Bu coğrafyayı anlatırken kelimeler kifayetsiz kalabilir
15.01.2016
Farklı senaryo
Senaryosunu yapımcıya satmak isteyen yazarın eski Yeşilçam'da anlatılan öyküsünü duymuşsunuzdur. Bu yazar yapımcıyı bürosunda ziyaret eder ve "Bir senaryo yazdım, size vermek istiyorum" der. Yapımcı elinde çok fazla senaryo bulunduğunu söyleyince yazar itiraz eder... "Benim senaryom şimdiye kadar yazılanlara hiç benzemiyor. Çok farklı bir senaryo bu" diyerek senaryosunu anlatmaya başlar...
Zengin delikanlı ve yoksul kız
- Zengin fabrikatörün oğlu fabrikada işçi olarak çalışan yoksul kıza âşık olur. Ama bu aşkı zengin baba engeller. Kız evlilik dışı bebeğini doğururken ölür. Delikanlı da bunu duyunca intihar eder. Bu iki âşık toprağa verilirken zengin fabrikatör, evlilik dışı doğan torununu kucağına alıp ağlar...
Yazar senaryosunu anlatırken yapımcı onun sözünü keser ve "Elimdeki bütün senaryolar bunun gibi zaten. Senin senaryonun neresi farklı" diye sorar... Yazar gülümser, "Benim senaryom ayda geçiyor" der.
Bıktırıcı tekrar
Yıllar geçse de Ortadoğu'da hep aynı senaryoların yazılması sizleri de bıktırmadı mı? Ölümden kaçmak için barışın egemen olduğu coğrafyalara sığınmaya çalışırken Akdeniz'de boğulan insanlar, bizim dışımızda hangi ülkelerin yüreğini sızlatıyor? Ya da Paris'i terör vurunca ağlaşan aydınların kendi ülkelerindeki teröre adeta destek vermeleri sizi şaşırtıyor mu?
Sizler de bu günlerde kelimelerin kifayetsiz kaldığını hissetmiyor musunuz?
Tamamı http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2016/01/15/bu-cografyayi-anlatirken-kelimeler-kifayetsiz-kalabilir
Yorum:
Türkiye’ye diktatör gerekli
Dünya siyasetine hakim olan Sermaye’nin hedefi değişmedikçe tüm bu yaşanan oyunlar tekrar eder, senaryolar değişmez sadece oyuncular değişir. Türkiye-İran savaşını çıkarmaya kararlı olan Sermaye, üçüncü cihan savaşını çıkarmak için uygun zemin oluşturmak için bu kadar çalışmışken ve kendince başarıya bu kadar yaklaşmışken vazgeçeceğe hiç benzemiyor. Ancak onların mekr’lerine Allah’ın da mekr ile cevap vermesi halinde kurtuluş olur.
Doğuda tansiyon düşmüyor, o yetmiyormuş gibi her gün başka bir kriz. Şimdi akademisyenler krizi çıktı. Devlet bölgedeki teröristlerin kökünü kurutmak için operasyonların dozunu artırınca ve kararlı bir şekilde direnince bakın ne oldu. Yüzlerce şehit veren bölgeden bugüne dek bihaber olan hümanist akademisyen kardeşlerimizde birden bir ampul yandı ve çatışmalara bir son verilmesini istediler. Ne kadar içten, samimi ve barış yanlısı bir tutum!!!
Her fikrin özgürce ifadesinin kaçınılmazlığına inandığım kadar fitne amaçlı faaliyetlerin de en şiddetli şekilde cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Kimse kusura bakmasın ama Türkiye’de gerçekten diktatör bir yönetim olsaydı kimse haddini bu kadar aşamazdı.