Y O R U M :
Nedir bu durum, ey düşmanlar!
Dünyayı bilimle yönetmek ile kin ve nefretle yönetmek arasında ne kadar fark var, derseniz bunu ayırt etmenin zor olduğunu, hatta dost ve düşmanı ayırt etmekten de zor olduğunu söylemem gerekir!
Devletler veya şirketler arasında giderilemez düşmanlıkların olduğu, kin ve nefretin yüz, hatta bin yıllara dayandığı rivayet edilir.
Geniş halk kitleleri buna inandırılır.
Sonra da rejimin adı ne olursa olsun, halk bu basit kriterlere göre yönlendirilir. Rejimin demokratik veya totaliter olması ancak bir nüans yaratabilir.
Halkın daha fazlasını anlamasına gerek yoktur, buna fırsat da verilmez.
Diyelim halkı zehirleyenler var:
Kırmızı çizgilerin, kadim düşmanlıkların, giderilmez nefretlerin… hikaye olduğunu halka fısıldayanlar var ve bir miktar vatandaş da duman altı olmuştur.
Öyle mi?
Devletimiz uyuyor mu?
Tez elden çare üretilir, kapı pencere açılır, ortam havalandırılır…
Gerçekler ortaya çıkar.
Dostluklar geçici, düşmanlıklar kalıcıdır; bu kimseyi aldatmamalıdır…
Oysa dünya tarihi hep savaşların istisnai, dostlukların kalıcı olduğunu söyler ama neyse artık… Madem öyle, düşmanlarımıza karşı uyanık olmak gerekir, denir ortalık yatıştırılmaya çalışılır.
Ülkeler nasıl yönetilmektedir?
Ülkelerin yönetimlerine etki eden bir dünya sistemi var mıdır?
Bu soruları ciddiye alanlar var mıdır, sayıları ne kadardır, az mıdır yoksa çok mu?
Öğrenmeye çalışalım…
Çin’e 1980’den beri yapılan yabancı sermaye yatırımı “Çin, Çin olalı böyle zenginlik görmedi” noktasına getirmiştir. Bunun arkası da gelecektir.
Komünist Çin…
ABD’nin, dahası tüm özgür batının düşmanı iken Çin, nasıl oldu da, akla zarar miktarda yabancı sermaye yatırımıyla 30 yılda dünyanın tartışmasız en büyük ekonomik ünitesi oldu?
Haydi dostlar!
Birbirimize yardımcı olalım…
Çin olayını anlamaya çalışalım:
Bir kısmımız Çin’deki bu gelişmeyi kin, nefret, kadim düşmanlıkla açıklasın.
Bir kısmımız bilimsel yasalarla...
Fazla bölünmeden, bir kısmımız ekonomik çıkarlarla…
Kalanımız da dinle açıklasın…
***
Bakın, yine şaşırttınız beni!!!
Görüyorum ki kümelenme bilim ve ekonomide yoğunlaşmış…
Çok az sayıda dini seçenler var…
Kin, nefret ve kadim düşmanlıkla açıklamayı düşünen bir Allah’ın kulu yok!
Ben şaşırmayayım da kim şaşırsın!
Türkiye’deki her gelişmeyi kin ve nefretle, düşmanlık ve bölücüklükle açıklamaya çalışan bizler, Çin sözkonusu olunca neden ekonomi ve bilimde yoğunlaştık?
Çin’i Türkiye’den daha mı iyi tanıyoruz?
Yoksa aramıza serpiştirilmiş ve bizlerin de dört elle sarılıp iman ettiği “aramızdaki derin nefret” bir yabancı sermaye yatırımı olmasın?
Ya da…
Çin’e sermaye aktaranlar aramıza da nefret mi taşıdılar!
Nedir bu durum, ey düşmanlar!