Uzay savaşı
863 Okunma, 2 Yorum
Ergün Diler - Takvim
Süleyman Karagülle

22.11.2018  

1- Uzay savaşı

Asıl çatışma Rockefeller ile Rothschild aileleri arasındadır. Pentagon Rockefeller ile birlikte çalışır. Silah sanayiini elinde tutar. İzmir bu dört merkezden biridir. Uzay bağlantıları buradan yapılır. Rahip Brunson İzmir’i Pentagon’a bağlı tutuyordu. Görevi bu idi. Başardı da. Gelecek Türkiye’nindir.

- Rockefeller ile Rothschildler Sermaye’nin iki finansörüdür. Sovyetlerle ABD iki çenesi idi. Kur’an buna Tebbet suresinde “Ateş babası” diyor. İki çene değil de el olarak tasvir ediyor. Sermay’eyi de karısı olarak tanımlıyor. İkmal yapan olarak gösteriyor. Bunlar görünürde çatışırlar. Gerçekte iki tarafın da ikmalini yaparlar. Türkiye tarafsızlığını sürdürmelidir. Dolarsız bir dünya kurma yolunu tutmalıdır. Bu çok basittir. Bilgi yeterlidir.

 

2-Buyrun bakalım

Pentagon için İncirlik ve İtalya’daki askeri merkezler önemli. Büyük silah stokları var. Pentagon, Rockefeller, AB ve Rothschildler gruplaşmasında Türkiye merkezde.

- Eskiden beri savunduğum bir varsayım vardır; Türkiye ile İran savaşmadıkça üçünü cihan savaşı çıkmaz. Bunlar nerede ise savaşı orası kazanır. Türkiye ve İran sıkı durmalı.

 

3-CIA mı, Trump mı?

Avrupa ordusunun oluşmasını engelleyen iki ülke var. Türkiye ve İngiltere. Daha belirlenmedi.

- Sermaye hala üçüncü cihan savaşı peşinde. Derin Sermaye başka çıkar bulamıyor. Dengeli güç oluşturamadı. Önce dünyayı iki cepheye ayıramadı. Bugün dört büyük güç var. ABD, AB, Rusya ve Çin. Hint ise görülüyor. Müslümanlarla anlaşırsa o da beşinci güçtür. Ayrıca Türkiye ve İran ne tarafta olacak? Yani şimdilik bloklaşma sağlanamadı. Bu sebeple siyasette her gün başka.

 

4-Karanlık!

Rothschildler ailesi en büyük aile kongresini yaptı ve resmen ABD’ye karşı cephe aldı. “8 milyar insan tek merkezden yönetilemez.” dedi. Başka bir şey daha yaptı. “Barışçıyız ama savaşmayı da biliriz.” dedi.

- Bunu iki şekilde yorumlamak gerekir. Birincisi, Sermaye Rothschildler ailesini devre dışı bırakan bir siyaset izliyor. Aile de buna karşı çıkıyor. Yani derin Sermaye ile Aile arsında kavga var demektir. Diğeri ise derin Sermaye cepheler oluşturdu. Rothschildler ile savaşma emrini verdi. Ekonomide tıkanıklık olunca Rockefeller savaş çıkarır ve dünyayı tahrip eder. Sermaye faizi artırır. Üçüncü cihan savaşına Rothschildler karşı çıktı. “Ben kendi fabrikalarımı bombalayamam.” dedi, araları açıldı. Rothschildler siyasette kazandı. Ne var ki sorun çözülmedi. Şimdi kararını değiştiriyor demektir. “Gerekirse savaşırız.” diyor.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Savaşın da yararı yok

İnsanlık işçilik döneminden ortaklık dönemine geçmek zorundadır. Bu müminlere göre ilahi takdirdir. Laiklere göre tarihi zorunluluktur. İbn-i Haldun’un ve Marks’ın varsayımlarının sonucudur. Rothschildler savaş çıkarabilir ama yenilir.

Üçüncü cihan savaşının çıkıp tüm dünyanın birkaç aileden ibaret kalmaması için Türkiye ne yapmalıdır?

a) Türkiye semt kooperatifleri önerisini getirmelidir.  Türkiye kendisini saldırıya karşı ancak böyle savunabilir.

b) Türkiye Altın bonosunu hemen uygulamaya koymalıdır. Dolar’ı böylece devre dışı bırakabilir.

c) Türkiye hakemlik sistemini kabul etmelidir. Hangi devlet ve topluluk hakemliği kabul ederse orda yer almalıdır. Hakem kararlarına kayıtsız şartsız uymalıdır.

d) Türkiye 12 savunma ordusunu kurmalı ve savunma bakanının asker olması şartını getirmeli ve cumhurbaşkanlığına vekâlet eden başka bir yardımcısı olmalıdır.

