Adil ve zalim insanlar ve sistemler
1218 Okunma, 5 Yorum
Reşat Nuri Erol - Milli Gazete
Ilker Ardic

İnsanları, üyeye insanlığı birbirine bağlayan caddeler, yollar, Ulaşım şekilleri, haberleşme Araçları var. İnsanlığın şehirler Arası, Uluslararası, kıtalar Arası kara, demir, deniz ve Hava Yolları var. İnsanlığın Ülke Içinde Ülke Yolları, il Yolları, Bucak Yolları, Kasaba köy Yolları var ve.

Üyeye met yollar insanları ve o insanların oluşturdukları toplulukları birbirine Bağlar.

.

Yeryüzünde met Yolları Yapan "Hayırsever ve 'ADİL' insanlar ve sistemler" var.

Bir de met Yolları tıkayan "Ser ve 'Zalim' insanlar ve sistemler sever" var.

Mü'minler var, Müslimler var;

Kâfirler var, Münafıklar var.

....

Hakkı ve adaleti Esas / Temel alan "düzenler / sistemler" var.

Kuvvete ve zulme dayanan "düzenler ve sistemler" var.

"ADİL Düzen, ADİL EKONOMİK Düzen" var.

Bir de Çeşit Çeşit "Zalim DÜZENLER" var;

Kapitalizm, komünizm ve diğerleri ...

...

"Yol" var, "Yollar" var ...

"İyi yollar" var, "Kotu yollar" var ...

"Doğru yollar" var, "Yanlış / sapık yollar" var ...

Dönmez "Doğru yolda, Sırat-ı mustakimde olanlar" var.

Dönmez "Yanlış, yamuk, sapık, Batıl yollarda olanlar" var.

Bir de "Yoldan çıkanlar" var, "Yoldan sapanlar" var, "Hidayeti kararanlar" var ...

...

Evet, yoldan çıkanlar, yoldan sapanlar var; Bir de insanların ve toplulukların Doğru Yola girmelerini ve o yollarda gitmelerini engelleyenler var.

Bunlar "Adil Düzen"I ve "Adil Ekonomik Düzen"i kendileri uygulamadıkları Taksi başkalarının "Adil Düzen"Uygulamalarına da mani olurlar. Bunlar "Bir grup, Bir topluluk" teşkil ederler. Met durumda düşünelim bakalım "Adil Düzen"Gelmesini istemeyen Kimler vardir? Otel odalarında toplanıp içinde"Adil Düzen"Getirilmesini istemeyenler kimlerdir içinde?

Bunlar Tekel sömürü sermayesinin mensupları Ile onların hizmetkârlarıdır.

Yani yeryüzünü "Tekel sömürü Sermayesi'nin Ile Paylaşmak başkalarıyla işbirlikçileri" dir sömüren.

Bunlar "Adil Düzen"Ne oldugunu biliyorlar ancak sömürülerini met içinde"Zalim Düzen"De Devam ettirdikleri icin"Adil DüzenEbu Lehebler "gelmesinin önünde engel teşkil ediyorlar. İŞTE Onlar ve onların işbirlikçi hizmetkârları Bir tek topluluk oluşturuyorlar. Bunların Tamamı dolara Yani paraya Tapan Kotu niyetlilerdir. Tebbet Sûresi'ndeki içinde" dir bunlar. Uygarlaşmaya, medeniyetleşmeye karsı direnenlerdir "Adil Düzen"E geçmeyi önleyenlerdir.

...

"Adil Düzen" nedir?

İnsanlığın "Adalet ve barış" Içinde birleşmesidir.

Bizim görevimiz Bir de; insanların Bir Arada olmasını engelleyen ve Halen Dünyanin her tarafında uygulanmakta Olan "Gümrükler ve vizeler düzenini" ortadan kaldırmadır.

Met Zalim "gümrükler ve vizeler Düzeni" ni kurdurup uygulatanlar kimlerdir?

