Hangisi belirleyicidir?
1072 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

 

 

Bir ülkede dış politikayı iktidarın belirlediğine ve demokratik bir ülkede, iktidarı halkın tercihinin belirlediğine inanılır. Olaya tersinden bakıp şöyle bir soru sorsak nasıl cevap verilebilir? Bir ülkenin dış politikası, iç politikadan farklı olarak, dışımızdaki ülkeleri de ilgilendirir. Bir ülkenin dış politikasından memnun olmayan büyük güçlerin iç politikayı etkilemekte ve iktidarı, belirlemek demesek bile, oluşumunda etkili olduğu söylenemez mi?

Böyle bir etkinin söz konusu olamayacağı, dış güçlerin halkla doğrudan ilişki kurmalarının ve onun tercihlerini etkilemesinin mümkün olmadığı söylenebilir. Zaten bu odaklar halka doğrudan hitap etmez, onun tercihlerini etkileyecek unsurları değiştirirler. Bunun en önemli aracı ekonomiyi yönlendirmek ve sıkıntıya düşen halkın başka bir partiye yönelmesini sağlamaktır.

İkinci yol ülkede karışıklıklar çıkarmak ve güven bunalımına düşen halkın çözüm vadeden bir güce itaat etmesini sağlamaktır. Bugüne kadar gerçekleşen darbelerin sebebi halkın güven duygunu kaybetmesi ve güven sağlayacağı düşünülen güce, yani askere sığınmasıdır. Oysa tüm darbelerin arka planında ülkenin izleyeceği dış politikayı etkilemek vardır. 27 Mayıstan sonra ülkemiz Avrupa’ya yönelmiş ve bu yönelişi destekleyecek ideoloji, yani ABD karşıtı sol, kimsenin talebi değilken gelmiştir. 12 Eylül darbesi ülkemizi ekonomik olarak dışa açmıştır. Sonuç bu iken sebep ülkede yaşanan güvensiz ortamdır.

Dünyada ekonominin siyasetten bağımsız olduğu ve onu belirleyen gücün piyasanın kuralları olduğu bugüne kadar kabul ettiğimiz bir düşünce olmuştur ama yanlıştır. Dünyada ekonomik güçle siyasi güç iç içedir ve bir vücudun organları gibi birbirini tamamlarlar. Bugüne kadar çok önemsediğimiz ve dünya ölçeğinde büyük bir güç olduğuna inandığımız AB bugün ekonomik zorluklarla karşı karşıyadır ve bunun ekonominin kendi dinamikleri tarafından belirlendiği iddiası yeterli değildir. ABD ve Rusya bu yeni gücün oluşmasını engellemek istemekte ve bu güç adayını enerji ve finans yönünden baskı altına almaktadır. Mesela Almanya ve İngiltere’nin büyük dış borçları vardır ama bu net borç değildir. Yani aldıkları borcu diğer AB üyesi ülkelere aktarmaktadır. Önümüzdeki dönemde birkaç ülkenin bugün Yunanistan’ın içine düştüğü duruma düştüğünü görürsek sürpriz sayılmamalıdır ve bu durum birliğin dağılmasına neden olabilir. Bunu kimsenin yönetmediğini, ekonomideki gelişmelerin doğal durumu saymak ya da bir  operasyon olarak algılamak mümkün.

Dünyaya yön verenler dünyanın kimse tarafından yönetilmediğine, herkesin kendi kararını verdiğine ve sonucun bunların etkisiyle oluştuğuna inandırırlar. Mesela Usame Bin Ladin bir devlet kadar etkilidir ve herkese rağmen hala tehditler savurmaktadır.

Dış politikamızı belirlerken çıkarlarımızı gözettiğimizi söyleriz ama şu sorunun cevabını vermeyiz. İzlediğimiz politika kime zarar verir ve bu güç ülkemizi etkileme imkanına sahip midir?

Kimse başkasının iç işlerine karışmasın demek hoş bir etki yaratır. Ama karışanlar zaten bunu hissettirmezler. Sözlerimle bir belirsizlik yaratmak istemiyorum. Sadece dış politikanın önemini vurguluyorum.

 

YORUM

Bir vücut, hücrelerden oluşur. Hücreler arızalı olursa vücut da arızalı olur. Yani önce halkın yani fertlerin sağlam olması gerekir. Onlara aş bulunmalı, iş bulunmalı, eş bulunmalı. Hücreler sağlam olsa bile hücreler arası ilişki normal olmalıdır. Kan damarı tıkansa insan ölür. Yani ülke içi ekonomik ve hukuki ilişkiler normal düzende olmalıdır. Düzen yoksa fertlerin sağlam ve iyi olması bir şey ifade etmez. Bu vücudun içindeki olaylardır. Bununla iş bitmez, hiç bir canlı dışarıdan besin almadan yaşayamaz. O halde onlar muhtaçtır. Bunu onlardan iki şekilde temin eder. Onları yer veya onlarla iş birliği yapar. Devletler de böyledir dünyadan tecrit edilmiş olarak yaşayamaz. Onlarla savaşmak zorundadır. Onlarla işbirliği yapmak zorundadır. Bunu yaparken ince politika izlenecektir. İneği beslersin süt alırsın, yıllarca yaralanırsın. Onu kesip bir haftalık besin de yapabilirsin. Her ikisine de gerek vardır.

Şimdi bir kişi olarak bizim durumumuz nedir? Önce ülkemiz bizim çevredir. Onlarla işbirliği içinde olmalıyız. Yani kesip yemek yerine birbirimizden yaralanmak barış içinde olmamız gerekir.

