Sanat, zamanın ve mekânın İslâmileştirilmesi meselesi
Yusuf Kaplan
20 Haziran 2016
Son yıllarda, “İslâm medeniyetine bir saldırı var!” gibi cümleleri sıklıkla duyuyoruz. Ama İslâm medeniyeti diye bir şey var mı, diye hiç sormuyoruz.
İslâm medeniyeti, Osmanlı'nın durdurulmasıyla tarihe karıştı. Gök kubbe çöktü. Müslüman zihni ve Müslümanca yaşama zemini de göçtü.
İslâm medeniyetinin fiilen yaşamıyor oluşunun en temel nedeni, teşbîhî boyutun, yani Müslümanca yaşama zemininin, yani Medine sürecinin, yani beşerî şuur düzleminin inşa edilememesidir. Bu mesele kavranamadığı için, yanlış sorular sorup, yanlış cevaplar üretmekten kurtulamıyoruz.
…………………………
HAKİKAT VE SANAT, SÎRET VE SÛRET
İşte bu ameliyenin gerçekleştirilebileceği alan, en geniş anlamıyla, “sanat”tır.
Sanat, ilâhî / tevhîdî hakîkatin peygamberî sîrette tecelliyatının beşerî sûrette yeniden tecellî ettirilmesi işlemidir: Yani zamanın ve mekânın İslâmîleştirilmesi çabasıdır.
Kendimize ve etrafımıza şöyle bir bakalım: Zamanımızı ve mekânımızı ne kadar İslâmîleştirebiliyoruz? Sadece müşterek düzlemde değil, münferit düzlemde de…
Memlekette TOKİ diye bir canavar dolaşıyor! Bize Müslüman şehir nedir, nasıldır sorusunun cevabını vermek, modelini ortaya koymak yerine, iliklerimize kadar yaşadığımız kültürel şizofreniyi adeta ispat eden sarsak, ruhsuz ve kimliksiz mekânlar, evler, şehirler yapıyor.
Bizim hayat, hakikat ve sanat tasavvurumuz üzerinden mekânımızı ve zamanımızı yeniden tanzim edemezsek, bütün yaptığımız maddî atılımların hepsi boşa gider. Dünyada cami yapamayan tek ülke biziz. Sinan'ın camilerinin bile berbat karikatürü camilerimiz.
Sinan'ın torunlarının, bugün Saraybosna'da, Üsküp'te, Balkanların, Libya'ya kadar Arap dünyasının dört bir tarafında dünyanın en şirin, en şiir şehirlerinin mimarlarının bugün bırakınız kendilerinin şehir yapamamalarını, kendi şehirlerini bile koruyamıyor olmaları, ne kadar sarsıcı bir medeniyet krizi yaşadığımızı gözler önüne seriyor olsa gerek.
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/sanat-zamanin-ve-mekanin-islamilestirilmesi-meselesi-2029840
Yorum;
En zor medeniyetin doğumu!
İslam Medeniyeti Vakfı çalışıyor.
Başkanı da Reşat Erol ağabeyimiz olmuş.
En zor(peygambersiz)medeniyeti bu kadar az insan mı kuracak?
Evet insan mahlukatın içinde bir yönden en zayıfı.
Vasıtasız ne doğabiliyor ne yaşayabiliyor ne de ölebiliyor.
Vasıta derken toplumun desteği olmadan yani.
Yazarımız Yusuf Kaplan İslam medeniyeti öldü,yok diyor
ki bu yazısında haklı.
Ama yeni İslam medeniyetinin nasıl kurulacağı konusunda
pek fazla yol kat edemediği de zahir.
Ömrü boyunca okumuş yazmış anlatmış olması onun
bu işin çözümünü bildiği anlamına gelmiyor.
Çünkü bir aile kurmuyorsunuz.
Mahalle ,ilçe, il devlet te kurmuyorsunuz insanlığı aydınlatacak
huzura kavuşturacak hemde yüzlerce yıllık bir medeniyet kuruyorsunuz.
Kendilerine direk olarak Allah(cc)’tan vahiy gelen ve o şekilde
peygamberlerin yapabildiği başlatabildiği bir medeniyet.
Bunun için yüzlerce de formül olması lazım.
Bu formüllerinde “kainatın yaradılış planı olan Kur’an’”dan
istihraç edilmesi yani içtihatlara dönüşmesi lazım.
Allah Türkiye’mizi ve Türkiye’de de İzmir şehrimizi
seçmiş bu büyük olayın hazırlıklarının derlenip toparlanabilmesi için.
İşte 1967 yılında Akevler kredi ve yardımlaşma kooperatifi İzmir’de bu formüllerin
Türk halkına anlayabileceği bir şekilde tercüme edilmesi için kurulmuş.
Oradan da İstanbul’a İslam Medeniyeti vakfına sıçramış.
Bundan sonrada ete kemiğe bürünerek Yalova-Çınarcık-Teşvikiye
beldesine sıçrayacağına inanıyoruz.
Çünkü hazırlıklar o yönde gelişiyor.
Yazarımıza seslenişimizi yenileyerek diyoruz ki;
Yusuf hocam Akevler Adil düzen çalışanlarına sözün var.
Buyur çalışmalarımızı teşriki mesai haline dönüştürelim de
kurtuluşlarına vesile olalım “karaya vurmuş deniz yıldızlarının”.
Çünkü bu alanda 50 yıldır doddoğru yürüyen başka bir kervan yok.
Hem de hiçbir sapmaya uğramadan”ilimde derinleşme yolunda”…