Huzur Nerede?
Ne zaman biraz izin yapsam Türkiye'de ve dünyada önemli olaylar meydana gelir. Bu seferki yokluğumda, İran ile Suudi Arabistan birbirine girdi.
İran'ın Ortadoğu politikası Şiilik üzerine kuruludur. Şii yönetimleri ve Şii siyasi grupları destekler.
Suudi Arabistan ise ne zaman İran'ı rahatsız etmek istese, Şiileri hedef alır. Son olarak ülkesindeki yüzde 10 civarındaki Şii nüfusun dini lideri sayılan Ayetullah Nemr Bakır en-Nemr'i idam etmesi bu politikanın bir sonucu.
Bu iki ülkenin, bir kez daha papaz olması, bana rahmetli Erbakan dönemindeki "Huzur İslam'da" sloganını hatırlattı. Tabii tersten!
Siyasi sloganlar dönemseldir. Bugün çok mantıklı, çok makul gelen bir siyasi ideoloji, devir değiştiğinde gayet manasız ve uçuk görülebilir.
Erbakan ve arkadaşlarının "Huzur İslam'da" demesi hiç de saçma değildi. Hatta İslamcı olmayanlar bile, katılmasalar da, bu sözdeki mantığı anlayabiliyorlardı...
Ama şimdi gelin de, İslam'ın en hakiki temsilcisi olduğunu iddia eden şu iki ülkenin haline bakın. Ellerinde imkân olsa birbirlerini bir kaşık suda boğacak haldeler. E, hani huzur İslam'daydı?
Aslında olay basit: İran da, Suudi Arabistan da, Ortadoğu'da kendi borusunun ötmesini istiyor.
Yani işin özünde devletlerin buz gibi soğuk iç ve dış çıkarları çekişiyor. Ama bunu, bölge üzerindeki güç mücadelesi olarak değil de, bir mezhebi, belli bir dini düzeni koruma gibi gösteriyorlar.
Sonuçta inanç, insanların elinde huzurun değil, huzursuzluğun; barışın değil, savaşın kaynağı haline getiriliyor.
Ben dinden türetilmiş siyasi ideolojilere ve siyasi sloganlara epeydir iltifat etmiyorum. İnanın böylesi daha huzurlu oluyor!
Huzur İslam’da..!
‘Ağzı olan konuşuyor’ repliğini herkes hatırlar. ‘Bilen de bilmeyen de yorum ve eleştirilerde bulunur’ anlamındadır. Bu durumda önyargı ve genellemeler kaçınılmaz olur.
Sözü geçen ülkelerin ‘’İslam Temsilciliği’’ bir yana, ‘İslam’ (Barış) oldukları bile muamma iken, ‘İslam Ülkesi’ diye atıfta bulunmak Allah’ın dinine saygısızlıktır.
Hz. Peygamber’den sonraki dönemlere bakıldığında, aslında durum pek de iç açıcı değil. İktidar savaşları günümüze kadar devam ediyor. İslam’ı yaşamak bir tarafa, menfaatlerimiz doğrultusunda yorumlamaktan kaçınmıyor, lekeliyoruz.
Alevi, Sünni ve şiiye farklı Kuran’lar inzal edilmiş gibi. Hatta Şafii ve hanefiye de farklı. Bir de her ülkenin kendi kitabı da varmış da biz bilmiyoruz.
Cehaletimizden haya edemedik bir türlü. Savaş, kan, gözyaşı, fakirlik, israf, şatafat, tembellik ve cehalet her yönüyle bizleri sarmalamış durumda. Böyle olmasa yazar, ‘huzur nerede’ diye başlık atabilir miydi yazısına? Huzurun nerede olduğunu bilmez miydi?
Farkında mısınız, Allah’ın Dinini ne hale getirdik?