Sosyal tufanda boğulmamak için buna acilen gerek vardır.

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
29.11.2018
14:12

1967...1968...1969...AKEVLER 52 YILDIR ÇALIŞIYOR...2016...2017...2018

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 989

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 989. Hafta - 24 KASIM 2018 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 989. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASIANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

TEMEL PARÇALAR

***

SAYILAR VE SİSTEMLER

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Kooperatif alanında yapılması gerekenler çok…

Kur’an ve ilim çalışmalarımız devam ediyor…

Kur’an ve ilim çalışmalarımız devam ediyor-2

Kur’an ve ilim çalışmalarımız devam ediyor-3

Kur’an ve ilim çalışmalarımız devam ediyor-4

Reşat Nuri EROL

 

***

 

ENBİYA SÛRESİ - 7. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَ (1) مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ (2) لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُوا هَلْ هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنْتُمْ تُبْصِرُونَ (3) قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (4) بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ (5) مَا آمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ (6) وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ (7) وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ (8) ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ (9) لَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ (10) وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَأَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا آخَرِينَ (11) فَلَمَّا أَحَسُّوا بَأْسَنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَ (12) لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُوا إِلَى مَا أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْأَلُونَ (13) قَالُوا يَاوَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ (14) فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّى جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ (15) وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ (16) لَوْ أَرَدْنَا أَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّا إِنْ كُنَّا فَاعِلِينَ (17) بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ (18) وَلَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ (19) يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ (20) أَمِ اتَّخَذُوا آلِهَةً مِنَ الْأَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ (21) لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ  رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ (22)لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ (23) أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ هَذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْلِي بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ (24) وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ (25) وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ (26) لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ (27) يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ (28) وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَهٌ مِنْ دُونِهِ فَذَلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ كَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ (29) أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ (30) وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ (31) وَجَعَلْنَا السَّمَاءَ سَقْفًا مَحْفُوظًا وَهُمْ عَنْ آيَاتِهَا مُعْرِضُونَ (32) وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ (33) وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ (34) كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ (35) وَإِذَا رَآكَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمَنِ هُمْ كَافِرُونَ (36) خُلِقَ الْإِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ سَأُرِيكُمْ آيَاتِي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ (37) وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ (38) لَوْ يَعْلَمُ الَّذِينَ كَفَرُوا حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ (39) بَلْ تَأْتِيهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ (40) وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ (41) قُلْ مَنْ يَكْلَؤُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَنِ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ (42) أَمْ لَهُمْ آلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَا لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ (43)

 

***

 

بَلْ مَتَّعْنَا هَؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّى طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا أَفَهُمُ الْغَالِبُونَ (44) قُلْ إِنَّمَا أُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاءَ إِذَا مَا يُنْذَرُونَ (45) وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَاوَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ (46) وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَى بِنَا حَاسِبِينَ (47) وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاءً وَذِكْرًا لِلْمُتَّقِينَ (48) الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَهُمْ مِنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ (49) وَهَذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ أَنْزَلْنَاهُ أَفَأَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ (50)

 

***

...

Reşat Nuri Erol
30.11.2018
12:00
‘Kooperatif´ (ORTAKLIK/RNE) diyenleri anlıyor musunuz?
Sinan ESKİCİOĞLU
Tarih: 30.11.2018 08:10:08

 

Büyüme beraberinde yozlaşmayı da getiriyor. Bunun örneklerini ve sıkıntılarını yaşıyoruz. Büyüme olurken gelişme, aynı zamanda yıllık (beş-on yıllık) planlarla programlama ve aynı zamanda da insan ve toplum eğitimi de gerekli. Aksi takdirde çarpık kentleşme, dengesiz gelir dağılımı ve toplumsal çöküntü yaşanmaya başlıyor.

Toplumların da insanlar gibi, bir doyum noktası vardır. O doyum noktasına ulaşılmadan bazı gerçekler farkedilmez ve araştırılmaya başlanmaz.

Türkiye´de doyum noktası henüz tamamlanmış değil. İşte bu yüzden de bazı şeylerin kıymeti bilinmiyor. Bilinmeye başlandığında da iş işten geçmiş oluyor. İstanbul´u geliştireceğiz derken, şehrin ucube bir hal alması gibi.

Birileri sürekli Kooperatiflerden, Ortaklık sisteminden bahsedip duruyorlar. Bu kişilerden birisi de Milli Gazete´den Reşat Nuri Erol. Dillerinde tüy bitti bu insanların, dertlerini anlatabilmek için.