Küresel sömürü Sermayesi'nin mensupları Ile onların yeryüzündeki işbirlikçileridir. Kendileri üyeye insanları sömürsünler diye met engelleri koymuşlardır. Tum insanlığın zavallı, aciz ve Zalim yöneticileri de küfretmiş olanlara hizmet etmektedir İŞTE met. 'Gümrükleri kaldırdım, vizeleri kaldırdım!' diyen Devlet yöneticileri met engelleri ve Setleri yıkmış Olur.

 

Ilker Ardic


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
18.10.2010
10:37

RÜYA!

16-17.10.2010 GECESİ, Saat 04.00

ÖNCE; BAZI KISA HATIRLATMALAR:

- SALI günü 12-13.102010; ÜSTAD, ben ve Muhammed Zübeyr ile -maceralı, üç olaylı, kazalı, iki saat gecikmeli bir yolculuktan sonra;- Ankara’ya, Erbakan ve Arkadaşlarına (Şevket K., Ahmet Tekdal, Yasin H., Temel K., Prof. M. Kamalak, [toplantı sonunda Arif Ersoy da geldi, toplantı bitince birlikte onun evine ziyarete ve değerlendirme görüşmesine gittik;]) TEBLİĞ VE TEKLİFLER yapmaya gittik, iki saat görüştük. (İKİ SAYFALIK MEKTUP VE BİR SAYFALIK TEKLİF BAŞLIKLARI takdim ettik.)

- Perşembe günü Üsküdar’daki seminer (581) sonunda, Gürsoy Erol; Hafta sonunda AKP’nin Kızıcahamam’daki 3 günlük 16. Teşkilat Kamp Toplantısına gidiyorum, dua edin dedi… (Seminerin sonuna doğru Adem bey gelmişti; onunla bazı Akevler Çalışmalarını istişare ettik; Cumartesi günü Yenibosna’ya -ilk defa- seminere gitmesini tavsiye ettim… [İlk defa gitti…])

- CUMARTESİ sabah 06.00’da, ÜSTAD’ın 583. tefsir ve YORUMLARI (Ankara ziyareti ile ilgili 2 değerlendirme) gördüm ve sabahtan önce bu iki yorum üzerinde çalışmaya başladım… Sonra bu yorumları birkaç yakın çalışma arkadaşımıza gönderdim…

- PAZAR; bugün Saadet Partisi’nin Olağanüstü Büyük Kongresi var…

- 32 Hafta sonrasında YUSUF SURESİ TEFSİR ÇALIŞMASI bitti (579); araya başka bir çalışma bir haftalığına (580) girdi ve bu hafta (581) MUHAMMED SURESİ TEFSİR ÇALIŞMASI başladı… (582 ve 583 hafta seminerleri üzerinde çalışıyorum…)

*

VE RÜYA

(Maddî-manevî yorgunluk ve biraz rahatsızlık sebebiyle bu gece erken yattım ve rüya gördüm.)

Rüyamın başlangıcında hatırladığıma göre; ERBAKAN Hoca ile birlikte KADİR GECESİ vesilesiyle veya benzeri bir vesileyle camiye cemaate gitmiş ve birlikte NAMAZ kılmışız…

Rüyamda, AKP’nin Kızılcahamam Toplantısı gibi (AKP bu hafta sonu 3 günlüğüne Kızılcahamam’da 16. Teşkilat Kamp Toplantısı yapıyor) büyük ve çok kalabalık bir teşkilat toplantısına, TAYYİP bey konuşurken son anda ve ilk defa MİSAFİR gibi katılmışım…

Herkes salondaki koltuklarda oturuyor (aralarında HALİT KÖSE de var, Ekrem Erdem vesilesiyle!), ben en arkada ayaktayım; TAYYİP bey sahnede konuşuyor…

