İlmihâlsiz Müslümanlık, çıkmaz sokaktır!
19 Eki 2018, Cuma
YUSUF KAPLAN
İlmihâl’i küçümseyen tipler türedi. Nevzuhûr tipler bunlar.
Güya “yeni Taliban”larla, “hurafeler”le vesaireyle mücadele ettiklerini söyleyen, köksüz, köksüz oldukları için de neo-selefî yani selefsiz tipler!
İslâm’a nüfûz edemeyen hem de biraz da bu nedenle zihinleri çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüşen, İslâm’ı protestanlaştırma projesinin bilinçli veya bilinçsiz ajentaları!
İlmihâl’i küçümsemek, İslâm’ı hem bilmemek hem de bilmediğini bilmemek demektir ama mangalda kül bırakmayacak kadar da televizyonlarda cirit atarak bol keseden atıp tutmaktan çekinmemek!
İlmihâl’i küçümseyen bir kişinin samimiyetinden kesinlikle şüphe edilir. Bu, bu kadar nettir.
İlmihâl, adı üstünde, hâl ilmidir: İslâm’ın inanç ve hayat ilkelerinin bir bütün hâlinde özetlendiği ve örneklendiği Müslümanca duyma, düşünme, bakma ve yaşama rehberidir.
İlmihâl, bir Müslümanın yol haritasıdır, Müslümanca yaşama pusulasıdır.
İlmihâl kitapları, bütün ilimlerin bir araya getirilerek bütüncül bir İslâmî perspektifin inşa edildiği eşsiz metinlerdir.
İlmihâl kitaplarımız üç sütundan oluşur: Akîde, fıkıh ve ahlâk.
..........................
Şimdi sıkı durun.
Bizzat 23 yıllık süreçte oluşan, yaşayan Kur’ân’ı oluşturan ve bize hakikat medeniyetinin yol haritasını sunan Sünnet-i Seniyye, ilmihâl kitaplarımızın da ana çatısını oluşturur.
Şöyle ki: Mekke sürecinde akîde sütunu muhkem bir şekilde dikildi; hakikat, emaneti üstlendiğinin şuuruna eren kişinin şahsında, hayatında, dünyasında hayat buldu.
Medine sürecinde, akîde sütunu, fıkıh’la sadece mümin kişide değil aynı zamanda bütün müminler topluluğunda hayat oldu, hayatın kendisi oldu.
Mekke ve Medine süreçlerinin hasılası olan Medeniyet sürecinde ise dikey ekseni oluşturan akîde ile yatay ekseni oluşturan fıkhın inşa ettiği bu dinamik süreç, ahlâk’la bütün insanlığa ve varlığa hayat sundu.
İslâm’ın her dem diri, her dem diriltici hayat sunan hakikat ilkelerinin akîde, fıkıh ve ahlâk sütunları üzerinden hayat bulması, hayat olması ve hayat sunması tam da hâl ilmi kitaplarımızın İslâm’ın başlangıcından bu yana yaptığı muazzam iştir.
O yüzden ilmihâli küçümsemek, İslâm’ın hayat bulmasının, hayat olmasının ve hayat sunmasının dinamiklerinin dinatlenmesinden, dolayısıyla tam bir çıkmaz sokağa sürüklenmekten başka bir şeyle sonuçlanmaz.
Vesselâm.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/ilmihlsiz-muslumanlik-cikmaz-sokaktir-2047766
yorum;
ARTIK İLMİHAL DEĞİL, ADİL DÜZEN ZAMANI
Yazarımız ilmihal kitaplarını küçümseyen tipler türedi diye başladığı yazısına ,ilmihal kitapları üç bölümden oluşur; Akîde, fıkıh ve ahlâk diye devam edip,ilmihali küçümsemek
İslamın hayat bulmasını dinamitlemek demektir diye bitirmiş.
Anladığımız kadarıyla yazarımız ilmihal ilmi denilen hal ilmiyle ilmihal kitabını
karıştırıyor.
