IV- TEDRİS
1- ÖMÜR BOYU
2- ÖĞRENME-ÖĞRETME
3- OKUMA-ÇALIŞMA
4- DERECELENME: a) -İCAZET
b) -SIRALAMA
c) -TEST
d) -BAŞARI
4- TEDRİS
İslâmiyet’te eğitim “Kur’an”ın ezbere okunması ile başlamıştır. “Kur’an” okunuyor, namaz kılınıyor. Sonra “Kur’an”ı kitaptan okumak için okuma yazmayı öğrendiler.
1- ÖMÜR BOYU
Kur’anda “Rabbim, ilmimi ziyede et diye dua et.” diyor. Bu emir bize tüm ömür içinde okumamızı emrediyor. Hazreti Peygamber de bunu “Beşikten mezara kadar ilmi talep et” diye yorumluyor.
İnsanın günü 24 saate ayrılmıştır. Bunun yarısı yaşama gerekleri ile geçer. 8 saati uyku, 4 saati de yemek ve dinlenmek, aile içi sohbet şeklinde geçer. Diğer yarısı da çalışma hayatı için ayrılmıştır. Çalışma hayatı için ayrılanın yarısı yani 6 saatinde geçinmek için çalışılır. Bu çalışma ile aile geçinir. Allah Kâinatı öyle bir düzende yaratmıştır. Bu kadar çalışmakla insan yaşayabilnekte ve çoğalabilmektedir. İnsan 6 saatlik süreyi ise başka işlerde kullanmaya ayırma durumundadır.Bu da öğrenmedir.
İnsan insanlık evrimini geçirmektedir. Her asır insanlık biraz daha ileri gitmeketdir. Bu ileri gitme insanın bunun için yaptığı çalışmalara bağlıdır. İnsanın evrimleşmesi, yeni projeler üretmesi ve bu yeni projeleri uygulamasıdır. Herkes, beşikteki çocuk, hattâ anne karnındaki çocuk, günde üç saat eğitilmektedir. Buna göre yeni hayat, daha ileri hayat öğretilmektedir. Geri kalan üç saatte de yeni proje üretilmektedir.
Burada işbölümü yapılmaktadır. İlim adamları yeni projeler üretirler. Halk ise bunları uygulamaya koyar.
Günün 24 saati şöyle bölümüştür:
- Sabah saat dörtte kalkılır. Temizlik yapılır, el yüz yıkanır. Üç rekat vitir namazı kılınır. Yamek yenir.
- Sabah 6’dan önce mescide gelinir. İki rekat sabah namazı kılınır, işbaşı yapılır. Bu resmi iş 6 saat sürer. Bu arada yaşlılar, hastalar, çocuklar günlük eğitime tâbi tutulurlar. Kadınlardan isteyenler de iş yaparlar.
- Saat 12’de toplanılır, öğle namazı kılınır ve evlere gidilir. Yemek yenir. Öğle uykusu yapılır. İkindi vakti mescide gelinir.
- Saat 15’de ikindi kılınır, öğleden sonraki mesaiye gidilir. İlim adamları ilmî çalışma yaparlar. Halk ise bu arada ilim adamlarının ürettiği yeni projeleri uygulayarak para kazanırlar. Yani, insanlar isterse bu üç saatlerini ilimle, isterlerse artı üretimle geçirirler. Ülkenin imarına sebep olurlar. Akşam saat 6’da mescide gelir, namazlarını kılar, evlerine giderler.
- Evde akşam yemeği yerler ve isterlerse iki rekat evvab namazı kılarak mescide gelirler. Mescitte 3 saatlik farz olan ortak öğrenimde bulunurlar. Bundan sonra dağılıp yatarlar.
İşte 24 saat böylece öğrenimle geçer. Bütün ilimleri Kur’an’ın bir yorumu olarak okurlar. Bu insanların ilimde birleşmelerini sağlar. Çağlar arası ve uluslar arası köprü kurarlar.
2- ÖĞRENME-ÖĞRETME
İslâmiyet’te öğretmen sınıfı yoktur. Herkes bildiklerini öğretmek, bilmediklerini öğrenmekle yükümlüdür. Dolayısıyla öğrenme ve öğretme herkesin insanlık görevidir. Nasıl yemek yemenin mesleği yoksa, uykunun mesleği yoksa, ilmin de mesleği yoktur. Doğal ihtiyacın karşılanmasıdır. Bu nasıl sağlanacaktır? Akşam üç saatlik sohbetler cemaat hâlinde olacaktır. Kur’an mealleri ve tefsirleri okunacaktır. Bu okunacak tefsir ve mealler öğleden sonraki üç saatlik ilmî çalışma esnasında hazırlanacaktır. O akşam cemaate o meal ve tefsir okunacaktır. Sorular varsa cevaplandırılacaktır.