Tayyip bey, toplantını sonuna doğru seyyar mikrofonla sahnenin önünde dolaşarak konuşmasına devam etti… Sonra en arkaya bana doğru geldi, bana selam verdi, elimden tuttu, ‘hoş geldin’ dedi… Sıcaktan ikimizin de ceketleri omuzlarımızda ve Tayyip beyin gömleği ter içinde… Bütün Türkiye televizyonları bu sahneyi ‘CANLI’ veriyor ve ben o anda bunun yani bu selamlaşmanın etkisini düşünüyorum…

Toplantı bitiyor…

TAYYİP bey ile sadece ikimiz Cuma Namazı kılmak üzere bir camiye doğru yaya yürümeye başlıyoruz; uzunca bir mesafe…

-‘O yanındaki genç kimdi?’ diye soruyor…

-‘Tanırsın, YASİN KILAR, bu tür toplantılara benimle hep gelir!’ diyorum…

Bu arada hatırlıyor ve Tayyip beye de hatırlatıyorum:

-‘Geçenlerde Erbakan ile Kadir Gecesi’nde birlikte namaz kılmıştım, şimdi de seninle Cuma Namazı’na gidiyoruz…’ dedim.

Biraz sitem edercesine;

-‘Sen de her tarafa hizmet ediyorsun!..’ gibi bir şey söyledi…

Camiye vardığımızda, Muhammed Zübeyr caminin avlusunu bir hortumla suluyor ve süpürgeyle süpürüyordu… Tayyip bey en ön safa geçti, ben de öne geçmeye çalıştım…

(Camide geçen bazı sahneler var, onları anlatmadan geçiyorum.)

Camiden çıktığımda M. Zübeyr’in hâlâ cami avlusunu sulamakta ve süpürmekte olduğunu gördüm; ‘Çıktığında sen de Tayyip beye selam ver’ dedim…

*

Rüya bitti.

Uyandım; saat 04.00…

*

Tekrar uyumaya çalıştım ama uyuyamadım!..

Düşünmeye ve tefekkür etmeye başladım:

- Son günler, bu haftaki gelişmeler…

- Geçmişteki günler, haftalar, aylar, yıllar; ilmî, iktisadî ve siyasî çalışmalarımız…

Kalkmaya karar verdim…

Abdest aldım ve iki rekat teheccüd kıldım…

*

Rüyayı ve çok kısa olarak bazı düşüncelerimi yazmaya karar verdim ve şimdilik bu kadarcık yazdım! Hayırdır inşaallah!.. Allah’tan hayırlısı… Bilgilerinize…

REŞAD; 17.10.2010, Saat 05.30

Reşat Nuri Erol
18.10.2010
10:39

Adil ve zalim insanlar ve sistemler

Reşat Nuri EROL

İnsanları, bütün insanlığı birbirine bağlayan caddeler, yollar, ulaşım şekilleri, haberleşme araçları var. İnsanlığın şehirler arası, uluslar arası, kıtalar arası kara, demir, deniz ve hava yolları var. İnsanlığın ülke içinde ülke yolları, il yolları, bucak yolları, kasaba ve köy yolları var.

Bütün bu yollar insanları ve o insanların oluşturdukları toplulukları birbirine bağlar.

*

Yeryüzünde bu yolları yapan “hayırsever ve ‘ADİL’ insanlar ve sistemler” var.

Bir de bu yolları tıkayan “şer sever ve ‘ZALİM’ insanlar ve sistemler” var.

Mü’minler var, Müslimler var;

Kâfirler var, Münafıklar var.

*

Hakkı ve adaleti esas/temel alan “düzenler/sistemler” var.

Kuvvete ve zulme dayanan “düzenler ve sistemler” var.

“ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN” var.

Bir de çeşit çeşit “ZALİM DÜZENLER” var;

Kapitalizm, komünizm ve diğerleri…

***

“Yol” var, “yollar” var…

“İyi yollar” var, “kötü yollar” var…

“Doğru yollar” var, “yanlış/sapık yollar” var…

Daima “doğru yolda, sırat-ı mustakimde olanlar” var.

