“Dünya hayatı laib ve lehvden başkası değildir”
“Dünya-ahiret, laib-lehv, ittika-akletme, hayat-hayr” başlıklı bundan önceki yazımızda, En’am Suresi 32. ayeti bir bütün olarak değerlendirip yorumladık. Bu yazımızda, “dünya ve ahiret hayatı” ile ilgili bu önemli ayetteki diğer önemli detaylar üzerinde duralım. Evet, Kur’an ve İlİm çalışmalarımızın 1120’inci haftası, En’am Suresi üzerindeki çalışmamızın 6’ıncı haftasına tevafuk eden notlarımızdan derlemelerimize devam ediyoruz…
“Vemâ’l-hayâtu’d-dunyâ illâ la’ibun ve lehvun ve le’d-dâru’l-âḣirati ḣayrun lilleżîne yettekûne efelâ ta’kilûne / Dünya hayatı laib ve lehvden başkası değildir. Ahiret dârı ittika edenler için hayrdır. Akıletmeyecek misiniz? / Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (En’am Suresi, 32)
“Dünya hayatı laib ve lehvden başkası değildir” diyerek başlıyor, ayet. Dünya hayatı bizim bu dünyada yaşadığınız zamandır. Günümüzdür, haftamızdır, yılımızdır, ömrümüzdür, asrımızdır, bin yılımızdır, uygarlığımızdır, sonunda kâinatımızdır. Buna karşılık ahiret vardır, ahiret hayatı vardır. Diğer günler, diğer haftalar, diğer yıllar, bizden sonraki nesil, diğer asırlar, sonraki uygarlıklar ve sonraki hayat. Onlar da ahirettir.
Kur’an’da ve ilahi kitaplarda bunlar vardır. İlimleri de bunları kesin olarak ispatlanmıştır. Varlık beş boyutludur. Kâinatımız beş boyutlu uzayda üç boyutlu olarak var olup yok olmaktadır. Eskiden var olanlar yok olmuyor, dört boyutlu uzayı oluşturuyor. Üç boyutlu uzayımız bir bilye büyüklüğünde doğmuş ve büyümektedir, yaşlanmaktadır ve bir gün ölecektir. İşte o ölümden sonra dört boyutlu uzayda yaşamaya başlayacağız. Orası da ahirettir.
“İllâ la’ibun ve lehvun… / Laib ve lehvden başka...”
“Laiab” oyun demektir. İnsan yani çocuk doğar, oynayarak vücudunu geliştirir, oynayarak birlikte hareketi öğrenir, oynayarak dünya hayatını tanımaya ve ona alışmaya başlar.
“Lehv” de zamanı geçirmedir, eğlencedir. İnsan boş duramaz, sıkılır. Bedenen veya zihnen meşgul olmalıdır. Eğlence insanın boş zamanını doldurur. Kur’an’ın istediği laib ve lehv olsun ama öyle laib ve lehv olsun ki insan farkında olmadan kendisini eğitsin. Mesela, satranç laib değil lehvdir. Tavla laibdir. Tavlada zarla iş yapma, akıntıya uyma eğitimi yapılır. Satrançta ise düşünme eğitimi, düşünerek yapma eğitimi yapılır. İşte bu da lehvdir ama hasen lehvdir.
Bugün insanlar televizyonu boş zamanlarını doldurmak için seyrederler. Uzman kimseler öyle filmler çevirsinler ki insanları farkında olmadan eğitsin. Sanat buradadır. Mevzu budur. Yani seyirciyi sıkmayacak, ona zevk verecek ama aynı zamanda eğitmiş olacaktır.
Kur’an geçmiş kıssaları anlatırken bunu yapmaktadır. Hazreti Nuh’u anlatırken, Sümer uygarlığını, Hazreti Musa’yı anlatırken Mısır uygarlığını anlatmakta ama Mısır uygarlığını Hz. Yusuf’un kıssası ile değil, Hz. Musa’nın yaşadığı kıssalarla anlatmaktadır.
Bugün çocuklar ve gençler bilgisayarda oyun oynamaktadırlar. Öyle programlar geliştireceğiz ki çocuk oynarken aynı zamanda eğitim almış olmalıdır. Bilgisayarda arabayı sürer ama elle direksiyonu, ayakla da pedalları kullanır. Önce yavaş oynar, başarı elde eder. Sonra hızlandırırsınız, istenen kilometre/saate çıkar. Böylece öğretmiş oluyorsunuz. Çocuk isterse denizde kaptan olup gemiyi kullanır, isterse de havada pilot olup uçak kullanır. Okumayı öğretmek istiyorsak kelime oyunlarını koyarız. Oyuncu puanını hemen okur. Bir de yarışlar düzenleriz, yarışa ödül koyarız, katılanlar sıralama usulü ile ödülü bölüşürler.
Bugün Google okuyucu sayısına göre reklam koymakta ve yazara reklamdan pay vermekte, böylece yazarın okuyucusu çoğaldıkça geliri artmaktadır. İşte, asıl yazarlık budur. Biz de bunu yapmalıyız. Reklamı kabul etmeliyiz. Hakemliği kabul eden firmaların adlarını yayınlamalıyız. Onların verecekleri reklam parasını da yazarlarımıza ulaştırmalıyız. Makaleler kısmına reklamları koymalıyız. Okuyucu tuşa bastığında diyelim ki okuyucu on saniye beklemek zorunda kalacak ve firmaların adlarını görecektir. İsterse reklam arkasına girecek ve istediğini bulacaktır.
(Üstadımız Süleyman Karagülle Hocamızı bu şekilde anmaya devam ediyoruz…)