Evet hal ilmi diye bir şey olabilir kişinin içinde bulunduğu halin önceden ilmini
öğrenmesidir diye de tarif edilebilir ancak ilmihal kitapları fıkıh kitaplarının muamelat
bölümlerini çıkararak sanki laik bir din anlayışı oluşturmaya vesile olmuşlardır.
Benim okuduğum ilmihal kitaplarında da ancak itikat ( o da özet olarak)ve ibadet
(geniş olarak) bulunmaktaydı ,sadece Ömer Nasuhi Bilmenin Büyük İslam ilmihalinde
özet olarak ahlak kısmı vardı.
Ancak istisna olarak son yıllarda basılan Yusuf Kerimoğlunu Emanet ve Ehliyetinde
tüm konular bulunmaktaydı.
Bunu açıklayan örnek bir alıntıyla devam edelim; "Fıkıh kitapları vardır. Bunlar dört delile dayanarak hükümler çıkarırlar. Malik’in Muvatta’sı, Şafii’nin Ümmi’si, Ahmed’in Müsned’i, Hanefilerin Mebsut’u bu tür kitaplardır. Bu kitaplarda delile dayanmayan hükümler yoktur. Sonra delilsiz mezhep fıkıhları çıktı. Burada da fıkıh bütün olarak alınır. Kadıların uygulamaları için yazılmışlardır. Bir tür kanunlar gibidirler.
Ayrıca halkın ibadetlerini yapmaları için sadece hareketleri öğreten ilmihaller yazılmaya başlanmıştır. Bunlar pratik el kitaplarıdır. İçinde birçok uydurma hükümler vardır. Müçtehidin değil de, din adamlarının kendi tarikatlarını gösterir. İlim dünyasında bunların herhangi bir yeri yoktur.
Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslâmiye ve Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu’nda fıkıh ilminin delilsiz hükümlerini toplamıştır. Bu fıkıh kitabı değildir, çünkü fıkıh delilsiz olmaz. Üniversitenin basması için ibadet bölümlerini çıkarmış, onları da ayrıca ilmihal olarak yayınlamıştır. Böylece lâik bir İslâm külliyatını oluşturmak istemiştir.
Oysa tüm fıkhın iki çeşit hükümleri vardır; dinî hükümler ve kazaî hükümler. Bunlar birbirinden ayrılmaz. Hepsi birdir. Sadece dinî hükümlerin karşılığı Allah’a aittir. Yargı karışmaz. Kazaî hükümler ise hakemlerce tesbit edilir, hükümetçe icra edilir.
İslâmî ilimleri bilmeyen mücahitler vardır. Bunlar İslâmiyet için savaş vermişlerdir. Amelleri meşkurdur. Halk onları ululaştırmıştır. Cahil oldukları için ilme düşmandırlar; ‘bize ilmihal yeter’ diyorlar. Oysa ilmihal İslâmî eserlerden bile değildir. Kur’an’ın dışındaki bütün eserler ilk sahifelerdendir. Tahrif edilmeye müsaittirler.SÜLEYMAN KARAGÜLLE- http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/331/36/6-ALA-18-19-ALA-SURESI-TEFSIRI87sure
Son olarak bizler müminler olarak hayatımızın tamamını Kur'an'a göre
şekillendirmek durumundayız , zaten başımıza gelenlerin tamamı da dış güçlerden değil
Kur'an'sız bir müslümanlık yaşadığımızdandır.
Gelin Yusuf hocam arkadaşlarınıza da vesile olun ,merhum Erbakan hocamızın
1967 yılında kurulan İzmir Akevler Kooperatifi ekibiyle, 1985-1991 yılları arasında
yaptığı çalışmalar sonucu, Türk milletine ve dünyaya duyurduğu, Adil Düzeni tek gündem yapalım,tartışıp, olgunlaştırıp, uygulayalım da hem sizin hem bizim hem de tüm insanlığın aradığı Barış Düzeni'ni gerçekleştirelim inşaallah.
Akevler Adil Düzen çalışanları 50 yıldır çalışıyor ve sizin şahsınızda tüm insanlığı da
çalışmalarına davet ediyor vesselam...