Daima “yanlış, yamuk, sapık, bâtıl yollarda olanlar” var.

Bir de “yoldan çıkanlar” var, “yoldan sapanlar” var, “hidayeti kararanlar” var…

*

Evet, yoldan çıkanlar, yoldan sapanlar var; bir de insanların ve toplulukların doğru yola girmelerini ve o yollarda gitmelerini engelleyenler var.

Bunlar “Adil Düzen”i ve “Adil Ekonomik Düzen”i kendileri uygulamadıkları gibi başkalarının “Adil Düzen” uygulamalarına da mâni olurlar. Bunlar “bir grup, bir topluluk” teşkil ederler. Bu durumda düşünelim bakalım “Adil Düzen”in gelmesini istemeyen kimler vardır? Otel odalarında toplanıp “Adil Düzen”in getirilmesini istemeyenler kimlerdir?

Bunlar tekel sömürü sermayesinin mensupları ile onların hizmetkârlarıdır.

Yani yeryüzünü sömüren “tekel sömürü sermayesi ile onun işbirlikçileri”dir.

Bunlar “Adil Düzen”in ne olduğunu biliyorlar ancak sömürülerini bu “zalim düzen”de devam ettirdikleri için “Adil Düzen”in gelmesinin önünde engel teşkil ediyorlar. İşte onlar ve onların işbirlikçi hizmetkârları bir tek topluluk oluşturuyorlar. Bunların tamamı dolara yani paraya tapan kötü niyetlilerdir. Tebbet Sûresi’ndeki “Ebû Lehebler”dir bunlar. Uygarlaşmaya, medeniyetleşmeye karşı direnenlerdir, “Adil Düzen”e geçmeyi önleyenlerdir.

*

“Adil Düzen” nedir?

İnsanlığın “adalet ve barış” içinde birleşmesidir.

Bizim bir görevimiz de; insanların bir arada olmasını engelleyen ve hâlen dünyanın her tarafında uygulanmakta olan “gümrükler ve vizeler düzenini” ortadan kaldırmadır.

Bu zalim “gümrükler ve vizeler düzeni”ni kurdurup uygulatanlar kimlerdir?

Küresel sömürü sermayesi mensupları ile onların yeryüzündeki işbirlikçileridir. Kendileri bütün insanları sömürsünler diye bu engelleri koymuşlardır. Tüm insanlığın zavallı, aciz ve zalim yöneticileri de işte bu küfretmiş olanlara hizmet etmektedir. ‘Gümrükleri kaldırdım, vizeleri kaldırdım!’ diyen devlet yöneticileri bu engelleri ve setleri yıkmış olur.

Reşat Nuri Erol
20.10.2010
02:55

Erbakan’ı anlamak

Pek çok insan, Necmettin Erbakan’ın 84 yaşında Saadet Partisi’nin başkanlığına seçilmesini yadırgadı... Ben aksi düşüncedeyim. Eleştirenler zaten bu partiye başkan kim olursa olsun, oy vermeyecek olanlar. Halbuki delegeler vefa duygusunu, iktidar olma hırsından daha fazla önemsediler. Ve Erbakan’ı kimseye yem etmeyecekleri mesajını verdiler. Ayrıca bu olay, gerçek dava adamlarının koşullar ne olursa olsun sonuna kadar mücadelenin içinde olduklarını da ispatlıyor.

Millî Görüş çizgisi, bu ülkenin önemli damarlarından birisi. İktidar olmak için kıvırmayan, davasını ve siyasi yaklaşımlarını sulandırmayan, temsil ettiği kesimlerin hak ve özgürlüklerini her platformda dile getiren, iktidar olmaktan çok bir kitlenin sözcüsü olmayı önemseyen bir çizgi... Numan Kurtulmuş’u pek çok insan sevdi hiç şüphesiz. Partinin başındayken haksızlığa da uğradığını söyleyebilirsiniz.

