Eksen kayması değil kırılma noktası: S-400’ler ve yörünge ayarlaması
14 Haziran 2019, Cuma
YUSUF KAPLAN
Amerikan yönetimi açıklama üstüne açıklama yaptı, yapmaya da devam ediyor... Keza Avrupa devletleri ve kurumları da aynı şekilde -dozu biraz daha düşük olsa da.
Mesele, özelde S-400’ler meselesi ama genelde Türkiye-Batı ittifakı ilişkilerinin geleceği...
BATI İTTİFAKI, PANİKLERKEN...
Amerikan yönetiminin Beyaz Saray kanadı, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 savunma sistemi alma girişimini pek de panik psikolojisiyle karşılamadı.
Ama Pentagon ve CIA kanadı fenâ hâlde panikledi, Türkiye’ye tehdit üstüne tehditler savuruyor...
Pentagon ve CIA kanadı, Yahudi gücünün kontrolünde. Amerikan silah endüstrisi onlardan soruluyor!
Sadece Amerikan silah endüstrisi mi?
Değil elbette.
Silah’ın raconunu onlar kesiyor...
Savaşlara onlar karar veriyor...
Kapitalist dünya sistemini onlar çekip çeviriyor...
Sisteme itiraz edenleri onlar -deyim yerindeyse- “yere seriyor”, yaşadığına pişman ediyor, perişan ediyor hatta yerinden ediyor...
Sorosgiller bunlardan...
Adına sosyal medya denen tastamam a-sosyal tiplerle ve a-sosyal bir şekilde işletilen başta twitter gibi mecraları, toplumları karıştırmak için icat edenler de, yönlendirenler de bu Pentagon-CIA bağlantılı Sorosgiller şebek-e-leri...
Türkiye’de tezgâhlanan Gezi Kalkışması’ndan 15 Temmuz işgal ve darbe girişimine kadar bütün operasyonların gerisinde işte bu “tayfa” var.
TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLAŞMA SÜRECİ...
..........................................
TÜRKİYE’Yİ YUNANİSTAN ÜZERİNDEN VURABİLİRLER!
Şunu iyi bilelim: Batılı emperyalistlerin şakası yok: Doğu Akdeniz’e savaş gemileriyle ve uçaklarıyla derinlemesine yerleştiler. İngilizlerin Kıbrıs’a, Rum kesimine 120 savaş uçağı konuşlandırmasının anlamı ne?
Amerikalıların Romanya ve Bulgaristan’a askerî yığınak yapmalarının ne manası var?
İşin püsküllü belası var bir de: Yunanistan, ha bire Türkiye’ye karşı gazlanıyor ve kışkırtılıyor!
Birileri, Yunanistan’la bizi kapıştırarak Türkiye’yi vurma ve işgal planları mı yapıyor, diye sormak zorundayız.
Bir eksen kayması değil, esaslı bir kırılma noktası, yaşadığımız.
Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinde paradigmatik bir değişim yaşanıyor: Kopma bu.
Değişen dünya dengelerine göre Türkiye’nin önalması, geleceğini inşa çabası, gerçek anlamda bağımsızlaşma yolunda büyük bir adım atması.
Beklentimiz, bu adımın, içerde de atılması; eğitim, kültür, medya, gençlik, şehircilik gibi alanlarda medeniyet dinamiklerimiz ekseninde büyük hamleler gerçekleştirilmesi -vakit daha fazla geç olmadan.
Vesselâm.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/eksen-kaymasi-degil-kirilma-noktasi-s-400ler-ve-yorunge-ayarlamasi-2051702
YORUM;
KIBRIS-YUNANİSTAN, YURTTA SULH CİHANDA SULH.
Yazarımız s-400' lerde düğümlenen krizden bahsettiği yazısını, Kıbrıs'tan sonra
Türkiye'yi Yunanistan üzerinden de vurabileceklerine bağlamış.
Ve eklemiş vakit varken Türkiye'nin içerde de eğitim,medya,gençlik,şehircilik vs
gibi temel konularda da ön alması gerektiğini söyleyerek bitirmiş. .
