26/12/2020
Villada ya da otelde yılbaşı yapacakların peşini istihbarat kovalayacak
Kader diye bir şey var... Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı seçilerek siyasetin sorumluluklarını yüklendiğinde, bir gün İstanbulluların sokağa çıkmalarının yasak olacağı kararlara da imza atacağını düşünmüş müydü acaba?
Dün basın mensuplarına açıklamalarda bulunurken yılbaşı kutlamalarına da şöyle değinmiş:
Ciddi bir uyarı
"-Pazartesi günü kabine toplantımız var. Bir defa bu tür partiler, otellerde-villalarda olsun... Tüm güvenlik güçlerimiz her türlü tedbiri alacak. Bunlara müsaade etmemiz mümkün değil. İstihbaratımız nerede bu tür şeyler olduğunu tespit ederse oralara gerekli operasyonu yapar. Bizim için insanımızın hayatı her şeyden ötedir. Bizim devlet olarak görevimiz, insanımızın sağlığını, hayatını korumaktır. Sonra ne diyecekler? 'Bak... Devlet nerede? Tedbiri almadı.' Buna fırsat vermeyiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın."
Tamamı için https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2020/12/26/villada-ya-da-otelde-yilbasi-yapacaklarin-pesini-istihbarat-kovalayacak
Yorum:
Maske Cihadı
Bize de anca bu düşer zaten. Ulusal güvenlik, yabancı ajanlar, teröristler, bombacılar vs. hepsi önemsiz. Kim kime kaç metre uzakta durmuş, kim hangi saatte evde, kim aşılanmak zorunda biz bunlarla uğraşalım. Abesle iştigali kendimize görev edinmişiz. Etkinliği hiç sorgulanmayan bir yasaklar silsilesi almış başını gidiyor. Maske uyarısı yapıp baskıyla başkasına maske taktıranlar kendilerini hastalıklardan koruduklarını sanıp avunsunlar. Maskeli geçirilen süre uzadıkça vücut oksijensiz kalır ve metabolik faaliyetler aksar. Başta solunum olmak üzere bütün temel mekanizmalar aksar. Hücre yeterli oksijeni alamayınca vücut düşük oksijenle çalışmaya adapte olmaya çalışır. Gelsin arkasından baş ağrıları, yorgunluklar. Ama önemli değil sen iyi vatandaş ol, maskeni hiç çıkarma, çıkaranın da tepesine bin.
Ah, ah! Keşke yanlış olduğunu düşündüğümüz her yaptırım karşısında bu kadar sağlam ve kararlı durabilsek. Salığımıza kasıt var deyip ayağa kalkıyoruz. Keşke bu tavrı; ideallerimizi, zamanımızı, inancımızı çalanlara da takınabilsek. Yoksa biz bunları saldırı değil de norm mu kabul etmeye başladık. Belki de sorun bizdedir. Doğru ile yanlışı ayırt edemiyoruzdur. Kim bilir belki de bir genelgeyle birilerinin bunu hatırlatması gerekiyordur.