Ancak partisini kitle partisi haline getirme şirinliği ana damarı rahatsız etti. O damarın Erbakan’a rağmen atacağını sandı. Bu partinin üyesi olsam, Erbakan’ı son nefesini vereceği güne kadar desteklerim. Hangi konumda olursa olsun... Çünkü Millî Görüş, bir kesim maneviyatçı vatandaş açısından kimliktir. Ve korunması gerekir. MHP de, CHP de (zaman zaman başka bir örgütlenmeyle olsa da) dava partileridir. Dünya görüşü benzeşenlerin sahiplendikleri partilerdir. Onlar da değişir, gelişirler ama onları var eden siyasi görüşe ihanet ettikleri gün ya da o düşünce sahipleri kalmadığında biterler.

AK Parti gibi partilerin ömrü ise o günkü siyasi konjonktüre göre değişiyor. Toplumdaki değişim dinamiklerini daha iyi tahlil edebiliyor bu tip partiler. Ama lidere bağımlı ömür sürüyorlar.

CHP’de Baykal gitti, Kılıçdaroğlu geldi. Oyu düştü mü? Erbakan, Allah uzun ömür versin, partinin başında olsa da olmasa da alınacak oy bellidir...

MHP Lideri Devlet Bahçeli yerine başka biri gelse. Bu parti biter mi? Türkeş’in vefatından sonra bitti mi?

Peki Tayyip Erdoğan’ı AK Parti’den çıkarın geriye ne kalır? Turgut Özal’ın Köşk’e çıktığında ANAP’ın başına gelen neyse o gerçekleşmez mi?

Davasını ölene kadar sürdüren inatçılığı ve kararlılığı ile temsil ettiği kesime nefes vermeye devam eden birisine saygı duyulur...

Yavuz Semerci HABERTÜRK

Reşat Nuri Erol
20.10.2010
10:51

DİKKAT !

Ülkenin sıradışı Profesörü Oktay Sinanoğlu, Ülke TV’nin ‘Sıra Dışı’ programına konuk oldu ve ilginç açıklamalarda bulundu.

Dünyada kültürel ve biyolojik soykırım olduğunu iddia eden Prof Oktay Sinanoğlu, "Kültürel soykırımın ilk imzasını eğitimi 1946’da ABD’ye bırakarak İsmet Önünü atmıştır. Yabancı dille eğitim bilim yaptırmak kültürel soykırımdır. Hala aklınız oradaysa bilin ki ABD batmıştır. Üstelik hem toplum hem de ekonomi olarak batmıştır. California’da yaşayan insan kalmamıştır. Herkes ABD’yi terk ediyor” dedi.

BİRKAÇ VAKIF ABD’Yİ SOYDU

Birkaç Vakfın ABD’yi soyup soğana çevirdiğini belirten Sinanoğlu; “ABD nüfusunun çoğu kobaydır. Çünkü halkının çoğunluğu kara cahildir. 1946’dan bu yana Türkiye halkına da ABD halkına uygulanan muamele uygulanıyor. Bir halkı cahil bırakırsanız gidin şuraya saldırın dediğinizde gider saldırır. ABD’yi bütün kaynakları ele geçirmiş olan üç şirket idare ediyor. Bunlar enerjiye sahip oldukları gibi gıdayı ele geçirdiler."

DÜNYANIN YÜZDE 80’NİNİ YOK ETMEK İSTİYORLAR

Bu bir avuç adam, dünya nüfusunun yüzde 80’nini yok edip yüzde 20’sini de kendilerine hizmet etsinler diye bırakacaklar. Köle olarak kullanacaklar. Bu şirketler bakanları ayarlıyor. Hatta bakanlıklara kimin geleceğini belirliyor. Bazı adamları "araştırmacı" diye adayıp sözde raporlar hazırlatıyorlar.