Ülkelerarası ilişkide de ülkemiz insanlık içinde barışta olmalıdır. İnsanlığın ortak çıkarları için çalışmalıyız. Bir hücrede vücut hücreleri vardır, mikroplar vardır. Mikropların işi işe yaramazları ortadan kaldırıp yenilere yer açmaktır. Vücut hücreleri ise daha sağlam yenileri oluşturmadır. Biz mikrop olmamalıyız, insanlığın hücresi olmalıyız.

İşte Adil Düzen budur: Tüm insanlığı barış içinde yaşatmak. Bunun Kur´an’daki adı İslam’dır. Batı dilinde ise laikliktir. Hukuk düzeninde olmak. Yani insanlar kurallara göre hareket edecektir. Emir komuta ile değil. Kur´an buna şeriat diyor, batılılar demokrasi diyorlar. İnsanlar ne yapacaklarına kendileri karar verip alışmalıdırlar. Başkaları onlara emretmemelidir. Buna Kur´an adalet diyor. Batılılar buna liberalizm diyor. Yeryüzü insanlarındır. Çalışmada herkesin kira payından yaşama hakkı vardır. Pay almalıdır. Kur´an buna hak diyor batılılar sosyallik diyorlar.

Görülüyor ki insanlık hep aynı şeyleri istiyorlar. Sosyalistlerde kapitalistlerde dinlerde sorun bunu nasıl gerçekleştirecekleridir. Çok değil on yıllar içinde bizim şimdi kimsenin kulak vermediği Adil Düzen’e kulak vermek zorunda kalacaklar ve Tevrat ve Kur´an’dan  istedikleri düzeni öğrenmiş olacaklardır. Herkes öğrenecek, uygulayanlar kurtulacak, uygulamayanlar helak olacak. Tarih aksini kaydetmedi.

 

DÜZELTELİM yazısının özeti

Herkes kendini haklı, doğru ve inançlı olduğunu savunur, biri yenilir. Kaybeder. kazanan kendisi değil zamanın ruhu ve tarihin seyridir. Kader konumumuzu belirler oysa tarih ve zamanın ruhu sadece yönümüzü gösterir..  Yönümüzü bilmezsek sürükleniriz. Bloklaşmalar olacak, petrol hakimiyeti başka ellere geçecektir. Mücadele dinden bloklara kayacaktır. Yeni oluşum ilk olarak Türkiye’de ortaya çıkacaktır.

Özet Yorum: Mücadele uygarlaşmak isteyenlerle tutucular arasında olur, tutucular kaybeder.  Gelecekte bloklar insanlığın yönetiminde oluşacak, ulusal devletler bağımsız olacaktır..  Hakemlerden oluşan yargı hakim olacaktır.  Mücadele dinler arası olmayacaktır. Hak dinler dünya düzenine hakim olacaktır.

 

31/10/ Pazar  Hangisi belirleyicidir ? Yazı Özeti

İç politika dış politikayı değil dış politika iç politikayı etkilemektedir. Dış güçler ekonomi ile belirlerler. İç karışıklıkları çıkarır. Halk istediğini destekleyince durdurur. Siyaset ve ekonomi iç içedir. ABD gücünü kaybediyor, AB dağılıyor. Usame gibi kuklalar iş yapıyormuş gösterilir. Çıkarımıza göre hareket ettiğimizi sanırız. İç işlere görünmeden karışırlar.

Özet Yorum: Canlı çevreye uyum sağlamak için içte faaliyet gösterir. Karşılıklı etkileşim vardır. İçte ekonomi bozuk olarsa dış güçler hakim olur. İçte güven sağlanmazsa dış güçler yararlanır. Adil Düzen içte güven sonra dış saldırıya karşı savunma, ekonomide içte yeterlilik dışa açık ilkelerine dayanır.

6/11/2010 Cumartesi CHP’de neler oluyor? Yazının özeti

Farklı değerlendiriyorum. Baykal’ı kim tasfiye etti sorusunu CHP’liler de sormuyor. Kılıçdaroğlu gelsin diye mi Baykal gönderildi. Sav’ın tasfiyesi o günkü plan mı? Kılıçdaroğlu’nun görevi, Erdoğan’ı  Cumhurbaşkanlığa çıkarmamak, birisinin önünü açmak mı? Görüşleri partiler bölüşmüyor, parti içi hizipler bölüşüyor. Devletçilikten halkçılığa kayış. MHP dünya ile uyumlu değil, CHP tasfiye yerine ıslaha sahip çıkabilir. Allah devlete millete zeval vermesin.

Özet Yorum: Tekel sermaye, AK Parti’yi zayıflatmak, CHP’yi silmeği amaçlıyor. Yerine kimi getirecek bilinmiyor. Sermaye de akıntıya kürek sallıyor. Türkiye Adil Düzen’e suratla ilerliyor.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 74 | Tarih: 7.11.2010
Ahmet Hakan
Bir destandır Önder Sav
1206 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Atatürk olsa ‘Yeni CHP’ derdi
1102 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Hangisi belirleyicidir?
1072 Okunma
Süleyman Karagülle
Abdurrahman Dilipak
CHP yok olmaya mahkumdur!DECCALİYET VE MEHDİLİK
1068 Okunma
Abdülvahap Kösesoy
Ruşen Çakır
PKK’ya çağrı: Provokasyondan rahatsızsanız gereğin
1052 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Âyetleri tahkir edenler
1043 Okunma
Emine Hocaoğlu
Fehmi Koru
Kılıçdaroğlu ve 'sol'un makûs talihi
983 Okunma
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Okuyucularıma veda
975 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma


© 2024 - Akevler