki: En son noktalanmış olan harf (8) dir. Bu her halde 11. asrın son yarısından daha evvel vâki olmamıştır. Bazan (Kûfî yazı ile yazılmış Kur'an'larda hemen daima) noktalar sol aşağıdan sağ yukarıya giden meyilli çizgiler şeklinde konulmuştur. Noktaların çift olanları, bazan şakulî ve bazan mail vaziyette olmak üzere yanyana konulur. Üç noktalar düz bir hat istikametinde sıralanır. (Ş) ش harfinde ise bu noktaların üçü ekseriya bir çizgi şeklinde gösterilir. Bu noktalama işi muhtelif şekillerde yapılmıştır ve türlü safhalar geçirmiştir. Çeşit harflere türlü noktalar konulmuştur. K ق
3. asrın ortalarına kadar bu şekilde noktalanmıştır." Yakın zamana kadar ق ile (Fa)ف aynı yazılıdırق .ل harfi de ن'a benzer.
İlk harekeler nokta şeklinde olduğundan bazıları nokta ile harekeden hangisi evvel olduğunu karıştırıyorlar. Evvelâ nokta kondu, sonra hareke verildi, sanıyorlar. Nokta ile harekeyi birbirinden ayıramıyorlar. Halbuki evvelâ hareke, sonra nokta konulmuştur. İlkin harekeler nokta şeklinde idi. Bugünkü harekeler daha sonra yapılmıştır.

3- Ve işin üçüncü merhalesi odur. Hareke noktaları ikinci asrın ortalarında bugünkü şekilde harekelere çevrilmiştir. Ebül-Esved'in koyduğu hareke noktaları yerine bugünkü harekeleri koyan Halil ibni Ahmet (H. 100-170/M. 718-786) olmuştur. Bunları sesli harflerden, harfi medlerden almıştır. Ötre vavdan, üstün mail eliften ibarettir. Esre de kısaltılmış Y'dir. Cezim ve şedde gibi işaretler harekeden sonradır. Bunları da Halil icad etmiştir. Teşdid işareti şedde kelimesinin(Ş - ش harfinden alınmıştır. Hakikaten bugünkü harekeler çok lüzumlu idi. Okumayı kolaylaştırmak için noktalar çok konuldukça, hareke noktaları ile harf noktaları birbirine karışmaya başladı. İki türlü mürekkep kullanmak güç bir işti.
Hasan Basri ve Muhammed bini Şirin, Mushafın noktalanmasında bir beis olmadığını söylerler. Nevevi ise Mushafın noktalanması ve harekelenmesi müstehaptır diyor. Zira lahn ve tahriften korur.
Noktayı kusur sayanlar olmuştur. Hele tahriratta cehalet eseri imiş. Fakat noktasız yazı yüzünden bazı hatalar olmuş ve felâketlere bile sebep olmuştur. Hareke Kur'an'dan başka muharreratta kullanılmazdı, sonradan başladı.

Şimdi çok bilinen şu söze dikkat edelim!

Hz Ali ye ait olduğu söylenen bir söz de şu dur:

“Kur`ân`ın sırrı Fâtiha`da; Fâtiha`nın sırrı `B`ismillâh`da; `B`ismillâh`ın sırrı da “B” harfindedir… Ben o 'B'nin altındaki NOKTA'yım!”

Yukarıda ki bilinen bilgilerin ışığında bu sözü Hz Ali söylemiş olamaz (ölüm tarihi miladi 661)  Çünkü harfleri ayırd etmeye yarayan noktalama işareti  zalim lakaplı Haccac tarafından konmuştur. Bu nedenle o zamanlar B nin altında nokta yoktur. Bunu Hz. Osman zamanında çoğaltılan kuranlarda da görebiliriz.

 

Fakat biliyoruz ki M.S.  3. Ve 4. Yüzyıllarda yani İslamdan önce de bazı arabik yazılarda harfleri ayırmak için noktalama işaretleri kullanılmıştır (Pre-Islamic Arabic inscriptions)

Viana PERF 558 orijinal belge ultraviole altında da incelenmiştir.