Bu meal ve tefsir hazırlanırken aşağıdaki usul uygulanbacaktır:
- Önce Kur’an o gün o ilim heyetine nâzil olmuş kabul edilecek. O günkü günlük olaylar üzerinde yorum yapılacaktır.
- Yorum amelî olacaktır. Yani, Kur’an bize ne yapmamızı emrediyor? Bugün bize ne emretti? Bu husus ele alınıp yorumlanacaktır.
- Kur’an o gün ortaya çıkan ilimlerden yararlanılarak açıklanacaktır. İlim adamları kendi aralarında ilmî sianrtalar ve usul ilimlerine dayanarak yorum yapacaklardır. O ilimlerin gelişmesinde de Kur’an’dan yararlanacaklardır. Ancak sonunda kendileri görüşlerini ve ittifak anlayışlarını ortaya koyacaklardır. Böylece Kur’an her ocakta her gün yeniden yorumlanmış olacaktır.
- Kur’an üzerinde araştırmalara ve yorumlara giderken, bu yorumları dinleyip anlarken, insan kendisi zamanla Allah’la konuşur hâle gelir. Beyninizde sorular doağar ve sorular istişare esnasında beyne gelen ilhamlarla cevaplandırılır. Beyninde doğan sorular ve istekler senin Allah’a olan hitabındır. Senin beynine gelen ilham da Allah’ın sana bildirdiğidir. Bu arada senin alıcı beynin kusurlu olduğu için yanlış anlamış olabilirsin. Bundan mümkün olduğu kadar kurtulmak için birlikte soru sormak ve alınan cevapları birleştirererk değerlendirmek gerekiyor ki bu da icmadır.
İstişare meclisi halka şeklinde oluşur. Herkes bildiğini ortaya koyar ve öğretmiş olur. Herkes dinler ve öğrenmiş olur. Herkes bildiğini ortaya koymakla yükümlüdür. O ona farzdır. Diğerlerinin de dinlemesi ve onlardan en iysini seçip onu yapması farzdır. Herkes her gün 6 saatlik günlük üretime katılmak zorundadır. Üreticidir. Onun dışındaki zamanlarından 3 saatini de mutlaka öğrenmeye ve öğretmeye ayırmak zorundadır. Yine bu da ona farzdır. Geri kalan 3 satalerini alimler ilim üretme ve proje yapmakla geçirirler, diğerleri de bu üretilen yeni projeleri uygularlar. Usta-çırak şeklinde eğitirler. Ayrıca ne sadece öğrenim yapan meslek okulları vardır, ne de düz lise ve fakülteler vardır.
3- OKUMA-ÇALIŞMA
Bugün hatalı bir eğitim yapılmaktadır. Önce ilk yaşlarda okunmakta ve mezun olmaktadırlar. Sonra da mesleklere ayrılıp kimi uygulayıcı, kimi de öğretmen olmaktadırlar. Bu sistem yanlıştır. Bununla beraber lise ve üniversitelerin de olması gerekmektedir. Bunun için çocuklar 7 yaş ile 10 yaş arası üç yıl ocaklarında okuma-yazma öğrenimini görürler. Bunların öğretmenleri yaşlı büyük anne ve babalardır. Birer ana okulu mahiyetinde olan bu okuyllarda beşikteki çocuklarla on yaşına kadar çocuklar bir arada bulunurlar. 7 yaşından küçük çocuklar imtihana tâbi tutulmazlar. 7 ile 10 yaş arası çocuklar imtihan edilerek kendilerine ilmî dereceler verilir. 10 yaşından sonra bucak merkezlerinde il öğrenimi başlar. Burada aynı zamanda çocukların yapacakları iş yerleri kurulur. Öğretmenler bu iş yerlerinde çocukların ustaları olur. Bunlara üretim yaptırılır. Bu okullardaki işler ekonomik bakımından desteklenir.
- Bunların yapacakları işler için gerekli kredi yalnız bu okullara verilir. Başka işletmelere verilmez. Dolayısıyla büyüklerin rekabetinden korunurlar.
