Yine kavuşacağız birbirimize ve sımsıkı sarılacağız.
Yine kalabalık akşam sofralarından kahkahalarımız yükselecek.
Yine korkusuzca dalacağız kalabalıklara.
Yine Akdenizlilere özgü özelliğimiz öne çıkacak ve dokunarak ifade edeceğiz kendimizi.
Yine kafe önlerine sandalye atıp gelene geçene bakacağız.
Yine yaklaşacağız birbirimize maskelerimizden sıyrılarak.
Yine ruhsuz AVM koridorlarında canlarımız sıkılacak.
Yine “Evim evim güzel evim” diyerek döneceğiz evlerimize.
Yine “Ne güzeldir yollarda olmak şimdi” şarkısı eşliğinde atlayıp arabaya Trakya üzerinden Ege’ye doğru açılacağız.
Yine Ortaköy’den Bebek’e kırk beş dakikada zor gideceğiz.
Yine iple çekeceğiz Açıkhava konserlerini.
Yine dizi izlemeye pek zaman bulamayacağız.
Yine başlayacak “Yahu özledik! Bir kahve içelim, bir yemek yiyelim” demelerimiz.
Yine sokaklardan bin türlü ses yükselecek.
Yine “Roma mı? Paris mi? Londra mı?” falan diye hiç gerçekleşmeyecek seyahat planları yapacağız uzun uzun.
Yine Şeyma’nın dünyanın öbür ucundaki bilmem ne plajında dans ederken çektirdiği fotoğraflara maruz kalacağız.
Velhasıl tasalanmayın kardeşler ve de kız kardeşler... Her şey eskisi gibi olacak.
Yazının tamamı için tıklayın
Yorum:
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Evet, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Başımıza gelen bu musibet kendimizden kaynaklı olarak başımıza geldi ama bu musibetin gelmesi Allah’ın iradesi ile gerçekleşti. Niçin böyle oldu?
Cevabı aslında çok net: tüm dünyada her şey yanlış olduğu için.
Ekonomiler faize dayanarak yürüyor. Faizsiz ekonomi kimsenin aklına bile gelmiyor. Hatta alnı secdeden kalkmayan siyasetçilerimiz bile çözümleri bankaların kredi vermesinde arıyor, özel bankaları da sıkıştırıyorlar. Hiç birisi demiyor ki “Bizim başımıza gelen bu olayla kendimize gelelim. Allah’ın haram ettiği faizli sistemden artık kurtulalım. Faizsiz çözümler üretelim.”
İşçilik sistemi tüm dünyaya hâkim. Sabit maaş, sabit kira, sigorta primi ile emeklilik, kıdem tazminatları gibi saçma sapan mekanizmalarla denge kurulmaya çalışılıyor. İşte geldi kriz. Hadi verin bakalım sabit maaşları, hadi bakalım verin sabit kiraları. Hadi belirlediğiniz asgari ücretlerle insanlar çalışsın. Hadi bakalım, vergiyi nasıl alacaksınız? Adil Düzende tüm bunların çözümleri varken hala işçilik sistemini uygulamaya devam ediyorlar. Hala çözümleri burada arıyorlar. Birisi de demiyor ki “Ya bizim bu sistem yanlış. Kriz dönemlerinde bu sistem batıyor. Adil Düzen diye bir sistem vardı. Ona bir bakalım. Akevler ne diyormuş, bir onları dinleyelim, bize bir çözüm getirebilirler.” Bunu demedikleri gibi “Akevlerin çözümleri pratik değil” diyorlar. Pratik çözüm düşük faizle kredi vermek mi? Pratik çözüm işçileri ücretsiz izne göndermek mi? Pratik çözüm kısa çalışma ödeneği mi?
Zina tüm dünyaya hâkim. Aile yaşantıları berbat. Evlilikler bitmiş. Boşanmalar artmış. İnsanların evlenmeleri ve boşanmalarına karışıyorlar. Evlenmek isteyenlerin evlenmesi Belediyenin iznine bağlı. Boşanmaları da mahkemenin iznine bağlı. İnsanın iradesi nerede burada? İsteyen istediği ile evlenir, kime ne? İsteyen de boşanır. Zorla mı bağlayacaksınız? İşte bugün bunları yapıyorlar. Zorla bağlıyorlar. Boşanmayı o kadar zor hale getiriyorlar ki insanlar evlenmekten korkuyor. Bir de erkeğe nafaka yükünü veriyorlar ki erkekler evlenmekten kaçsın diye. Peygamberin tuvalete hangi ayağı ile girdiğinin sünnetine bile dikkat edenler çok eşli olan aile yaşantısını örnek almak şöyle dursun, başka birinde bunu duydukları anda tüyleri diken diken oluyor. Hırçınlaşıyorlar ve tüm topluluk bir anda buna düşmanlık etmede ortaklaşıyor, birbirlerine destek oluyorlar, saldırıyorlar, dışlıyorlar ama birinin zina yapması, kaçamakları normal görülüyor.
İnsanlar hacca gidiyorlar. Suud’ların lütfedip onlara izin vermesi ile hacca gidiyorlar. Suud’lar izin vermezse gidemiyorlar. Yani Allah’ın emrini yerine getirmeniz Suud’ların izniyle oluyor. Buyurun, araya nasıl da soktunuz birilerini. Kuran’da Allah’ın mescidlerinde O’nun isminin zikredilmesine mani olandan daha zalim kimdir, diyor. Onlar için dünyada rezillik ve ahirette de azim azab vardır, diyor. Zaten hac haclıktan çıkmış. Turizm haline gelmiş. Asıl amaçları yerine gelmeyen bir hac olursa işte Allah böyle çarpar. Haccı bitirir. Eskisi gibi olursa daha beter olur, yerle yeksan eder.
İnsanlar namaz kılıyorlar. Camilere gidiyorlar, namaz kıldırma memurlarının arkasında namaz kılıyorlar. Ya kimse bakmıyor mu Kuran’a, kimse bakmıyor mu Peygamberin hayatına. İslamiyet’te din adamı kavramı var mı? Diyanet İşleri diye bir başkanlık kurulmuş ve Hıristiyanlık taklit edilmiş. Kuran hayatın dışına atılmış. Geriye sadece ritüeller kalmış, Kuran hayatımızı düzenleyen bir kitap olmaktan çıkmış. Allah sizi neden korusun? Allah buna ne kadar müsaade edecek, bu dejenerasyon nereye kadar sürecek sanıyorsunuz.
Deveye sormuşlar hikayesi tam da nasıl uyuyor günümüze. Bu salgın Allah’ın bir uyarısıdır. Mevcut düzenlerdeki yanlışları görmemiz için bir uyarı yaptı. Eğer yanlışları görür de yaşamımızı, sistemlerimizi Kuran’a göre, Allah’ın istediklerine göre düzenlemezsek daha da beter çarpacak, hepimizi süründürecek. Biz de o zaman Musa’nın dediğini diyeceğiz: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak mı edeceksin?”.