GDO’YU YALAN RAPORLARLA ZARARSIZMIŞ GİBİ GÖSTERİYORLAR

Tohumun sahibi olan bu şirketler aslında kimyasal şirketleridir. Bunların tohumlarını kullandığınızda onların zehirli ilaçlarını kullanmak zorundasınız. Basın yayın organları da bunların elinde. Ellerindeki sahte raporları yayınlatıyorlar. GDO’lular böylece zararsızmış gibi gösteriyorlar” dedi.

"Moleküler biyoloji birimleri kurmak için İstanbul’daki iki üniversiteye müracaat ettim. Hiçbir şey istemedim. Üstelik ücretsiz ders vermeyi taahhüt ettim. Ama rektörler önce kabul ettikleri halde vazgeçtiler. Birileri engel oldu" diyen Sinanoğlu; “Genetik değişiklik ilk olarak ineklerde yapıldı. İneğin DNA’sını değiştirdiler. Bu inekler önce çok süt verdiler. Sonra patır patır öldüler. Doğan yavrularda 5-6 altı bacaklı olarak doğmaya başlayınca sessiz sedasız bu projeden vazgeçtiler. Sonra bitkilere yöneldiler. Bunlar geni tanımıyorlar. ‘Her gen bir iş yapar’ mantığını doğru zanneden matematik bilmeyen bazı saf bilim adamlarını kullandılar” dedi.

Ayrıca Sinanoğlu "Bilmiyorlar ki her gen tek bir iş yapmadığını söyleyen Prof Dr Oktay Sinanoğlu; “Bunların bu işi çözmesi imkânsız. Bunun çözümünü ben ta 1973’de bulmuştum ve yayınlamıştım” dedi.

ARTIK GÜVENLİ GIDA BULMAK ÇOK ZOR

Bugün ne ete, ne süte ne ekmeğe ne de herhangi bir gıdaya güvenilemeyeceğini belirten Sinanoğlu, "bu gıdaların birçok soruna hatta ölümlere neden olduğunu biliyoruz. Rocekfeller’in ve Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in vakfının desteklediği üç şirket tüm tohumların patentli sahibidir. Klasik tohumları bile toplayıp kendi adlarına tescil ettirdiler. Tekelleştiler.

KÜÇÜK ÇİFTÇİLERİ YOK ETMEK İSTİYORLAR

Bunların girişimleriyle tohum kanunları çıkartılıyor. Geleneksel tohum üretimini bile yasaklatıyorlar. Küçük çiftçileri ortadan kaldırmak için patent ihlali yaptığı gerekçesiyle dava açıp tarlalarını ellerinden alıyorlar. Aynı işlem için son birkaç yılda Türkiye’de benzer tohum yasaları çıkarttılar" görüşlerini dile getirdi.

FİZİKÇİLER YOK EDİLDİ

Fizik sahasında da ince oyunlar oynandığını iddia eden Oktay Sinanoğlu; “Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de fizikçiler ortadan kaldırılarak, ülkemiz fizik sahasında geriletildi” dedi.

Bu tür meselelerin konuşulmasını engellemek için konuşanlara "komplo teorisi" yaftası katarlar diyen Sinanoğlu; “Ormanda gidiyorsunuz, karşınıza aslan kalan çıkmış, ‘bak aslan var, kaplan var’ diyorsunuz. Adam komplo teorisi diyor. Bunun neresi komplo teorisidir. Komplonun teorisi mi olur?” diye sordu.

"Hiçbir şey yok" diyenleri Batı’nın sesi ve Batı uşağı olmakla suçlayan Prof Sinanoğlu; “Ortada çok büyük bir şeytanlık var şeytanlık” dedi.

ORGANİK DE GDO’LU

"Organik morganik diye ileri sürülenler palavradır" diyen Oktay Hoca, "Organik denilenler de GDO’ludur. Sokaklarda köpek gezdiren ve organikçilik yapan sahte çağdaşların olduğunu iddia eden Sinanoğlu; “Bu tipler kendi halk ve kültürlerinden kopuk Batıcı ve sömürge kültürünün kalıntılarıdır. Bunlar kültürel soykırımı ürünleri” şeklinde konuştu.

