Erbakan: Dalgakıran ve Dalga kuran
1197 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

Erbakan: Dalgakıran ve Dalga kuran

Yusuf Kaplan

29 Şubat  2016

Rahmetli Erbakan Hoca'yı mumla aradığımız günlerden geçiyoruz. Hoca'nın tohumlarını ektiği mirası iyi anlamak ve bu mirasa sahip çıkmak zorundayız. Yoksa baş aşağı yuvarlanırız.

Ak Parti, millî görüş köklerine hakkıyla sahip çıkabilirse bu toplumun önünü açar, sahip çıkamazsa, kaderi ANAP'tan farklı olmaz.

Fikriyat olmadan tatbikat olmaz çünkü. Fikriyat olmadan medeniyet yolculuğuna çıkılamaz. Köksüz ağaç meyve vermez, kök salamaz, esen rüzgârların önünde savrulmaktan ve yok olmaktan kurtulamaz.

……………………….
MİLAT OLARAK ERBAKAN

İşte Hoca, 1908 yılından itibaren ivme kazanan, 1923'le birlikte kesin bir dönemece giren ve bizi tarihten sürgün eden başaşağı gidişe "dur!” demiş, bu başaşağı gidişi tersine çevirmiş, Türkiye'nin hem tarihî derinliğini, hem de irfanî derinliğini aynı anda harekete ve hayata geçirecek bir silkiniş, diriliş ve varoluş yolculuğunun tohumlarını ekmiş bir sembol şahsiyettir.

İki yüzyıldır iliklerimize kadar yaşadığımız ikinci büyük medeniyet krizinin hem nasıl anlaşılabileceğine, hem de nasıl aşılabileceğine ilişkin tarihî atılımlara ve açılımlara öncülük etmiş bir dalgakıran ve dalga kuran kişi olarak tarihe geçmiştir.

Erbakan, bu dalgakıran ve dalga kuran rolüyle, bu iki yüzyıllık fetret döneminde milat olarak kilit rol oynamıştır: İki yüzyıllık medeniyet krizi tarihimizde bir Erbakan'dan öncesi, bir de Erbakan'dan sonrası vardır artık.

ERBAKAN'DAN ÖNCESİ: YOK OLUŞ SERÜVENİ
Erbakan'dan öncesi, Türkiye'nin tarihî derinliğini ve medeniyet iddialarını yitirdiği, tarihten sürgün yediği bir yok oluş serüvenidir. Yaklaşık yarım asır süren bu dönem, bizim Müslüman olduktan sonraki tarihimizin en karanlık dönemidir.

Tarih yapan, medeniyet kuran ve medeniyeti koruyan tarihin akışını belirleyen bir aktörden, kurucu bir özne'den, tarihte tatil yapan, Batılıların yaptıkları tarihte sadece figüran rolü oynayan bir nesne'ye dönüştüğümüz, tarihten çekildiğimiz ve her şeyimizi yitirdiğimiz bir çöküş dönemidir bu.

ERBAKAN'DAN SONRASI: MEDENİYET FİKRİ VE YÖRÜNGE OLUŞTURMA GAYRETİ
Ancak Erbakan'la birlikte, Türkiye, yeniden medeniyet iddialarına sahip çıkan, İslâm'ın adalete, hakkaniyete, sulhe ve kardeşliğe dayalı dünya tasavvurunu hem Türkiye'nin siyasî hayatında, hem de sosyal, kültürel ve entelektüel hayatında ülkemizin gündemine taşıyan bir yolculuğa soyunabilmiştir.

"Millî Görüş” hareketi, Türkiye'de, medeniyet iddialarımızı ümmet bilinci ekseninde bu topraklarda yeşerttiğimiz bin yıllık İslâmî ruhu eksene alan, çok yönlü, bütün medeniyet coğrafyamıza uzanan yerli ama hem bölgesel hem de küresel bir harekettir.

Millî Görüş, iki anlamıyla millî'dir: Birincisi, yabancılaşmaya, sekülerleşerek Batılılaşmaya ve mankurtlaşmaya karşı “yerliliği”, tarihî derinliği ve köklere dönüşü temsil eder.

İkincisi de, “İbrahim milleti” olarak Kur'ân'da “ümmet” anlamında zikredilen “millet”i yani “evrenselliği” ifade eder. Bu açıdan çok zekice, hatta dâhîce bir buluştur.

"Millî görüş” hareketinin motto'su hâline gelen “millî ve manevî kalkınma” fikri, sanıldığı gibi, modern, seküler, kalkınmacı, niceliksel bir siyasî, iktisadî ve sosyal kalkınma fikri değildir.

Bir direniş ve silkiniş, bir diriliş ve varoluş hamlesidir. Bir medeniyet çağrısıdır. Bütün bir İslâm dünyasını ortak bir hedefe, gayeye ve yöne yönlendirme kaygısı güden bir hakikat yolculuğu.

