27.09.2016

…

17/25 Aralık'ı, 15 Temmuz'u yapan örgüt ve onu kullanan küresel irade elbette pes etmeyecek.
Elbette teyakkuzda olacağız.
Ben de durmadan bu uyarıda bulunuyorum, bulunacağım.
Fakat bir dakika!
Bunu gündelik hayatımızda bir "arıza"ya yol açmadan yapmak zorundayız.
Medya sorumlu davranmalı; olur olmaz söylentileri ve panik duygusunu yaygınlaştırmaktan kaçınmalı!
Çünkü esas olay "psikolojik savaş" alanında sürüyor.
Büyük ihtimal, bundan sonrasını finans alanında ve sosyal farklılıklar üzerinden oluşturulacak psikolojik harekâtlarla sürdürecekler.
O halde nasıl darbecilerin yeni hamlelerine karşı uyanık kalacaksak...
Darbe veya kargaşa uyarısı yapıyormuş gibi davranıp korku yayanlara karşı da uyanık olmak zorundayız.

…

Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/babaoglu/2016/09/27/panik-tuzaktir-kapilmayin

Yorum:

Bakış Açısı

Sayın Barlas sağlık sorunları sebebiyle bir süre ara vermiş durumda. Ben de bu süre zarfında Sayın Babaoğlu’nu takip etmeyi uygun gördüm.

Sizinle paylaştığım yazısında Babaoğlu adını ifşa etmese de, açık açık söylemese de en büyük tehlike olan yanlı basından dem vurmuş durumda.

Evet, devamlı insanları gruplaştıracak, içine kin, nefret tohumları ekecek, korku kapanına sıkıştıracak haberlere yer veren basın, aslında başka hiçbir güce gerek bırakmadan ülkeyi çöküşe götürüyor.

Çabuk galeyana gelen bir millet olarak bizim de gerçekten sağduyulu olup, bize gelen her haberi önce bir süzgeçten geçirmemiz gerekiyor. Niye sadece biz varmışız veya en önemli olan bizmişiz gibi bir tavır takınıyoruz ki. Yeryüzü hepimize yetecek kadar büyük, sorun şu ki; bizim kafalarımız küçük, dünyalarımız küçük. Tahammülsüzüz, hoşgörü kendimize kadar, özgürlük kendimize kadar, saygı kendimize kadar. İyi de bu tavırlarla nereye kadar?

Kuran’ı orijinal metninden anlayarak okuyuncaya kadar hep ama hep Kuran’ın sadece Müslümanlardan, emir ve yasaklardan, cennet ve cehennemden bahsettiğini düşünürdüm. Okuduğum şeyin yalnız bir inanç değil, bunun çok ötesinde bir sistem kitabı olup, farklı düzenlerden hatta uygarlıklardan bahsettiğini anladığımda artık vazgeçtim bağnaz olmaktan.

Evet, söylemesi güç ama ben farkında olmasam da aslında tam bir bağnazmışım. Benden farklı insanların yaşam haklarını sorgulamasam da ben ve o olmayı terk etmeden biz olabileceğimizi anlayamamışım. İşte tam da bu noktada Kuran düğümü çözüyor ve diyor ki;

يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا

“Ey İnsanlar, muhakkak ki biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve tanışmanız için sizi şubeler(farklı topluluklar) ve kabileler kıldık.” (Hucurat 49/13)

Referans Kuran olunca bağnazlık hastalığından hala kurtulamamış olanlar bu yoruma hemen ‘dinci’ etiketi yapıştırıp bir kenara atabilirler. Normal olmasa da yaygın bir durum. İş bunu yenmekte zaten. İpler burada kopuyor. Her söze kulak verip en iyisine uyabilenlerdir, akıl sahipleri. Bu da Kuran’dan, yapacak bir şey yok.

Sadece bir dakikanızı ayırıp yargılamadan düşünürseniz, eminim ki ne demek istediğimi anlayacaksınız.