13 NİSAN 2011
Bu memleketin yakın tarihinde İslam'a hizmet eden, en ağır zulümlere baş eğmeyen, çok çileler çeken, hatta canlarını veren Müslümanlar yaşamıştır. Din alimi olsun, şeyh olsun, danişmend veya derviş olsun, sıradan basit Müslüman olsun, ismi bilinsin veya bilinmesin hepsini rahmetle, hayır dua ile anıyorum.
Maalesef bu memlekette dine hizmet perdesi ardında dini yıkan samimiyetsizler de görülmüştür.
Bu samimiyetsiz münafık ve mürailerin niyet ve amaçları Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla dine hizmet değil, kendi şahsi menfaat ve nüfuzları için dini kullanmaktır.
Onlar başlangıçta bu düzen kötüdür, bu sistem fenadır söylemleri ile ortaya çıkmışlar, ellerine imkan ve fırsat geçince bu düzeni ve sistemi değiştirip yerine iyi ve adil bir düzen getirmek için çalışmak yerine, düzenin kirli, kara, haram, necis menfaat ve nimetlerine saldırmışlardır.
Bugün Türkiye İslamlığı ve Müslümanları iki ateş, örs ile çekiç arasında kalmıştır.
Bir tarafta amansız ve merhametsiz militan ve agresif dinsizler, öbür tarafta dinleri imanları para, maddi menfaat, benlik, süfli dünya hazları, şöhret, alkış, riyaset olan münafıklar güruhu.
Birtakım İslamcıların son elli, kırk, otuz yıllık maceralarına bakınız. Ne boyalara girip çıkmışlar. Ne renklere girmişler, ne laflar etmişler...
Bir Müslüman istikametli, doğru dürüst bir insan değilse, o imandan çok nifaka yakındır.
İstikamet İslam'ın temel şartlarındandır.
Namaz kılan bir Müslüman günde kırk elli kez "Sıratü'l- Müstakim", dosdoğru yol diyor. Bu yol Allah'ın, Resulünün, Kur'anın, Sünnetin, Şeriatin gösterdiği yoldur. Yol varsa budur, başka yol yoktur.
Hem Müslüman görüneceksin, hem İslamcılık taslayacaksın, hem de doğru yolu bırakıp yamuk yollara sapacaksın. Böyle şey olmaz.
Kur'anda Cenab-ı Rabbülalemin ne buyuruyor: "Sana nasıl emr olunduysa öyle dosdoğru ol!.." (Hud suresinde)
Bu ayet gelince Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz ne demişler: "Hud suresi beni kocalttı."
Müslüman dünya için yalan söylemez.
Müslüman halkı aldatmaz.
Müslüman küfre razı olmaz.
Müslüman her hal ü karda adaletten, istikametten, dürüstlükten ayrılmaz.
Müslüman para için her haltı yemez.
Müslüman az veya çok haram yemez.
Müslüman apaçık olan haramlardan başka şüpheli ve şaibeli gelirlere de kapısını kapatır.
Müslüman nefsini en büyük düşman bilir ve onun hilelerine aldanmaz.
Müslüman, kul olarak, insan olarak günah işlerse bu günahına dini alet etmez.
Müslümanın doğruluğunu insaflı ve vicdanlı düşmanları bile tasdik ve teslim eder.
Şu İslamcı taslaklarına bakınız: İhalelere fesat karıştırıyor, bütçe hortumlaması yapıyor, deveyi hamuduyla yutuyor ve sonra da Müslümanlığı kimseye bırakmıyor. Hayır bunlar ne Müslümandır, ne de İslamcı.
Müslüman "Şayet benim kızım Fatima hırsızlık yapmış olsaydı onun da elini tereddütsüz kestirirdim" diyen alemlere rahmet, insanlığa örnek olarak gönderilmiş yüce Peygamberin ümmetidir.
Otuz sene önce kapitalizm kötüdür diyeceksin, eline imkan ve fırsat geçince kapitalistten daha kapitalist bir canavar olacaksın... Bu ne biçim Müslümanlıktır, bu ne biçim İslamcılıktır...
Müslüman fakirane bir hayat sürer ama haram yemez.
Haram gelir, haram para, haram mal, haram servet ateştir. Bunların ateş olduğunu kabul etmeyen ve korkunç bir hırsla haram servet iktisab eden (edinen) kimselerin Müslümanlığından şüphelenmeye hakkımız vardır.
Evet baylar, bayanlar!.. Bu düzen veya sistem kesinlikle kötüdür. Riba üzerine kurulu bu iktisadi sistem kötüdür. Bunlara iyi diyenin dini gider. Kirli ve kara servet edinenler, Cehennem ateşi biriktirmektedir.
Bütün İslami hizmetler Kur'anın, Sünnetin, Şeriatin, İslam ahlakının prensipleri, emir ve yasakları dahilinde yapılmalı ve yürütülmelidir.
Doğru ve dürüst, ihlaslı, garazsız ivazsız, samimi, adil, ahlaklı, faziletli, bilge, haram yemez hizmetkarlara selam olsun!..
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
Düzen mutlaka gelecek..
İslam’ı seçen, Müslüman olan bir kimsenin Allah’a iman ettikten sonra onun göndermiş olduğu kitap olan Kuran-ı Kerime de inanması gerekmekte ve onda anlatılan bütün emir ve yasaklara uyma zorunluluğunun olduğunu kabul etmek zorundadır. Yasakladığı şeylerin de uygulanır olduğunun da bilinmesi gerekir. Hatta bu yasaklardan nasıl korunmamız gerektiğinin üzerinde çalışılmalıdır. Örneğin faiz konusu üzerinde çalışılmalıdır.
Kuran da yasaklanan şeylerin insan ve toplum açısından yararlı olduğu unutulmamalıdır. Allah’ın bu yasak olan şeylere ihtiyacı olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Ama ne yazık ki çoğu insan Kuran da anlatılan şeylerin masal olduğunu ve uygulanamaz şeyler olduğunu düşünmektedirler. Bu yüzden bazılarının ellerine fırsat geçmesine rağmen kötü bir düzene ayak uydurmakta ve kendisinin de gayet iyi bildiği haramlara devam edilmektedir. Unutulmamalıdır ki Kuran masal kitabı değildir. Kuran insanlara bir öğüt ve rehberdir. Bunun için her Müslüman Kuran okumalı, düşünmeli ve çalışmalıdır. Kuranla uğraşma işini belli yerlere tahsis edilmemelidir. Her çalışan insana destek olunmalıdır. Yanlışları varsa bilgileri doğrultusunda yardımcı olunmalıdır. Kuran da anlatılan düzen mutlaka gelecektir. Bunu ya bugünkü topluluk ya da daha sonra düzeni getirecek olan bir topluluk getirecektir. Düzenin gelmesi için de çağımızda olan sorunlara Kuran ışığında çözümler aranmalıdır.