Dinamik denge stratejisi, meyvesini verdi
Yusuf Kaplan
25 Aralık 2016
İzlediğimiz dinamik denge stratejisi meyvelerini vermeye başladı yavaş yavaş: Önce Türkiye'nin iç güvenliğini tehdit eden Suriye içindeki terör örgütlerine karşı başarılı ve zekice kotarılan Fırat Kalkanı operasyonu başlattık.
Sonra, Rusya ve muhalifler arasında mekik dokuyarak Halep'te Srebrenica'dan sonra -özellikle de Farslar tarafından işlenen- ürpertici soykırımı durdurduk; Halep'i, -ülke insanının adeta seferber olmasıyla- tahliye ettik.
Son olarak Rusya, İran ve Suriye ile masaya oturduk ve bütün Suriye genelinde ateşkes kararı alınmasının arifesindeyiz...
………………….
TÜRKİYE'NİN DİNAMİK DENGE STRATEJİSİ
Türkiye'nin etrafı, özellikle son iki yıldır tam bir ateş çemberine çevrildi. İçerden ve dışardan köşeye sıkıştırıldı ve kelimenin tam anlamıyla boğulmaya çalışıldı Türkiye.
Aylardır, bu ateş çemberini yarabilmemiz ve söndürebilmemiz için denge stratejisi izlememiz gerekiyor diye bangır bangır bağırdım televizyonlardan ve bu sütundan.
Madem Abdülhamid'in torunları olduğumuzu söylüyoruz; öyleyse onun bir denge stratejisi dehası olduğunu bilelim, biz de bu zor zamanda sıkıştırıldığımız bu ateş çemberinden ya da kurt kapanından denge stratejisi izleyerek çıkabileceğimizi görelim, diye haykırdım.
Bu çerçevede Rusya bir aks / eksen ülkesi olduğu için Batılıların Türkiye'yi içerden ve dışardan köşeye sıkıştırdıkları, boğmaya çalıştıkları bir zaman diliminde Rusya'yla ilişkilerin koparılmasının intihar olacağını söyledim.
Yine, böylesi bir zaman diliminde müttefiklerimizi artırmak, düşmanlarımızı azaltmak zorunda olduğumuzu söyledim.
Suriye politikamızı gözden geçirmemiz gerektiğini söyledim.
Dahası, Arap dünyasının aks ülkesi Mısır'la ilişkilerimizi koparamayacağımızı söyledim.
Çağrılarım, yüreği yangın yerine dönen, imal-i fikirle uğraşan bir yazar olarak haykırışlarım nihayet karşılık buldu.
Elbette sadece bendeniz değildim sadece bu çağrıları yapan. Başka yazar arkadaşlar da vardı.
Türkiye, özellikle 15 Temmuz'dan yaklaşık üç ay öncesinden bu yana dış politikada önemli adımlar atmaya başladı. Özellikle dinamik denge stratejisi, Türkiye'nin içerde ve dışarda attığı adımlarda mesafe almasını sağladı.
Dinamik denge stratejisini, hem dik durmak hem de dikkatli olmak, diye tarif etmiştim. Türkiye Fırat Kalkanı operasyonuyla dik durdu; Suriye'de manevra alanlarını genişletti ve oradan dinamik bir denge stratejisi üretti.
Türkiye, 15 Temmmuz'un hemen arifesinde Rusya'yla ilişkileri rayına oturttu. Düşmanların azaltılması, müttefiklerin çoğaltılması ilkesini benimsedi. Şimdi Mısır'la ilişkileri de rayına oturtacak diplomatik adımlar atıyor...
DENGELERİ GÖZETEREK DENGELERİ BELİRLEMEYE BAŞLAYACAĞIZ...
Geldiğimiz noktada umutlarım artmaya başladı.
Öyle ki, geliştirdiğimiz dinamik denge stratejisi Amerikalıların da bir şekilde pes etmelerine imkân tanıdı. Terör örgütlerine karşı gerçekleştirdiğimiz Fırat Kalkanı operasyonu, Rusya'yla kurduğumuz imajinatif diplomatik ilişkiler, Halep'in bir haftada -üstelik de İranlı Şebbihaların ateşleri altında- tahliye etmemiz Amerikalıları da dize getirmemize imkân tanıdı: Bütün bunlardan sonra Amerikan yönetimi, Ankara Büyükelçisi aracılığıyla NTV'ye yaptığı açıklamada, “Türkiye'nin askerî ve diplomatik girişimlerini destekliyoruz” dedi.
Dinamik denge stratejisi budur. Dik durarak ama dikkatli, sürekli teyakkuz hâlinde olarak önce dengeleri gözeteceksiniz; sonra zamanla dengeleri siz (de) belirlemeye başlayacaksınız...
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/dinamik-denge-stratejisi-meyvesini-verdi-2035077
YORUM;
İSTEYEREK VEYA İSTEMEYEREK HİZAYA GELMEK!
Yazarımız ülkemizin dinamik denge stratejisine geldiğini
ve bunun da kendisi ve başka arkadaşları sayesinde oluğunu
sevinerek söylüyor.
Ama bence dengeye gelmek değil dengede durmaktır önemli olan.
Yazımızın başında bir ayete atfen; isteyerek veya istemeyerek
Allah’a(cc) gelmekten bahsettim.
Denge de durmanın tek şartının da Allah’(CC)ın şeriatine göre tavırlar
almak olduğunu söyleyebiliriz.
O açıdan baktığımızda bugünkü dengeye gelmenin zorunlu bir davranış
olduğunu söyleyebiliriz.
Yani artık köşeye sıkışılmış bir durum var gibi.
İsteyerek gelmek içinse hala hiçbir radikal adım atılmış değil.
O zaman kadim İran ve Rus siyasetine hizmet ediliyormuş gibi
bir görünüş ortaya çıkıyor.
Rahmetli Erbakan hocamızın yaklaşık 20 yıl ülkede ve dünyada
anlattığı Adil Düzenin kitaplarına ve video kayıtlarına baktığımızda
ayni kökenden gelen Ak Partililerin bu konuda bir adım atmadığı da ortada.
Atılacak gibi de değil.
Kendilerini kurtarmak için bir şeyler yapılıyor görüntüsü var.
Maalesef her benzer durumda olduğu gibi geniş halk kitleleri
bu sıkıntılara istemeyerek katlanacaklar gibi.
Bizde Akevler Adil Düzen çalışanları olarak 50 yıllık ilim ve
tecrübe sahipleri olarak her sabah o müjdeli adım haberini bekliyor
ve çalışmaya devam ediyoruz.
Yazarımıza ve medyadaki Kur’an ehliyim diyen medyatik konuşmacı
ve yazar refiklerine de gelin işi somutlaştırın, çalışmalarımıza
katılın zararın neresinden dönerseniz, sizin ve halkımız için kârdır
Diyor,dua ve çalışmalarımıza devam ediyoruz…