- Bunların işyerleri vakıf olarak tesis edilir, dolayısıyla ürtirken kira payından kurtulunmuş olur.
- Buralarda yalnız çocuklar değil, emekli olan büyük anneler ve büyük babalar, sakatlar da çalıştırılır. Dolayısıyla bunların bilgilerinden yararlanılır. Diğer işyerlerinde verilmeyen çalıştırma kredileri bunlara burada verilerek desteklenmiş olur. Yani faizsiz fazla kredi ile sübvanse edilir.
- Bunlardan vergi alınmaz. Böylece rekabet etmeleri sağlanır.
Görülüyor ki okullar mevcuttur. Ancak burada okuyan ve okutanlar çalışarak geçinmekte, okuyup öğretmektedirler. Vakıf olarak kendilerini finanse etmektedirler. Beşikten mezara kadar öğrenme ilkesi zedelenmiş olmuyor. Paralı öğretmen sistemi de kalkıyor. Çünkü o tür eğitim tamamen öğrenimi teorik hâle getirip işe yaramaz durumuna sokmaktadır.
4- DERECELENME:
a) -İCAZET
İnsanlar eşit ehliyete sahip değildirler. Hakları kullanmakta değişik derecelere sahiptirler. Dinde, ilimde, meslekte ve siyasette derecelenmeler vardır. Bu derecelenmenin esası temsil sistemidir. Temsil de ortak işlerde vekâlet alma demektir. Şûra halkın vekillerinden oluşur. Normal vekâletten sadece bir noktada fark vardır. O da vekil olmak için belli ehliyete sahip olmak gerekmektedir. Nasıl bugün herkes avukatlık yapamamaktadır, onun gibi İslâmiyet’te de herkes her yerde vekil olamamaktadır. Halkın vekâletini alabilmek için onu alacak ilmî, dinî, meslekî ve siyasî ehliyete sahip olmak gerekir. Ancak bu yetmez. Vekil olan kimsenin belli sayıdaki kişilerden vekâlet alması gerekir. Asgari müvekkil sayısı gerekmektedir. Bunlar temsilcilerdir. Temsilciler de kendilerine ortak bir vekil seçerler. Ortak vekil anlaşamadıkları yerde onların adına karar alır. İttifaken alınmış olur. Kişi topluluğu değiştirerek bu karara da uymayabilir. Başkanın temsilciden farkı, topluluğu terk etmedikçe onu değiştirme imkânınız yoktur. Hakemlerde ise kararlara uymama seçeneği yoktur.
Ehliyetler değişik sosyal kuruluşlarda değişiktir.
İlimde başlangıç, temel, ilk, yüksek ve üstün mertebeler vardır. Bunların amelî özellikleri şunlardır.
Başlangıç ehliyetliler yalnız gözetim önünde iş yapabilirler. Kendi başına ne işe başlayabilir, ne de sürdürebilirler. Temel ehliyetliler kendi başlarına işe başlayamazlar ama kendi başlarına işleri sürdürebilirler. İlk ehliyetli olanlar mezun oldukları işleri kendi başlarına işe başlayabilir ve sürdürebilirler. Temel ehliyetliler iş başlatabilirler. Nezaret etme eytkisini verebilirler. Orta ehliyetliler projeleri okuyabilirler. İşleri yapmaya izin verebilirler. Yüksek ehliyetliler proje yapabilirler. Üstün ehliyetliler proje yapma kurallarını koyarlar.
Bu ehliyetliler belirlenmelidir. Ehliyetli olanlarla ehliyetli olmayanlar arasında şu fark vardır.
Ehliyetlilerin yaptıkları işlerde hata yapmamaları asıldır. Hata yapıldığını iddia eden ispatlamak zorundadır. Ehliyetli olmayanlarda ise hata yapma asıldır. Hata yapanlar kendilerinin hata yapmadıklarını ispatlamak zorundadırlar.
