Bir ülke düşünün.
Sınırları içinde üç korkunç katliam yaşanıyor.
Bu saldırılarda 70 kişi ölüyor. Sonra devletin savcısı çıkıyor, “Ben araştırdım, bu üç saldırıda da istihbarat teşkilatının parmağı var” diyor.
Ne olur?
O ülkede yer yerinden oynar değil mi?
Cumhuriyet bu haberi geçen cuma manşetten verdi, Türkiye’nin kılı bile kıpırdamadı. Ne MİT yalanladı, ne Hükümet üstüne alındı, ne partiler basın toplantısı yaptı, ne medya ilgi gösterdi.
Devletin istihbarat teşkilatı içinden birilerinin, ülke toprakları içinde katliama aracılık ettiği iddiası, futbolda transfer haberleri kadar bile dikkat çekmedi.
MİT TIR’larını durduran savcının mahkemedeki savunma kaydını Arzu Yıldız ele geçirmişti. Yani kayıt, açık istihbarat niteliğindeydi. Bu çapta bir iddianın gizlenmesi mümkün değildi. Ama Cumhuriyet dışında hiçbir gazete görmedi.
Daha once tehditle, şantajla, soruşturmayla susturmayı deneyenler, başaramayınca görmezden gelme, yok sayma, susma yoluna saptı.
Ama herkes biliyor ki, dünyanın görüp konuştuğu bu çapta bir skandal, böyle geçiştirilemez.
Hükümet, MİT, susarak bu iddiayı örtbas edemez.
O saldırılarda ölen insanların kanları üzerine bir devlet, bir koalisyon, bir gelecek inşa edilemez.
Skandala karışanlar yargılanmadan, emir verenler hesap vermeden bu dosya yok edilemez.
Cumhuriyet, nasıl MİT TIR’larıyla taşınan silahları sergilediyse, nasıl MİT mensuplarının IŞİD militanlarını sevk ettiğini belgelediyse, nasıl Reyhanlı’da, Cilvegözü’nde, Niğde’de MİT parmağına ilişkin savcılık iddialarını yayımladıysa, bundan sonra da -tek başına bile olsa- olayın üzerine gitmeye, bu kirli skandalı ilmek ilmek çözmeye devam edecek.
Susarak Haykırmak
Bugün Can Bey’in yazdıklarından ayrı takılmak istiyor canım…
İnsan sadece dili ile mi konuşur? Cam kırıkları ile dolu yüreğinden yükselen acı naralar sayılmıyor mu?
‘’Bir Ülke düşünün’’ diye başlamış Can Bey..! ‘’Bir dünya düşünün’’ diye başlasa ya..!
Kan bulaşmış eteklerine dünyanın. Küçücük yüreklerin acı acı bakan kocaman gözlerinde koyu gri istikbal hayalleri. Baba yok, anne meçhul, çocuk kayıp, kardeş kanlar içinde… Hep bir yanı eksik hayallerin. Her yerde Para ve İktidarperestliğin feda ettiği hayatlar. Yitirilmiş yığınla umutlar. Umutların tükenikliğini gösteren istem dışı yaşam mücadeleleri. Ülkesiz, memleketsiz ve de topraksızdı koskoca insan toplulukları. Ufukları kan kırmızıydı. Haddi aşan merhametsizliğe direnç ise yoksul. Zulmün adresinde belirsizlik...
Eyy insanlığa zulmün hünerli kazananı ‘’Sermaye’’..! Katlettiğin çocukların kardeşleri büyüyecek. Firvun’un Sarayı’nda Musa’lar yetişecek. Hakimiyet, Allah’ın ‘’Barış Düzeni’’ne ait olacak. Mutlak güç, Hakkı savunan halkın omuzlarında yükselecek...
Rabbimiz’edir yakarışımız…
Arakan, Suriye, Irak, Kobane, Afganistan, Filistin, Somali ve dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir ırk veya herhangi bir dine mensup herhangi bir canlının gördüğü zulümden haberdar olan Yüce Yaratıcı’yadır İlticamız…
وَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَۚ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الْأَبْصَارُ
Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.(İbrahim 42)