Reşat Nuri Erol
21.10.2010
05:25

M TEBESSÜM ETMEK, HEM DE DÜŞÜNMEK İÇİN BİR YAZI

Emin’den Cumhurbaşkanı ve

Başbakan’a mektup(!)..

ADNAN BERK OKAN

Bir cumhuriyet bayramı günü doğduğun için isimlerinden biri "Cumhur" konmuş Abdullah Efendi!...

Hey sen!...

Bir cumhuriyet bayramı günü doğduğun için isimlerinden biri "Cumhur" konmuş Abdullah Efendi!...

Göbek adın "Cumhur"dur diye kendini essahtan da cumhurun başı mı sanırsın?..

Ve hey sen Hayrünnisa kadın!..

Ne hakla, Çölüşan Ailesi’nin malikânesinde hanımlık taslarsın?...

Abdullah Efendi Abdullah Efendi!...

Sen ve zevcen kimsiniz ki Çölüşan Ailesi’nin tapuya tescil edilmemiş Çankaya tepesindeki köşklerinde "Cumhuriyet Balosu" düzenleyesiniz?..

Hemi de, Hayrünnisa Kadın o baloya türban adı verilen birkaç metrelik kumaş parçasını başına örterek katılacak ha!...

Bre bana sordunuz mu?..

Karıma mı sordunuz?..

Ve sen hey Bay Tayyip!...

Sen ve zevcen Emine kadın kim olasınız ki, Abdullah Efendi ve zevcesinin, Çölüşan’nin tapuya tescil edilmemiş Çankaya’da münşaa köşklerine ve hemi de Emine kadının başı da birkaç metrelik bez parçası ile örtülmüş olarak gitmeye heves edesiniz?...

Bre benden izin aldınız mı?..

Karıma danıştınız mı?..

Beri bak Emine kadın!...

Bilesin ki sana büyük bir tuzak hazırlanmaktadır...

Tuzağı kuran da Abdullah Efendi ve zevcesi Hayrünnisa kadındır...

Davet sahibi Hayrünisa kadınla aranızın hiç olmadığını Mısır’daki sağır sultan bile artık biliyor...

Birbirinizle küssünüz.

Susssss bre mel’un!...

İtiraz istemem...

Ben, Çölüşan Ailesi’nin bir ferdi zahidi Çölüşan-ı Eminnnn; senin Hayrünnisa kadınla kavgalı olduğunu bilmeyeceğim de kim bilecek?..

Aha şuraya tükürük koyuyorum (bende bol miktarda vardır zira atalarımın Lama cinsinden geldiği iddia olunur)...

Tez boşaltasız Çölüşan Ailesi’nin malikânesini...

Yoksa ordumun generalleri sizi tuttukları gibi kolunuzdan, çekerler Faşizme giden yolumuzdan!...

İmza

Herşeye rağmen sizleri çok seven Emin ül yemin billah Çölüşan...

Sevili dostlar;

Yukarıdaki mektup tabii ki benim klavyemden döküldü...

Ama...

Mektubu yazmama sebep olan yazıyı da Emin Çölaşan yazdı Sözcü’de...

Onun mektubunun başlığı "Eminanıma açık mektup"tu...

Benim mektubumda "başlık" yok...

Neden yok?..

Çünkü ve aslında "Çölüşan" diye biri yok...

Ama madem ki başladım fanteziye, gideyim biraz daha öteye...

Artık bu ülkenin aklı başında gazete okurları biliyorlar ki; olmayan Çölüşan Ailesi’nin ruhuna yüklenen "kötücüllük" yazılımının, "adalet" yazılımına olan "baskın" etkisi her sahada kendini gösterir...

Dünya olmayan Çölüşan Ailesi için döner...

Kuzular olmayan Çölüşan Ailesi için meler...

Çiçekler olmayan Çölüşan Ailesi için açar...

Bülbüller olmayan Çölüşan Ailesi için öter...