Ne anlatmaya çalışıyor bu insanlar,

Neyin derdindeler,

Kim bu insanlar

Bu insanlar 40 yılı aşkın zamandır aynı dertle dertlenmekteler. Enflasyondan etkilenmemek ve faizi yok etmek için DÇ (demir-çelik) baz alınarak bir kooperatif hayata geçirmiş insanlar.

Çocukken top oynadığımızda, çalışmalar yaptıkları yazıhanelerine topumuz kaçardı. Bu insanlar ne rahatsız olurlar, ne de olumsuz bir tepki gösterirlerdi.

O zamanlar, ya bu insanların derdi ne?´ diye sorgulardım.

Biraz daha büyüdükten sonra sorduğum soru da, bu insanların neden DÇ hesabı yaptığıydı. Zaten kullanımda olan bir para birimi var, bu insanlar neden DÇ hesabındalar?

Üniversite yıllarımda karşıma çıkan bir tefsirci merakımı daha da arttırdı. Analitik Tefsir yapan, rahmetli Ali Sayı.

Merakım arttıkça anlamaya çalışıyordum.

‘Ya bu insanların derdi ne?´

İslamcı deseniz, değiller.

Dinci deseniz, değiller.

Namaz kılıyorlar, müslüman insanlar, ama her birey kafasına göre de takılabiliyor.

En karmaşık sorulardan en basitine kadar ne sorsanız cevabını alabiliyorsunuz ama buna rağmen ‘insanlar anlayamıyorlar´. Bu durum bana çok garip gelmişti.

İlahiyat Fakültelerindeki hocalar da anlamak istemiyorlardı işin garip tarafı. Sanki bu insanlar uzaydan gelmişlerdi ve sanki 50 yıl sonrasının düşüncelerini anlatıyorlardı.

Bugünkü yazısında Hayrettin Karaman´ın da dediği gibi, ‘ortada bir fikir ve hizmet anlayışı ihtilâfı vardı, ama bu ihtilâf hiçbir zaman birbirimizi İslâm´dan, Ehl-i Sünnet´ten ve bütünlükten dışlama noktasına varmadı´.

Ortada bir ihtilaf vardı ve bu da İslam anlayışıydı. İslam´ın Modern Hayat´ta nasıl anlaşılması gerektiği ve bu anlayışın ortaya çıkardığı ‘yaşam sistemi´nin tam manasıyla anlaşılamamasıydı.

Evet, anlaşılmadı.

Bu insanların söyledikleri kimi zaman dışlandı, kimi zaman küçümsendi, ama hiçbir zaman tam anlamıyla ‘ANLAŞILMAYA´ çalışılmadı.

Bunun nedeni de açıkça şu: İnsanlarımızın ve ülkenin doygunluk seviyesi buna yeterli değil. İnsanlarımızın ve ülkenin genel kültürü, seviyesi ve hayata bakışları daha o noktaya gelmedi.

Kooperatif (Ortaklık) sistemi, daha yeni yeni Avrupa´da araştırılıyor ve hayata geçirilmeye çalışılıyor.

İnsanların komünler halinde yaşamaları daha yeni yeni yaygınlaşıyor.

Bunların örneklerini sizlere daha önce vermiştim (ABD, Newyork Itaca, Fransa, İngiltere vb).

Sürekli düşmanlaştırılan, ‘kafir´ damgası vurulan, ahlakının çöktüğü suçlaması yapılan, insanca yaşamın aslında İslam´da olduğu söylenerek gayri insani yaşadıkları ima edilen Batı dünyası ülkemizdeki müslümanlardan ve İslam dünyasındaki müslümanlardan onlarca yıl ileride yaşamaktadır. Bundan dolayı da daha insani, daha kollektif yaşam şekilleri araştırılmakta ve hayata geçirilmektedir. Bunların başında da Kooperatifler, Ortaklıklar ve Komün olarak birlikte yaşama gelmektedir. Bu çalışmalarda da temel düşünce: ‘İnsanca yaşama, kapitalizmin ezici çarklarından kurtulma ve alternatif yaşam stillerinin olmasıdır´.

Çocukluğumda tanışmaya başladığım bu düşünce tarzını ülkemizde yaşadığım dönemde ‘hayata uygulanamaz´ olarak düşünerek, ‘ayakları yere basar hale getirmek lazım´ derdim.

Avrupa´daki örneklerini görünce şunu daha iyi anladım ki; evet bu düşüncedeki insanlar gerçekten 50 yıl sonrasını düşünüp, o zamana hitap edecek fikirler ortaya koyuyorlar. İşte bu yüzden ne ilahiyatçılar anlıyorlar ve ne de siyasetçiler…

Daha çok zaman var.

Ama birgün gelecek ve insanlar ‘burnumuzun dibindeki çözümleri neden göremedik´ diyecekler…

Sevgi ve Bilgiyle kalın







   

Kaynak: Ocak Medya






© 2024 - Akevler