HEPİMİZ, ERBAKAN'IN PALTOSUNDAN ÇIKTIK!
Hak-Batıl mücadelesine dayanan medeniyet fikri ekseninde yapılan “millî görüş” yolculuğu, Türkiye genelinde, hayatın her alanında, İslâm'ı yörünge konumuna yerleştirmeyi başarmıştır.

Artık, Türkiye'de hiç bir hareket, hiç bir oluşum, İslâm'ı devre dışı bırakarak var olamaz. İslâm'ı devre dışı bırakan her tür hareket, kısa devre yapmaya mahkûmdur.

İslâm, hayatın her alanında, geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde, yörünge hâline gelmiştir zira. Ama bu yörüngeyi hayata ve harekete geçirme süreci henüz gerçeğe dönüşebilmiş değildir. Biraz daha zamana ve sarsılmaz bir gayrete ihtiyacımız var bu konuda.

Öte yandan Hoca'nın dalgakıran ve dalga kuran mirası, aynı zamanda, yansımasını İslâm dünyasında da bulmuştur.

D-8 projesi, hem İslâm dünyasının nasıl toparlanıp yeniden tarihe gireceğinin hem de küresel sistemin haksız hegemonyasının nasıl kırılabileceğinin, dolayısıyla yeni bir dünyanın nasıl kurulabileceğinin en önemli göstergelerinden biri olan küresel bir projedir.

O yüzden şu cümleyi gönül rahatlığıyla kurabilir ve Hoca'yı rahmetle, minnetle ve şükranla böyle anabiliriz: Hepimiz, Erbakan'ın paltosundan çıktık. Hepimiz, Erbakan'dan, onun kurduğu "millî görüş” hareketinden “süt etmiş” hakikatin hakikatli çocuklarıyız.

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/erbakan-dalgakiran-ve-dalgakuran-2027135

yorum:

Baba mirası değil komşu yağması!

“Ak parti milli görüş köklerine hakkıyla sahip çıkabilirse

bu toplumun onünü  açabilir,sahip çıkamazsa kaderi

ANAP’tan farklı olmaz.”

Yazarımız böyle buyurmuş. Bir benzerliği yakalamış bence Ak Parti ve ANAP’ın

köksüzlüğünü.

O zaman kökü olmadığına göre, Ak partinin  toplumun

önünü açması mümkün olmadığı gibi sonunun

ANAP gibi olması da mukadderdir.

 KARAGÜLLE hocamız ak parti kurulduğunda böyle tarif etmişti ak partiyi.

“Baba mirasıyla değil komşu yağmasıyla geldiler.”

Erbakan hocamız merhum tabii ki bir nevi baba mirasıyla ortaya çıkmıştı.

O zamanki İslami kanaat önderlerinin hazırladığı imkanı

en güzel şekilde değerlendirerek.

Bir devleti yönetmenin danışmanlarla olamayacağının kanıtı

olacak bence Ak Partinin âkibeti.

Devlet yönetmek ilim ve cisim işidir.Ne sadece ilimle nede cisimle.

İlim ise çalışmakla ve tatbik etmekle olur.

Tabii ki burada İslam’a göre yönetmekten bahsediyoruz.

Mevcut düzene göre yönetecekseniz nerde kalır  sizin

müslümanlığınız.

40 yıllık Milli görüş dönemi de bir devirdi geldi geçti.

Yeni devir ADİL DÜZEN devri olacak, bunu da dersini

iyi çalışmış Akevler Adil Düzen çalışanları sağlayacak  inşallah.

Allah bir mikrobu bile terk etmeyeceğine göre  Adil Düzen

çalışmalarını uygulayacak soyadı Erbakan olmayan bir asker Ömer’i

gönderecektir biiznillah.

Yazarımız Yusuf Kaplan Erbakan merhumu dünyada milat olarak anmış

ama nedense bir kelimeyi telaffuzdan kaçınmış.

Oysa ki “Adil Düzen”Erbakan hocamızın bir nevi ikinci

adı olmuştu, dünyanın şahitliği ile.

Yusuf hocam buyurun Akevler İslam Düzeni üzerinde 50 yıldır

çalışıyor sizde bu kervana katılın ve coğrafyamızdaki  ve dünyadaki

Sömürü, kan ve gözyaşının durmasını erkene alalım birlikte  inşaallah…

 

 

 

 

Ali Bülent Dilek






Sayı: 351 | Tarih: 6.03.2016
Ahmet Hakan
Kürtler neden Sur'a yürümedi
Kürtler neden Sur'a yürümedi
1218 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ergün Diler
Tek Hedef
Tarihi Gelişme
1199 Okunma
Süleyman Karagülle
Yusuf Kaplan
Erbakan: Dalgakıran ve Dalga kuran
Baba mirası değil komşu yağması!
1197 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Barlas
28 Şubat soruşturması yine çarpıtılmazsa neler olur?
Adalet
1144 Okunma
Tayibet Erzen