Kaplumbağalar olmayan Çölüşan Ailesi için sevişirler sırtlarındaki tekneleri birbirlerine vuruşturarak...

Kurbağalar olmayan Çölüşan Ailesi için haykırırlar "vrak, vrak!" diye..

Hatta Mustafa Kemal ve silâh arkadaşları cumhuriyeti bile olmayan Çölüşan ailesi için kurmuşlardır...

Mustafa Kemal’in ölümsüzlüğünün temelinde, olmayan Çölüşan Ailesi’nin sönmeyesi ocağının varlığı yatar...

Çankaya Köşkü, olmayan Çölüşan ailesinin tapuya tescil edilmemiş mülkleridir...

T.B.M.M., olmayan Çölüşan ailesinin yönetim kurulu toplantılarını yaptığı bir kâşanedir...

777 bin km karelik Türkiye Cumhuriyeti toprakları, olmayan Çölüşan ailesine üç yediyi yan yana getirdikleri için lotaryadan çıkmış devasa bir arazi parçasıdır...

Ve...

Bizler...

Yani, "Halk"...

Ya da "millet"...

Veya "vatandaş"..

Kimine göreyse "yurttaş" adı verilmiş zavallılar; olmayan Çölüşan Ailesi’nin kullarıyız...

Yani...

Yasaların bazılarımıza verdiği "Cumhurbaşkanlığı" ya da "Başbakanlık" gibi sıfatlar, olmayan Çölüşan ailesinin gözünde "yetki gaspıdır"...

Yasaların "Cumhurbaşkanı" ya da "Başbakan" diye tanımladığı ve ülkeyi yönetmekle görevlendirdiği bu kişiler kim olalar da olmayan Çölüşan hanedanlığının tavuklarına "kışt" diyeler...

Değerli meslektaşlarım;

Burada dilimize ve klavyemize doladıklarımızın hepsi gazetecidir, yazardır, muhabirdir, televizyoncudur...

Emin de bu ülkenin medyasında "yazar" olarak bilinmektedir...

Ve...

Hem de "en siyasi yazar" olduğu bile rivayet olunmaktadır...

Ancak...

Emin yazarlık işini yaparken bir şeyi hiç hatırlamamaktadır...

"Adalet duygusu"nun sadece İnsanda var olduğunu...

Sadece insanın, özelinde "kötücül" bile olsa adil davranmaya programlandığını...

Ve Emin...

Dünyada "kötücül" yazılmış yazılım programında "adalet" laynı da kapatılmış bivicdandır...

Emin; bu ülkenin yurttaşlarının; dilleriyle, dinleriyle, ırklarıyla, kültürleriyle ve elbette giyimleri, kuşamları veya yaşamlarıyla "vatandaşlık" tescili yapıldığını zannedecek kadar bivicdandır hem de...

Millete ait bir mekânı, milletin oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanına ve başbakana; kişisel kini, nefreti ve öfkesiyle yasaklanmasını isteyecek kadar bivicdan hem de...

Aslına bakarsanız Emin var ya ya Emin...

Aslında hiç olmadı Emin...

Ama bazı "İslâmcı" geçinenler onun "var" olduğuna inandırdılar milleti...

Ve ben de "Emin" diye bir şey "varmış" gibi yaparak hayali bir yazı döşendim...





Sayı: 71 | Tarih: 17.10.2010
Ahmet Hakan
Türbanlı yargıç olur mu?
1270 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Adil ve zalim insanlar ve sistemler
1218 Okunma
5 Yorum
Ilker Ardic
Mahir Kaynak
Tehlikeli ilişkiler
1108 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Cumhuriyetin Başına Çarşaflı Bir İslâm Hanımı
1094 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Toplumsal ve siyasal hareketlerde hormonlu büyüme
1019 Okunma
Tayibet Erzen
Oktay Ekşi
Bırakın Serbest Olsun!
976 Okunma
Vahap Alma


© 2024 - Akevler