Fakat Viyanada  bir koleksiyon da bulunan, (the Erzherzog Rainer Papyrus Collection in Vienna) M.S. 642 yılına ait olduğu kesin olan (Hz ömer dönemi) bir ticari papirusta harflerin noktalı ve hemze olduğu ispatlanmaktadır. Yani B harfinin noktası vardır.

Yine bu bilgilerin ışığında: Hz Ali nin vefatından 19 yıl önce B harfin de nokta vardır , diyebiliriz.

Eğer yukaridaki söz gerçekten Hz Ali ye ait ise:

Belkide Hz Ali ye ait noktalı ve hemzeli bir Mushaf olabilir.

O zamanın hükümdarı ve Haccac sonradan Hz Ali nin noktalı ve hemzeli kuranı gibi bir uygulamaya ikna olmuş olabilir.

Fakat yine de Resullulaha indirilen kuran esasen noktasızdır. Noktalar kolay okunması içindir. Hafızlar için böyle bir sorun olamaz. Onlar zaten nasıl okunacağını ezbere bilmekteler. Bu da Allahın hikmetlerinden biridir.

Bu nedenlerle ebced hesabı ile geleceğe yönelik bir tahmin yapılamaz. Çünkü gerçekte 7 kıratin kombinasyonlarının çözülmesi gerekir.

Ancak vuku bulanın tahmini yapılabilir.

 


YorumcuYorum

06.12.2010
10:21

yazını baştan aşağıya haz alarak okudum araştırıp, incleyip bizlere sunduğun için emeğine teşekkür ellerine sağlık diliyor devamını bekliyoruz

şerafettin





Son Yorumlanan Makaleler
Mete Firidin
Harut ve Marut
6.02.2012 13827 Okunma
8 Yorum 08.02.2012 19:35
Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011 15454 Okunma
6 Yorum 25.12.2011 16:12
Mete Firidin
Nuh'un Gemisi
7.12.2011 3743 Okunma
2 Yorum 10.12.2011 07:17
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 29862 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Mete Firidin
Cevaplar
15.02.2011 4772 Okunma
1 Yorum 19.10.2011 21:45
Mete Firidin
İlah ve Şirk
4.10.2011 5620 Okunma
2 Yorum 05.10.2011 07:26
Mete Firidin
Reenkarnasyon
20.08.2011 5350 Okunma
2 Yorum 20.08.2011 17:00
Mete Firidin
Tarık suresi 1-5.ayetler
8.08.2011 10524 Okunma
1 Yorum 08.08.2011 20:35
Mete Firidin
Kur'an İncil ve Tevratı Onaylar mı?
11.07.2011 12978 Okunma
1 Yorum 23.07.2011 17:45
Mete Firidin
Nahl 48 ve Dönenceler
23.05.2011 5723 Okunma
2 Yorum 06.06.2011 21:08
Mete Firidin
Dabbetül Arz
29.11.2010 6769 Okunma
3 Yorum 28.05.2011 13:21
Mete Firidin
Hud 7.ayet
9.05.2011 7194 Okunma
2 Yorum 12.05.2011 15:14
Mete Firidin
Neden Buzağıya Taptılar ?
16.03.2011 12971 Okunma
1 Yorum 18.03.2011 09:21
Mete Firidin
Maide 42. Ayetin Düşündürdükleri!
28.02.2011 6493 Okunma
1 Yorum 01.03.2011 03:35
Mete Firidin
Kıtalar Ve Revasiye
17.02.2011 9958 Okunma
1 Yorum 23.02.2011 17:51
Mete Firidin
Lâ mevcûde illâ Hû???
18.12.2010 36396 Okunma
1 Yorum 25.12.2010 15:11
Mete Firidin
B'nin Altındaki Nokta
6.12.2010 9250 Okunma
1 Yorum 06.12.2010 10:21
Mete Firidin
Atlantis Gerçek mi?
3.11.2010 5652 Okunma
1 Yorum 22.11.2010 15:16
Mete Firidin
Yecüc ve Mecüc
27.02.2010 21923 Okunma
2 Yorum 10.06.2010 15:12
Mete Firidin
Evrim Teorisi
29.04.2010 7800 Okunma
4 Yorum 04.05.2010 13:33
Mete Firidin
Azizler, Velîler, Tanrılar
30.03.2010 7402 Okunma
1 Yorum 07.04.2010 13:39
Mete Firidin