Mü’minler bu ilmî ehliyetleri tesbit etmek zorundadırlar. Emaneti ehline veriniz emri bunu zorunlu kılar.
b) -SIRALAMA
İmtihanın temeli sıralamadır. Adaylar imtihan edenler tarafından sıralanır. Her adayın aldığı sıranın tersi alınır ve toplanırsa derece bulunur. Buna göre adaylar başarı sırasına göre sıralanır. İlk geeln belli sayıdaki kimselere ehliyet verilir. Bu sıralama temsilciler tarafından yapılır ve temsilcilerin oluşturdukları heyete yaptırılır. Adaylar kendi kendilerini de sıralayabilirler. Sıralamada takdir telif dereceleri yanında takdir dereceleri de ortaya çıkar.
c) -TEST
Test yazılı yapılır. Tercihli sorular sorulur, imtihana giren tercih ettiği şıkkı işaretler ve bunu da makine ile yapar. İmtihanda hile olmasın diye soru televizyonda veya internette sorulur. Herkes cevabını verir ve hemen derecesini o anda görür. Soruyu her imtihan yapan kendisi sorar. O anda sorulur. Soru mezheplere göre farklı cevap gerektiriyorsa, mezhebin adı ile sorulur. Soru soran cevabı yanlış kodlamışsa imtihan olanların hakemlere gitme yetkisi vardır. Hakemler soranı mahkum ederlerse o soru iptal edilmiş olur. O soru sorulmamış gibi imtihan olunur. Test imtihanında da muhakeme sorusu sorulabilir. Ancak basit hesaplarla sonuca varılmalıdır. Ders kitaplarında öğretilen kuralların kullanılması ile çözüm yapılmalıdır.
d) -BAŞARI
Uygulamanın sonunda elde edilen başarı ile de uygulayanlar veya projeyi üretenler derecelenirler. Bir ocak ve bucak projesini yaptı. Onun şer’î hükümlerini koydu. Bir bucak da bunu uyguladı. O bucağın başarısı, o projenin başarısı olacaktır.
Bir site için başarı kriterleri nelerdir?
- Bir bucağa göç edebilmek için o bucakta onu iskan edecek ev ve işyerinin olması gerekir. İşyeri o bucakta olmayabilir ama o bucağa ayrılmış ilçe merkezindeki işyerlerinden birinde kadrosu olmalıdır. İsteyen de her zaman bucaktan ayrılıp gidebilmelidir. Ayrılanlarla bucağa taşınmak isteyenlerin oranı o bucağın başarı derecesini gösterir. O bucağa gelmek isteyenlerin çokluğu o bucağı başarılı kılacaktır.
- Bucağın kapladığı arazi ile o ilçede çalışıp orada yaşayanları da başarılı yapar. İlçe içinde başarılı yapar. İlçenin toplam nüfusunun ilçe topraklarına bölümü de bucak için bir başarı notudur. Buna yoğunluk diyoruz.
- Başarı notundan biri de o bucağın parası olan buğday senedinin işçilik ücreti ile olan değeridir. Bunun anlamı şudur. Orada insan ne kadar az çalışarak bir kilo buğday üretebiliyor demektir. Yani, o bucak o kadar mamurdur demektir.
- Nihayet, ortalama ömür o bucağın başarılı olmasını sağlamaktadır. Bunu ölçmek de son derece kolaydır. Nüfusu o yıl ölenlere bölerseniz, o yılın ortalama ömrü oraya çıkar.
Bunun dışında başka başarı notları da vardır. İşlenen suçların azlığı, kişi başına kamu payı başarı notları arasındadır. Halkın rağbet etmesi başarı notudur. Herhangi bir hükmü ortaya koyarken onun başarı notunu da tesbit etmek gerekir. Aile müessesesini değerlendirirken;
- Evli olanların sayısı ile evli olmayanların sayısı arasındaki oran ailenin sağlamlığını gösterir.
- Evlilerin on beş yaşından küçük çocuk sayısı aile müessesesinin verimli çalıştığını gösterir.
- Boşanmaların azlığı o bucakta başarılı bir aile hukukunun oluşmakta olduğunu gösterir.
- Birlikte oturup birlikte yiyenlerin sayısı da başarılı aileyi temsil eder. Bu birlik ekonomik zaruretlerden oluşuyorsa başarılı sayılmaz. Bunun için kişi başına gelirleri yüksek olduğu hâlde birlikte oturuyorlarsa başarılı ailedir.
Başka ölçme değeri nisabdır. Nisab demek, taşınır mal varlıklarının aile başına miktarı demektir. Bunun orta değeri fakirlik-zenginlik sınırıdır. Her bucak için farklıdır. Altın değeri üzerinden ölçülür. Diğer taraftan kişi başına gelir de başka bir değerdir, yoksulluk sınırını gösterir. Bu da buğday değeri üzerinden ölçülür.
Görülüyor ki, birçok başarı notu vardır. Genel olarak bir bucakta hepsi birden başarıya doğru yönelir. Birim olarak bunlardan biri, mesela ortlama ömür seçilebilir.