Merhum 2.Abdulhamit'in projesini oluşturduğu ve yerini peylediği Türkiye
Cumhuriyetini inşacısı da merhum Mustafa Kemal liderliğindeki silah arkadaşları
olmuştur.
Yurtta sulh cihanda sulh" parolası bazılarımıza basit ve önemsiz gibi gelse de
tam da İslam devletlerinin tanımını yapmak demektir.
İslam Düzeninde asıl olan barış, arizi olansa savaştır.
Bu temelle ilgili Kur'an'ı kerimde de birçok ayetler bulunmaktadır anlayanlar için.
Yine merhum Milli Görüş hareketinin mimarlarından Erbakan hocamızın da
ortaya koyduğu ve dünyaya duyurduğu Adil Düzen projesi de yurtta sulh ve
cihanda sulhun parolasının 20.yüzyılın 2.yarısındaki güncellenmiş halidir.
Benim kendime verdiğim önemli görevlerden biri kimin Adil düzen çalışanı
olup olmadığının şahitliğini yapmaya çalışmaktır.
Milli Görüş şu anda Türk halkında % 5' ler seviyesinde yer tutuyorsa
bunlardan Adil Düzen çalışanı olan sayısı 1000 de birler seviyesindedir.
Demek ki Türk halkı her hangi bir görüş savunucusu olanların artık ne
yaptıklarına bakma seviyesine gelmiştir.
Şimdi biz Akevler Adil Düzen çalışanlarına düşende kendi sistemimizi en az 5
işletmede uygulamasını yaparak gösterme safhasını başlatmaktır.
Burada bir alıntı yapalım; Mustafa Kemal, Türk ulusunu tanımlarken dört temel kural koyuş, Lozan Anlaşması’nı buna göre yapmış, sonra da devleti oluştururken hep bu dört ilkeye dayanmıştır.
1) Anadolu ve Trakya devleti. Ulusun yurdu burasıdır. Biz bu yurt üzerinde muasır medeniyetin üstünde devlet kuracağız, belki insanlığa önder olacağız ama asla onlara hükmetmeyecek, onların topraklarına girmeyecek, onların içişlerine müdahale etmeyeceğiz. “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini benimseyeceğiz. Türkiye’de yaşayan Türk ulusundandır. Dışarıda kalan Türklerle ve Müslümanlarla bizim ilişkimiz diğer halklarla aynıdır.
2) Mustafa Kemal’e göre ikinci unsur da Türkçe konuşmaktır. Devlet dili Türkçedir. Halkın konuştuğu dil esas alınacak, devlet dili olacak ve Türkçe başka dillerden aşağı dil olarak görülmeyecek, her vatandaş Türkçeyi bilecek, Türkçe okuyacak, Türkçe askerlik yapacaktır.
3) Mustafa Kemal’in ulus kavramında dayandığı üçüncü ilke ise Türk olma şuurudur. Türküm demek gerekir. Babasının Türk olması gerekmez. Hangi ulustanım dersen o ulustan olursun. Bunun için “Ne mutlu Türküm olana” denmemiş, “Ne mutlu Türküm diyene” denmiştir.
4) Mustafa Kemal’in dayandığı dördüncü ilke de Müslüman olmadır. Din olarak İslâmiyet’i kabul etmiş olmak gerekir. Gerçi Lozan’da gizli anlaşma yapanların verdiği söze göre Türkiye’de dinsizleştirme olacaktı. Ama o bunu takiyye olarak yapmış, daima Türkiye’yi bir İslâm devleti ve hattâ Hanefi mezhebi mensubu yapmıştır. "
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/2125/CokOk/10053/Suleyman-Karagulle/Cumhuriyetin-DNAlari
Gelin Yusuf Kaplan hocam, merhum Erbakan ustamızın başlattığı
bu Adil Düzen yapısını, çırakları olarak yarım bırakmayalım ve uygulayalım,
hem ülkemiz ve hem de insanlık için iki cihan saadetinin anahtarı olalım vesselam...