1.06.2010 58 Okunma
Mete Firidin
Şeytan Bunun Neresinde?
9.10.2010 7838 Okunma
Mete Firidin
Mehdi Beklentisi
27.11.2010 6971 Okunma
Mete Firidin
Sarhoşluk
23.12.2010 5668 Okunma
Mete Firidin
Niye
26.12.2010 5412 Okunma
Mete Firidin
Bakara 58. Ayet Ve Hititler
17.01.2011 18842 Okunma
Mete Firidin
Tarık Suresi 7. Ayet
21.01.2011 10561 Okunma
Mete Firidin
Meryem Suresi 26. Ayet
23.02.2011 11432 Okunma
Mete Firidin
Hz Musa Ve Medine
6.04.2011 5046 Okunma
Mete Firidin
Siyon Mekke mi?
4.03.2011 14925 Okunma
Mete Firidin
Ad Kavmi Atlantis Ay
7.03.2011 12688 Okunma
Mete Firidin
Gusül Abdesti
7.05.2011 7557 Okunma
Mete Firidin
Cinler ve Kızılötesi Işınlar
7.05.2011 12081 Okunma
Mete Firidin
Hz.İsa Tekrar Dönecek mi?
13.05.2011 5914 Okunma
Mete Firidin
Hızır
15.07.2011 5559 Okunma
Mete Firidin
Sonra O nu Başka Bir Yaratık Yaptık
22.07.2011 5359 Okunma
Mete Firidin
Kuasar ve Nur suresi 35. Ayet
11.08.2011 6947 Okunma
Mete Firidin
Hakka 17. Ayet ve Octonion
9.10.2011 6394 Okunma
Mete Firidin
Zakkum ve Medusa
4.11.2011 7458 Okunma
Mete Firidin
Yecüc ve Mecüc 2
9.11.2011 5257 Okunma
Mete Firidin
Dabbe
13.12.2011 7589 Okunma
Mete Firidin
Işık Tanrı
12.01.2012 6170 Okunma
Mete Firidin
Felek, Hunnes, Kunnes
6.03.2012 11242 Okunma
Mete Firidin
Sebe Ve Melikesi
1.04.2012 10476 Okunma
Mete Firidin
İrimu (İrem Şehri)
21.10.2012 11963 Okunma
Mete Firidin
21.Aralık.2012
23.11.2012 5442 Okunma
Mete Firidin
Ezra ve Nehemya
27.11.2012 9938 Okunma
Mete Firidin
Qatran
30.12.2012 7146 Okunma
Mete Firidin
Kuran'da Petrol
6.01.2013 10907 Okunma
Mete Firidin
Mudgatin Muhallekatin
16.05.2013 3238 Okunma
Mete Firidin
Ebabil ve UFO
25.06.2013 11230 Okunma
Mete Firidin
Cedelleşmek
18.08.2013 4051 Okunma
Mete Firidin
Olbers Paradox
19.08.2013 5648 Okunma
Mete Firidin
Mesnun
28.08.2013 4346 Okunma
Mete Firidin
Quasar
28.08.2013 4765 Okunma
Mete Firidin
Tur Suresi 49. Ayet ve İmsak
9.10.2013 7102 Okunma
Mete Firidin
Evtad ve Amed
12.10.2013 4986 Okunma
Mete Firidin
Evren ve Arş
22.11.2013 4892 Okunma
Mete Firidin
Faiz
29.12.2013 6208 Okunma
Mete Firidin
Subanun
17.01.2014 7506 Okunma
Mete Firidin
Ashabı Kehf
3.02.2014 5585 Okunma
Mete Firidin
WRS Köklü Kelimeler(Miras)142
16.02.2014 4007 Okunma
