Dalga kuramazsak, yok oluruz!
YUSUF KAPLAN
24 MAYIS 2015
Tunus devriminin bilge lideri Râşid el-Gannûşî, “Osmanlı olmasaydı, tıpkı Endülüs gibi Fas, Cezayir ve Tunus'ta da İslâm'ın izleri silinecekti” diyor.
Ve son Türkiye ziyaretinde, Kuzey Afrika'yı Haçlı saldırılarından koruyan Sinan Paşa'nın mezarını İstanbul'da buluyor, Sinan Paşa'nın kabrinin başında çocuklar gibi hıçkırıklara boğuIarak ağlıyor.
İki asırdır Batılılar tarafından sömürgeleştirilen İslâm dünyası, Balkanlardan Afrika'nın içlerine kadar yeniden Türkiye'nin toparlanması ve İslâm dünyasını toparlayabilmesi için Türkiye'ye bakıyor, bize dua ediyor gece-gündüz.
……………………….
İslâm dünyası bize iki nedenle bakıyor, ümitlenmek istiyor. Birincisi, İslâm dünyasının işgal edilmeyen, Batılılar tarafından paçavraya çevrilmeyen bölgesi, ülkesi kalmadı neredeyse. Afganistan, Irak işgal edildi ve büyük bir kaosun eşiğine sürüklendi. Pakistan, atom bombası yaptı diye hadım edildi, paçavraya çevrildi. Arap yarımadası, her Allah'ın günü yeni kaoslarla, yeni işgallerle ve yeni iç çatışmalarla çalkalanıyor... Arap dünyasında sınırlar yeniden çizilecek. Yeni çatışmalar kapıda...
Balkanlar perişan. Kafkaslar perişan. Müslüman Afrika perişan. Türk dünyası perişan.
Özetle, her yer karıştırıldı ve kaosun eşiğine sürüklendi. Türkiye de hem içeriden hem dışarıdan karıştırıldı ama kaosun eşiğine sürüklenemedi.
Dahası, dünyada son yüzyıl içinde her şeyini yitiren tek ülke olarak tarihe geçti. Sözgelişi Arap dünyası her şeyini yitirmedi ama paramparça edildi. 100 yıl önce her şeyini yitiren Türkiye, 100 yıl sonra yeniden umut hâline geldi.
Fakat burada ayartıcı bir nokta var: Türkiye, bilfiil umut değil bilkuvve umuttur sadece. Türkiye'nin ne İslâm dünyasını toparlayabilecek fiilî gücü, imkânları ve kaynakları var; ne de dünyaya sunabileceği köklü bir medeniyet fikri ve böyle bir medeniyet fikrini teorik ve pratik olarak insanlığa anlatabilecek öncü kuşakları, medyası, kültür, sanat ve düşünce dünyası.
BİR TARİH FELSEFESİ: DALGA-KIRMA VE DALGA-KURMA
Yaşananları imkânları ve zaaflarıyla bihakkın görebilmemiz için önümüzü, zihnimizi ve yolumuzu açacak bir tarih felsefesi yapmamız gerekiyor.
Tarih, temelde iki aşamalı bir sürecin işletilmesiyle yapılabilir: Birincisi, dalga-kırma süreci, ikincisi ise dalga-kurma süreci.
Türkiye, gerçekleştirdiği büyük ekonomik ve stratejik atılımlarıyla korunaklı bir duvar ördü ve dalga-kırma sürecinde önemli bir mesafe kat etti. Dalga-kırma sürecinin başarıyla tamamlanabilmesi için dalga-kurma sürecine geçilmesi ve küresel sisteme karşı önce İslâm dünyasının, sonra da insanlığın önünü açacak bir yarma harekâtının yani medeniyet meydan okumasının gerçekleştirilebilmesi gerekiyor.
MADDÎ BÜYÜME VE MANEVÎ ÇÖZÜLME
Önce şu: Türkiye gibi, henüz yörüngesini bulamamış, kültürel şizofreninin ve aşağılık kompleksinin bütün kesimlerde dizboyu olduğu bir ortamda, ekonomik dolayısıyla maddî büyüme, manevî çöküşle (yani kültürel, sosyal, ahlâkî ve sanatsal dekadans'la / tefessüh'le) sonuçlanır.
Maddî büyüme, manevî -kültürel, sosyal, entelektüel, sanatsal ve ahlâkî- temellere dayanmazsa, felaketle sonuçlanır: Toplum, maddeyi, gücü, çıkar/cılığ/ı, kariyerizmi, bencilliği, hızı, hazzı putlaştırır, tam bir dekadans'la dans'ın eşiğine yuvarlanır.
Türkiye, maddî olarak büyüyor ama manevî olarak çözülüyor, büyük bir çöküş yaşıyor.
Bu çözülmeyi ve çöküşü önlemenin tek yolu var: Dalga-kırma sürecinin vakit geçirilmeden dalga-kurma sürecine dönüştürülmesi. Dalga-kırma sürecinde örülen korunaklı duvarın dalga-kurma sürecinde kurucu ve koruyucu bir hisar inşasına evrilebilmesi.
Bunun için beş temel alanda devrim niteliğinde büyük hamlelere ihtiyacımız var: Medya, eğitim, kültür, sosyal yapı ve gençlik.
Bu beş alanda sefih bir sekülerleşme ve tefessüh yaşanıyor. Eğer bu beş hayatî alanda İslâmî değerler, anlam haritaları ve kök-paradigmalar üzerinden yeniden Müslümanlaşmamızı sağlayacak bir dalga-kurma harekâtı gerçekleştiremezsek, bu toplumun kökleri kurur, ülke kıyıya vurur ve kurda kuşa yem olur. Olan, bize bakan, umutlarını bize bağlayan İslâm dünyasına olur...
Benden hatırlatması...
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/dalga-kuramazsak-yok-oluruz-2010982
YORUM;
DEKADANS’LA DANS!
2.Abdulhamit hanın(Osmanlı’nın) kurtlarla dansı,
Genç Türkiye Cumhuriyetiyle sonuçlandığı gibi,
Türkiye Cumhuriyeti’nin dekadans(=tefessüh=çürüme)’la
Dansı da yeni bir medeniyet başlangıcı ve yeni bir
düzene geçişle sonuçlanacaktır.
Allah(cc)’ın dediği olur.
Yani Allah(CC) nihai gidişi kullara bırakmaz.
İradesine uymayan topluluğu götürür.
uyacak olanları getirir.
Yazarımızyıllardır gerçekçi tespitler ve teşhisler yapıyor
ama O’da meslektaşları gibi
tedaviden bahsetmiyor.
Demek ki bu bir üslup meselesi.
Çokluk olan filozofların (varislerinin)üslubu problemlerden yakınmak
azlık olan peygamberlerin(ve varislerinin) üslubu ise
halka çözümler sunup birlikte çözmek ve ilerlemek.
Toplumumuzda yeni bir çözüm arayanların sayısının ve
çalışmalarının arttığını herhalde herkes görüyordur.
Halklar ne istediğinde hemfikir.
Fakat nasıl çözüleceğinde ihtilaflı halde.
Yeni bir “sahip” gelecek ve herkesin uzlaşacağı
çözümü ortaya koyduğunda bu yeni dönem
başlayacak inşallah.
Bu “sahip”te bizim Adil Düzen Partimiz olacak.
Kurtarıcı şahıslar devrinden böylece
kurtarıcı ekipler devrine geçilecek.
Bu zaman dilimi neden 2015 yılı olmasın?
Allah çalışmalarımızı ve çalışanlarımızı bereketlendirsin.