İnsan insanın kurdu değil; yurdu, umudu ve ufku’dur
Yusuf kaplan
01 mayıs 2015
Tarihi, büyük iddiaları olan, büyük iddialarla kuşanan ve yola çıkan toplumlar yapar.
Ama bir şartla: Hedef, dünyaya hâkim olmak değil, insan/lığ/a hâdim olmak olursa, tarihi yapar, hayat sunar bu toplumlar.
Zira dünyaya hâkim olma kaygısı güden toplumlar, dünyanın mahkûmu olmaktan kurtulamazlar.
………………………
İSLÂM: MELEKÛT ÂLEMİ VE DÂRÜ'S-SELÂM
Oysa İslâm medeniyeti, melekût âleminden süt emen bir mülk âlemi idrakine dayandığı için hakikat fikrini eksene alan, herkese adalet dağıtan bir barış yurdu / darü's-selâm sunar.
0 yüzden Batı uygarlığı, bütün dünyayı sömürgeleştirmiş, medeniyetleri tarihten silmiş, kaos, katastrof ve çatışmaya dayalı, Braudel'in deyişiyle, “silahlı barış düzeni” kurabilmiştir.
Oysa İslâm medeniyeti, Medine modelinden Osmanlı tecrübesine kadar herkese hayat hakkı tanıyan kozm/oloj/ik bir sulh düzeni armağan etmiştir.
Osmanlı'nın 5 asır üç kıtanın kavşak noktasını tarihte ilk defa barış yurduna çevirmesinin sırrı melekût âleminden süt emmesinde gizlidir.
BATI, GÜCE TAPAR, İNSANI İNSANIN KURDU YAPAR
Batı uygarlığı gücü kutsar, güce tapar. İnsanı insanın kurdu yapar. Hukuk sistemi, güçlü'nün güç kullanarak düzeni yıkmasının önüne geçmek için güçlüdür Batı'da.
Bu, devlet'i, dolayısıyla sistem'i tanrılaştıran Hegel'ci felsefede en iyi yansımasını bulur. Hegel'ci felsefe de “insan insanın kurdudur” diyen Hobbes'çu mantığın nihâî mantîkî sonucudur.
Oysa insan insanın kurdu değil; insan insanın yurdu, umudu ve ufku'dur.
Bizim dün dünyaya söylediğimiz, yarın da söyleyeceğimiz, insanlığın önünü açacak bilgece söz budur: Hakikat medeniyetinin öz'ü.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/insan-insanin-kurdu-degil-yurdu-umudu-ve-ufkudur-2010488
yorum;
Mekanizma ve ütopya!
Şair ve yazarlar genellikle hayalci olurlar.
İlim adamları ise gerçekçi.
Ama her nedense yazarlar gurubu hep ilim adamlarını
hayalcilikle suçlarlar.
Tabii ki istisnalar kaideleri bozmaz.
Kimin hayalci olup olmadığının bilinmesinin
ölçüsü mekanizmaları-sistemleri olup olmadığıdır.
Genellikle şair ve yazarlar hiç bir mekanizmadan
bahsetmezler.
İlim adamları ise bahsederler.
Bugün için ilim adamlarının yazarlara dönüştüğünü rahatlıkla görebiliyoruz.
Kimisi bir medya organında fiilen bu işi yapıyor zaten.
Bu ülkemiz için bu büyük bir talihsizliktir.
Gerçek ilim adamlığı bizim literatürümüzde müçtehitliktir.
Bakın bakalım etrafınıza eski büyük müçtehitleri
kutsallaştıranlarda dahil müçtehit yetiştirilmesini
isteyen ve bunun için çalışma yapan kaç kişi göreceksiniz.?
Hiç bir kişi göremezsiniz.
Ama durun ümitsizliğe kapılmayın Akevler 50 yıldır
bu iş için çalışan tek kuruluş.
Yani 50 yıldır farz ı kifaye’yi yerine getiriyor.
Karınca kararınca.
Yazımızın sonunu duayla getirelim.
Allah(CC) çalışmalarımızı ve çalışanlarımızı
bereketlendirsin…Amin…