Türkiye üç koldan terör saldırısı altında!
“Üç koldan terör saldırısı” benim değil, bizzat kendilerinin söylemi.
Çok kişiden oluşan ama tek adam yönetiminin sesini yansıtan AKP iktidarı, 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri yaptığı gibi, her terör saldırısının arkasından üç terör örgütünün adını birlikte anıyor...
Bunların bağlantılı olduğunu, birbirlerinin taşeronluğunu yaptığını belirtiyor...
50’den fazla insanımızı yitirdiğimiz, bağıra bağıra “Geliyorum” diyen Gaziantep IŞİD katliamından sonra da aynı mesaj verildi:
1) Kürt ırkçılığına ve ayrılıkçılığına dayalı PKK terörü.
2) İslam Radikalizmine dayalı, Türkçe ismiyle Irak Şam İslam Devleti, IŞİD veya İngilizce adıyla Islamic State of Iraq and the Levant, ISIL, veya Arapça ismiyle DAEŞ veya DEAŞ terörü.
3) Devletin içine yuvalanmış “Paralel” cemaatçilerden oluşan Fethullah Gülen Terör Örgütü, FETÖ terörü.
***
Bu üç terör örgütüne yakından baktığımızda, hem nesnel verilerden hem de bizzat AKP iktidarının demeçlerinden hareketle neler görüyoruz:
1) AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde, PKK terörünün aldığı canların sayısı tek rakamlı düzeye inmişti.
AKP iktidarında PKK terör eylemleri hızla tırmandı.
“Barış süreci” veya “Açılım süreci” denilen dönemde (bizzat kendi ifadelerine göre) AKP iktidarının göz yummasıyla PKK terör örgütü yığınak yaptı, güçlendi...
Ve Erdoğan’ın, başkanlık rejimine destek alamayacağını anlayıp bu süreci bitirmesiyle, yeniden çok şiddetli bir biçimde saldırıya geçti.
Yani PKK terörü açıkça, AKP iktidarı tarafından müsamaha gösterilerek, (bizzat kendilerinin belirttiğine göre) güçlenmişti.
(Siz buna, AKP’nin hem Allah’tan hem milletten af dilediği bir aldatılma olayı olarak da bakabilirsiniz elbette.)
2) IŞİD terörü diye bir olay AKP iktidara geldiğinde zaten yoktu.
Erdoğan’la Esad’ın, ortak kabine toplantısı ve ortak piknik yapacak kadar ileri olan dostluğu, yanlış politikalar sonunda, “Esed gitmelidir”, “Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağız” biçiminde düşmanlığa dönüşünce, Esad’ı devirmek için Suriye’deki Sünni İslamcı güçlere verilen destek sırasında IŞİD ortaya çıktı ve güçlendi. A
yrıntıya girmeye gerek yok, bu ilişki de bizzat kendi beyanları ve hem ulusal hem de uluslararası medyaya yansıyan somut verilerle yeterince kanıtlanmıştır.
(Siz elbette bu olaya da AKP iktidarının, Allah’tan ve milletten af dilediği ikinci bir aldatılma olarak da bakabilirsiniz.)
3) FETÖ için fazla söze gerek yok; AKP, birlikte iktidara geldiği bu ortağına “Ne istedi de vermedi” ki!
AKP, FETÖ’yü doğrudan kendi elleriyle devletin içine yerleştirdi, besledi ve güçlendirdi. (Galiba Allah’tan ve milletten resmen af diledikleri tek aldatılma olayı da bu oldu.)
***
Bugün AKP iktidarının yakındığı her üç terör saldırısı da, yine kendi ifadelerine göre, bizzat kendileri tarafından uygulanan yanlış politikalar ile güçlendirilmiş örgütler tarafından yapılmaktadır!
Ve AKP “Kendin pişir kendin ye!” mantığıyla, “kendi yarattığı/büyüttüğü sorunlarla” mücadele için, seçmenden yeniden destek isteyecektir!
Yanılgı
Yazarın vurgu yaptığı gelişmeleri detaylandırıp sayfalar dolusu yorum yapılabilir. İyi niyetli bir iktidar anlayışının fırsatçı fesatçıları diye de yorum yapılabilir elbette. Ama bana göre yazarın vurguladığı Ak Parti hatalarının yanı sıra, önlemler noktasındaki eksikliğinin daha amatörce olduğunu düşünüyorum.
Mecliste Kuran okuyan, türbana azami hassasiyet gösteren, dindar gençlik isteyen vs… ilkelerle halkının karşısına çıkan bir iktidarın, yeterli güce sahipken Kuran’dan faydalanmaması ve Adil bir Kuran sistemine geçiş için gerekli mücadeleyi sergilememesi çok manidar.
Parti teşkilatları için seçtiği kadrolarının da çizgisi de aynı şekilde manidar. Daha net bir ifadeyle, Erdoğan’ın verdiği mücadelede tek başına kaldığı da aşikardır. Buna kendi oluşturduğu kadroları da dahildir. İster görev verdikleri, ister görev isteyenlerin elde ettiği makamların tamamının sorgulanması, gözden geçirilmeleri, denetlenmeleri veya teşkilat kadrolarının seçim biçiminin değiştirilmesi gerekir.
Tam bağımsız bir ekonomi için faizsiz sistem, adil bir yargı için hakemlik, adaletin tesisi için kısas, liyakat-erdem-ehliyet üçlüsü için tabandan yukarıya üçgen şura seçim sistemi ve son olarak her türlü suçun caydırıcılığı adına idam ceza sisteminin getirilmesi gerek.
Bütün bunlar, halkın iyi niyetli bir lider temennisi veya kötü bir lider korkusunu ortadan kaldıracak ve kişiye değil sisteme entegre yöneticilerin idaresini mümkün kılacaktır.