Mete Firidin
Keferenin İki Miras Örneğine Kuran’i Cevap
18.02.2014 6523 Okunma
Mete Firidin
Kelale
22.02.2014 6428 Okunma
Mete Firidin
Racfe (Racife) Kelimesinin Anlamı
15.04.2014 8393 Okunma
Mete Firidin
Tariq ve Süpernova
18.04.2014 6704 Okunma
Mete Firidin
Şihab kelimesi
18.04.2014 8946 Okunma
Mete Firidin
Hz.İsa’nın Büyüdüğü Yer
8.07.2014 17328 Okunma
Mete Firidin
İsrailoğulları’nın Seçilmişliği!
22.07.2014 6934 Okunma
Mete Firidin
Nutfe Kelimesi
28.07.2014 4451 Okunma
Mete Firidin
Arıya Vahiy Edilen
28.09.2014 4445 Okunma
Mete Firidin
Kuran’da FRY Köklü Kelimeler
20.06.2014 5759 Okunma
Mete Firidin
Sümerli, Samiri (167.)
19.08.2014 6733 Okunma
Mete Firidin
Yemin Kelimesi
26.08.2014 9189 Okunma
Mete Firidin
Hacc Suresi 15. Ayet Ve Deist
23.10.2014 18232 Okunma
Mete Firidin
Qazefe Kelime Kökü
2.11.2014 6519 Okunma
Mete Firidin
Lanet
6.12.2014 6982 Okunma
Mete Firidin
Dikkat Edilen, Dikkat Çekilen
6.12.2014 4653 Okunma
Mete Firidin
Kuran’da Namaz Vakitleri
28.12.2014 26012 Okunma
Mete Firidin
El Aqsa
20.01.2015 6307 Okunma
Mete Firidin
Lut Kavminin Fahişliği
23.01.2015 5552 Okunma
Mete Firidin
Adem’e Üflenen İlahi Ruh
1.01.2015 6362 Okunma
Mete Firidin
Hz. İsa’nın Doğum Günü
2.01.2015 24159 Okunma
Mete Firidin
Zariyat Suresi 49. Ayet
23.02.2015 6117 Okunma
Mete Firidin
Damarlar
23.02.2015 6550 Okunma
Mete Firidin
‘NY kökü (201)
26.02.2015 5615 Okunma
Mete Firidin
Ayn Ye Ye Kökü
19.02.2015 5278 Okunma
Mete Firidin
Musa Ve Firavun Zamanı
31.03.2015 12045 Okunma
Mete Firidin
Beyne Yedeyhi
23.04.2015 9210 Okunma
Mete Firidin
Musa Peygamberi Evlat Edinen Firavun
13.04.2015 14601 Okunma
Mete Firidin
Şatr Kelimesi
8.07.2015 6674 Okunma
Mete Firidin
Ete kelimesi ve Fahişet
30.08.2015 6457 Okunma
Mete Firidin
Al-i İmran Suresi Meal
16.09.2015 6567 Okunma
Mete Firidin
Kuran'da MLY Kökünün Anlamı
30.01.2016 7067 Okunma
Mete Firidin
Zeyd Meselesi
26.12.2015 8947 Okunma
Mete Firidin
Abdest ve Kuran'a Dokunmak
17.07.2016 6817 Okunma
Mete Firidin
Zülkarneyn Bilimsel Tefsir
29.05.2017 7051 Okunma
Mete Firidin
Kuran'dan Hz. İsa ve Meryem Hakkında
29.05.2017 13951 Okunma
Mete Firidin
Hz. Nuh, Tufan ve Sümerler
29.05.2017 7166 Okunma


© 2025 - Akevler