09.08.2015
Galiba bazı kavramları yeni dünyanın gerçekleri ışığında yeniden değerlendirmek gerekiyor. Örneğin "Milliyetçilik"ten "Vatanseverlik"e geçiş sürecinde, eski değerleri yeni kavramlara karıştırdığınız takdirde, kavram kargaşasına düşebilirsiniz.
Bernard Shaw bu kavram kargaşasının bir yansımasını "Vatanseverlik, siz orada doğduğunuz için kendi ülkenizin diğer ülkelerden daha değerli ve daha üstün olduğuna inanmanızdır" şeklinde formüle etmiş.
Vatanseverlik nedir?
Oysa çağdaş dünyada "Vatan sevgisi" gibi "Devlete sadakat" kavramının da kapsam ve boyut değiştirdiğini görüyoruz. Tarihi süreçlerin kaçınılmaz bir sonucudur bu. Çağımızda ulusal egemenliklerin birer bölümü bir potaya atılarak, "Vatanseverlik" kavramı da nitelik değiştirdi. "Devletlerin birbirlerinin iç işlerine karışmaması" diye tanımlanan kuralın eski anlamı kalmadı.
"Kabileye sadakat"ten "Krala sadakat"e dayanan çizginin çağımızda "İnsanlık değerlerine sadakat"e dayandığını görmezden gelirseniz "Benim teröristim haklıdır" söylemi ile, bazen terörist örgütlerin eylemlerini, bazen de devlet terörizmini savunmak durumunda kalabilirsiniz.
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2015/08/09/kavramlari-da-kargasaya-kurban-etmeyelim
Yorum:
Kılavuzumuzu doğru seçelim
Yerinde olmakla birlikte gayet geç kalınmış bir temenni.
Herkesin kendi siyasi görüşü ışığında anlam verdiği kavramlarla iletişime geçtiği bir Türkiye’den bahsediyoruz. Terör sempatizanlığı insan sevgisiyle, cemaat bağlılığı sadakatle, bölge asabiyeti vatanseverlikle, hakaret açık sözlülükle, ihanet doğruluk ile çok fena karışmış bir durumda.
Algıları bu kadar karışık olan insanlardan net ve makul davranışlar beklemek sanırım kimsenin hakkı değil.
Sözün gücü üzerinde yoğunlaşırsak, kendimizi Kuran ayetlerini incelerken bulmamız oldukça muhtemeldir. Mucize kitap her sözü kararında ve yerinde kullanır, asla israf etmez. Kuran’ın çağlar üstü ifadesini bile kendimize göre kırparak, yontarak, zorlayarak değiştiren bizler kutsal olmayan ifadelerle niye oynamayalım ki?
Örneğin Kuran Mümin’den bahseder, Müslim’den bahseder, ikisinin ayrı hukuku olduğunu belirtir. Günümüzde ise kelime-i şehadet İslam’a giriş anahtarıdır. Bununla herkes Müslim olur, takva sahipleri ise Mümin olur. Özetle bu. Oysa Kuran’ın bahsettiği Müslim bulunduğu yerde anarşi yapmayan, kurallara uyan vatandaşken, Mümin onu yöneten ve güvenliğini sağlayandır. Buna benzer onlarca kavram vardır; salat, tesbih, din, veli…
Bu bakış açısıyla Kuran okunduğunda bambaşka bir düzen anlayışı ortaya çıkacaktır ki Allah’ın isteği de tam olarak budur, Kuran’ı hayata geçirmek.
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ (Ai İmran-103)
Allah’ın ipine hep birlikte tutunun, ayrılığa düşmeyin ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın.
Tek sermayemiz olan Kuran’dan Allah hiçbirimizi ayırmasın, amin.