İki asırdır kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz, farkında mısınız?
17 Ağustos 2018, Cuma
YUSUF KAPLAN
Şunu bilelim: Batı’yla er ya da geç ama mutlaka karşı karşıya geleceğiz...
Türkiye olarak kendimizle yüzleşmemiz, kendimize gelmemiz, toparlanmaya, ayağa kalkmaya ve yürümeye başlamamızın mahiyeti ne kadar güçlü olursa, Batı’yla karşılaşmamızın / hesaplaşmamızın mahiyeti de o kadar güçlü olacak.
BİR TOPLUM MEDENİYET DEĞİŞTİRMEYE SOYUNARAK ÇAĞ ATLAYAMAZ!
........................................
BATILILARLA ER YA DA GEÇ KARŞI KARŞIYA GELECEĞİZ: İYİ HAZIRLANMAK ZORUNDAYIZ!
Gelmek istediğim nokta hayatî: Batılılar, bizim er geç toparlanmaya, kendimize gelmeye ve ayağa kalkmaya başlayacağımızı çok iyi biliyorlardı.
Bu toplumun ruh kökleri sağlamdı. Sömürgeleştirilemediği için genetik kültürel kodları diriydi. Yeri ve zamanı geldiğinde yerinden fırlayabilirdi: 15 Temmuz’da olan tam da buydu.
İşte bu Batılıları çok korkuttu: Türkiye, kontrolden çıkmıştı artık...
Henüz yolun başındayız.
Başındayız; çünkü iki asırdır yalnızca kendi ayağımıza kurşun sıkmakla meşgul olduğumuzu bile kavrayabilmiş değiliz henüz.
Aslında medeniyet değiştirme aymazlığına soyunmakla intiharın eşiğine sürüklenmekten başka bir şey yapmadığımızı yeni yeni kavramaya başladık -o da, belli belirsiz!
Şu kesin: Türkiye, kimsenin acentalığını yapmayacak, kaygan zeminlerde patinaj yapmaktan başka bir şey yapmadığını görerek toparlanacak, ayağa kalkacak, yürümeye ve koşmaya başlayacak...
Ama henüz yolun başındayız, dediğim gibi.
Fakat yola çıkmış durumdayız, bu kesin işte.
O yüzden Batılılarla er ya da geç ama mutlaka karşı karşıya geleceğiz.
O yüzden iyi hazırlanmak zorundayız.
Nasıl hazırlanacağız?
Önce dalga-kıracağız, çakıl taşlarını temizleyeceğiz, önümüze örülen duvarları birer birer yıkacağız, karşımıza çıkan dalgaları birer birer aşacağız...
Sonra, ancak ondan sonra dalga-kurmaya, yapı-taşlarını emin adımlarla döşemeye başlayacağız...
Fakat bir şeyi aslâ unutmayacağız: Manevî (fikrî, ahlâkî, estetik) atılım gerçekleştirmeden gerçekleştireceğimiz bütün maddî atılımların yine kendi ayağımıza kurşun sıkmak anlamına geleceği gerçeğini göremez ya da göz ardı edersek aslâ gelemeyiz yeniden...
Vesselâm.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/iki-asirdir-kendi-ayagimiza-kursun-sikiyoruz-farkinda-misiniz-2046903
YORUM;
MANA YERİNE MADDEYE TAPMAK!
Yazarımız yazısında 2018 yılı itibarıyla hâla manevi atılımı gerçekleştiremediğimizi
ikrar ediyor ve toplumun batılılarla er veya geç karşılaşacağı korkusundan bahisle
manevi atılımın biran önce gerçekleştirmemiz gerektiğini söylüyor.
Toplumların ruhu diye bir şey vardır ve bunu ancak peygamberlere ve getirdikleri kitaplara
kulak verip uyan toplumlar müspet manada gerçekleştirebilirler.
Maalesef kahir çoğunluğu dindar ve imam hatip nesli olan son 16 yıllık Ak Parti iktidarı
bana göre bu ruhu oluşturamamıştır ve daha çok kendi deyimleriyle maddi hizmetlere
odaklanarak yazarımızın deyimiyle ülkenin ayaklarına sıkmaya devam etmiştir.
Akevler Adil Düzen çalışanları DA bunun şahitliğini yapmaya devam etmekle
birlikte o beklenen kurtuluş ruhunun oluşması noktasında 50 yıldır çalışmaktadır.
Uygarlıkların 1000 er yıllık periyotlarla insanlığın gelişmesinde kendi yapılarına bağlı
olarak yaptığı katkılar vardır.
Hak uygarlıkları adaletle birlikte barış hukukunu oluşturur bunun devamında da
kuvvet uygarlıkları zulümle birlikte teknikte ilerlemeyi oluşturur.
Şimdiki kuvvet uygarlığı artık zamanını ve fonksiyonunu tamamlamış ve düşüşe geçmiştir,
ve onun la birlikte siyaset ve ekonomik kurumları da çekilmeye başlamışlardır.
Ak Parti'de bana göre kendince gereken katkılarını tamamlamış ve yerini hakkı üstün tutan yeni medeniyetin siyasi ve ekonomik kurumlarına bırakmaktadır.
İşte son 30 yıldır ülkemizin ve dünyanın gündemine giren merhum Erbakan hocamız ve Akevler çalışanlarının birlikte oluşturduğu Adil Düzen kurumları da bunlardandır.
Gelin Yusuf hocam ana hatlarıyla ve ülkemizin mümin; (- "Bir iki noktayı eksik bıraktım, tamamlayayım. Müslim ve müminin tanımları Kuran’da ve hadislerde yapılmıştır. Ebu Hanife bunlar birdir demiştir. Tamamen hatalıdır. Kuran açıkça yazıyor. Hadis açıkça yazıyor. O halde bize düşen bu farkı ortaya koymaktır. Ahirette durumları hakkında yine Kuran’da ikisi için hüsna vardır diyor. Ancak müminlerin dereceleri vardır. Kuran müslimler için bize dünyada da hasene, ahirette de hasene ver derler diyor. Müminler için ise Allah onların mallarını ve canlarını cennet karşılığı almıştır diyor. Dünyada bekledikleri bir şey yok. Biz müminle müslimi böyle ayırıyoruz. Bedel veren müslim, askerlik yapan mümin. Şeriata göre, dünyadaki uygulamasına göre başka daha iyi bir ayırım yapsınlar. Biz onu kabul ederiz. Sadece ahret tanımı ile yetinmek demek şeriatsız laik olmak demektir."SÜLEYMAN KARAGÜLLE- http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/190/CokYor/10053/Suleyman-Karagulle/Mumin-Muslim-Hakkinda-Sorular)
insanları tarafından yürütülen, bu kervana katılın ,arkadaş ve okuyucularınızın da katılımına vesile olun da arkasından milletimizin ve insanlığın rahmetle andığı salih kullardan olalım inşaallah...