Kur’ân’ın kuşatıcılığını, aklın sınırlayıcılığına hapsetmek!
18 Mar 2018, Pazar
YUSUF KAPLAN
Batılıların, modern meydan okuma sonrasında bütün dünya üzerinde hegemonya kurmaları, bütün insanlığın hem kendi sorunlarına Batılı seküler zihin kalıplarıyla bakmalarına hem de Batı’nın geldiği noktanın ulaşılabilecek en zirve nokta olduğu yanılsamasına kapılmalarına yol açtı...
Bu da Batı dışındaki toplumların aydınlarının Batı’yı kutsamalarıyla, dolayısıyla zihnî felçleşme ve aşağılık kompleksi yaşamalarıyla sonuçlandı.
Fiīlî sömürgecilik, zihnî sömürgeciliğe dönüştü.
Her şeyi Batı kültürünün ve düşüncesinin ajandalarına göre gören gönüllü acentalar cirit atıyor her yerde; özellikle de Batılılar tarafından sömürgeleştirilemeyen ama kendi kendini sömürgeleştirme aymazlığı sergileyen Türkiye’de.
O yüzden zihni, Batılı zihin kalıplarıyla işliyor Türkiye’deki bütün kesimlerin aydınlarının.
O yüzden hadislere, mezheplere saldırıyor, “Peygambersiz İslâm” projesinin ajandasını oluşturuyor, acentalığını yapıyorlar.
Tehlikeli bir süreç bu.
KUR’ÂN’IN HAKİKATİ VE AKLIN SEFALETİ
........................
RUHSUZ DİN VE ÇÖLE DÖNEN İNSAN
Mesele, köken / mebde meselesidir.
İnsanın ne olduğunu, nereden gelip nereye doğru ve nasıl yol alması gerektiğini köken tasavvuruna sahipseniz idrak edebilirsiniz; değilseniz, yola çıkamazsınız; yola çıksanız bile yoldan çıkmanız muhtemeldir.
2500 yıllık Batı uygarlığının seyrüseferi, akılla yapılan yolculuğun, insanın hakikatle buluşmasını mümkün kılmaya yetmediğini çok iyi gösteriyor bize.
Akılla çıkılan yolculuk, akıldışılıkların hükmünü icra ettiği bir felâketin eşiğine sürükledi Batılıları ve bütün insanlığı...
Akıl, hesap-kitap yaptı; Heidegger’in “başıboş canavar” diye tarif edeceği, insanlığı, dünyayı bir düğmeye basarak yok edecek, insanı kölesi hâline getirecek, hayatı mekanikleştirecek ruhsuz teknolojilerin, teknolojik silahların üretilmesine yaradı.
Ruhsuz bir dünya icat etti.
Sadece Batılıları değil, Batılıların bütün diğer medeniyetlerin kökünü kazımaları ve Batılı hayat tasavvurunu bütün dünyaya dayatmaları gibi bir saldırganlığı akladı / meşrûlaştırdı; bu nedenle hızla sekülerleşen dünya, insanlığı, tabiatı ontolojik yok oluş felâketinin eşiğine getirip bıraktı.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/kurnin-kusaticiligini-aklin-sinirlayiciligina-hapsetmek-2044889
yorum;
Ne akılla ne akılsız!
Yazarımız Kur'an'ın kuşatılıcılığını aklın sınırlayıcılığına hapsetmemeliyiz , koymuş yazısının başlığını ve devamla akılla çıkılan yolculuğun Peygambersiz İslam projesine zemin
hazırlamak olduğuyla noktalamış .
Oysa tarih boyunca İslam alimleri aklın şer'i delil oluşunda ittifak etmişler
ve fakat akılla ilgili 3 guruba ayrılmışlardır.
Alıntı;" b) "Akıl şer'î delildir."
Elbette bunu herkes kabul etmektedir. Ancak Mu'tezile'ye göre akıl esastır, nakil onun müeyyididir. Eş'ari'ye göre nakil esastır, akıl onun mübeyyinidir. Matüridi'ye göre akıl ve nakil ikisi birlikte esastır, birbirinin müeyyidi ve mübeyyinidir. Şatibi'nin bu konuda yeni bir görüşü olmadığı gibi, kendi görüşünün ne olduğu da belirtilmemiştir. Ben bu hususta Matüridi mezhebini ihtiyar etmişimdir."(süleyman karagülle)- http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/301/28/1-GIRIS-SATIBININ-EL-MUVAFAKATI-UZERINE"
Yazarımızı anlamak mümkün değildir, acaba Kur'an akılla anlaşılmayacaksa tarikat ve tasavvuf erbabının ilhamıyla veya rüyasıyla mı anlaşılacak ya da Şia'nın ki gibi masum imamların yorumlarıyla mı anlaşılacak?.
Şeri deliller ve müçtehit imamların bunlar üzerinde ittifakı belliyken yazarımız
okurlarını ve müslümanları nereye çağırıyor ?.
Cumhurbaşkanımızının "islam güncellenmeli"sözünü yazarımız böyle mi telif ediliyor.
Bize göre tek cümleyle yapılması gerekenler bellidir ve acilen bunun önü açılarak
gereken çalışmalar teşvik edilmelidir.
Bu da ;Yeni içtihatlar ve içtihat ekollerinin oluşturulması ve bunların uygulanması
için yapılacak cihat.
Allah u teala yeni 3. bin yıl Hak medeniyetinin kurucusu olarak Türk milletini seçmiş ve
200 yıldır bu milleti buna hazırlamaktadır.
Akevler ve merhum Erbakan hocamızda son 50 yıldır bunun oluşması ve tanıtımı
cihadını vermişlerdir.
Akevler Adil Düzeni çalışanlarının bu çalışmaları gittikçe olgunlaşmakta ve bir topluluk, aşiret ve bucak oluşturacak güce gelmiştir.
Merhum Seyyit Kutub'un hedef olarak ortaya koyduğu "çekirdek cemaat"de bize göre budur.
Bu bucak inşaallah kurulduğunda ve işlemeye başladığında Türkiye merkezli bütün dünya da
bu çekirdekler çoğalacak ve meyvelerini vererek 2.kuran medeniyetinin
Adil Düzeninin kuruluşu gerçekleşecektir.
Gelin hocam artık ferdi yazılarla, konuşmalarla vakit kaybetmeden bu alternatif düzenin
tartışılıp olgunlaştırılması ve uygulanması için siz ve arkadaşlarınız çalışmaya
başlayın vesselam...