23.05.2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara'da yaptığımız televizyon söyleşisinde, Hürriyet'in geçmiş yıllarda kendisi hakkında attığı manşetleri gösterdi... "Siyasi hayatı bitti"den, "Muhtar bile olamaz"a kadar uzanan olumsuz yorumlar içeren manşetlerdi bunlar...
Aslında gazeteleri okuyarak geleceğe dönük muhtemel gelişmeleri anlamaya çalışanlar için bir uyarı niteliği taşımalıdır Erdoğan'ın gösterdiği eski manşetler... Ama pek az kişi medyanın seçmenlerin oyları üzerindeki etkisinin sıfıra yakın olduğunu düşünür... Menderes'in, Demirel'in, Özal'ın ve nihayet Erdoğan'ın, ağırlıklı medyanın karşıt yayınlarına rağmen iktidar oldukları ve kitleler üzerindeki karizmatik kişiliklerini oluşturdukları pek hatırlanmaz.
Kararı seçmen verir
Aynı şekilde medya bir lideri veya bir iktidarı kayıtsız şartsız desteklese de, eğer o iktidarın ve liderin seçmen katındaki desteği tükenmişse medya desteği hiçbir işe yaramaz. Hatta muhalefetin olmadığı ve medyanın tamamının iktidarın elinde bulunduğu rejimlerde bile diktatörün sonu geldiyse, bunu kimse değiştiremez. Aynı şekilde seçmen bir partiyi bir dönem daha iş başında tutacaksa, medya ne yazar ve söylerse söylesin, sonuç böyle olur. En yakın örnek de Tayyip Erdoğan'ın yasaklı olduğu 2002 seçimlerinde, "28 Şubat 1000 yıl sürecek" inancıyla, Hürriyet'in manşetlerinde Erdoğan'ın yerden yere vurulmasından verilemez mi?
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2015/05/23/karari-medya-degil-secmen-verir
Yorum:
Herkes konuşur, göreceğiz bakalım!
Olması gereken de temennimiz de kararın medya değil seçmen tarafından verilmesidir ama gel gör ki hakikat hiç de bu kadar net olmuyor. Aynı olayın farklı servis edilmesinden kaynaklanan algı farklılıkları insanları farklı düşünmeye ve farklı davranmaya itebiliyor.
Günümüzden örnek verecek olursak, özellikle belli bir yaş üstü bireyler için din geleneksel de olsa çok kutsidir. Bu hassasiyet siyasi partilerce olabildiğince kullanılarak insanlar sömürülmektedir. Geçtiğimiz günlerde Selahattin Demirtaş yaptığı Taksim-Mekke kıyasıyla birçok kesimden olumsuz eleştiri almıştı. Almıştı almasına ama bu olay belli medya kesimlerince es geçildiğinden muhafazakar Kürt çevrelerde duyulmadığına şahit olmuş, ne diyeceğimi bilememiştim. Yanlı medya iş başındaydı.
Aynı durum 1 Mayıs yasağı için de geçerliydi. Hükümet aleyhtarı medya işçilerin demokratik hakları olan gösteriye yasak gelmesine tepkiliyken, hükümet yanlısı medya olayların çıkmaması için alınan önlemlere duacıydı. Bunun arası yoktu. Kimse sorun yaşanmadan kutlanabilecek bir bayramı konuşmak istemiyordu. Herkes kendini haklı göstermek derdindeydi.
Kabul edelim veya etmeyelim sandığa giden yol tv ekranlarından ve gazete manşetlerinden geçiyor. O yüzden herkesin çok dikkatli olması ve dünyanın bulundukları çevreden ibaret olmadığı gerçeğini hatırlaması gerekiyor.