Bu konuya Nevzat Çiçek, TimeTürk’teki yazısında isabetle dikkat çekiyor: “Türkiye’deki cemaatlerin çoğu AK Parti iktidarında, yeni Türkiye’nin özgürlük alanını sonuna kadar kullanmak, alternatif eğitim modelleri oluşturmak, gençliğe yönelmek, yeni eğitim sistemleri ortaya koymak, toplumun entelektüel seviyesini daha da yükseltmek yerine farklı bir yola saptılar. Onlar özgürleşmek yerine itiraz ettikleri sistemi ele geçirdiklerini zannederek sisteme mahkûm oldular ve kısacası ele geçirmek için itiraz ettikleri devlet, imkânlarıyla, gücüyle ve onlara sundukları ile onları ele geçirdi ve sistemin devamını onlar üzerine kurdu. Türkiye’de bütün krizler özellikle güçlerin olması gereken yerde durmamasından ileri geliyor. Türkiye’de hükümetler siyasi alanı cemaatler de sivil alanı temsil ettikleri halde ne siyasal alanı temsil eden hükümet sivil alana güveniyor, ne de sivil alanı temsil eden ve bir STK olan cemaatler hükümete güveniyor.
http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/cemaatler-arasi-catisma-ve-iktidar_2256271.html
Yorum:
Çıkar Paralelliği
Temelde çatışma üzerine kurulmuş bir düzenin iktidar değişiklikleri veya kişilerin değişmeleri ile düzelmesi beklentisi doğru bir yaklaşım değildir. Yıllardır kişilerin değişimi ile adalet, refah , özgürlük geleceğine inananların 12 yıldır birşey değişmediğine şahit olunca artık bakış açılarının değişmesi gerektiğini düşünmeleri gerekir.
Asıl olan temel anlayışın değiştirilmesidir. Çatışma yerine çıkar paralelliğine dayalı bir anlayışın toplum düzeni haline getirilmesine çalışılması ile ancak sonuca ulaşılabilir.
Bugün toplumda örgütlenmiş siyasi, mesleki, ahlaki, ilmi gruplar gerçek fonksiyonlarını kaybettiklerinden, sınırlarını bilmediklerinden birbirlerinin alanlarına müdahale ederek farklı alanların birbirleriyle çatışmasına yol açmaktalar diğer taraftan her bir alan içerisindeki gruplar diğerlerini kendileri için tehlike görmektedirler ve kendi aralarında da çatışmaktadırlar. Çift taraflı çatışma topluluğu sürekli germektedir.
Oysa Adil Düzen' de her grubun çalışma alanı belirlidir ve her grup tercih edildiği ölçüde kamudan payını alarak özgür şekilde faaliyetlerini sürdürebilmektedir. Kimsenin kimseden korkmasına, kimsenin kimseye yanaşmasına gerek yoktur, sadece faaliyet alanında topluma en yüksek katkıyı yapması yeterlidir.
Yapılması gereken öncelikle çatışma eksenli anlayışın terkedilmesi çıkar paraleliğine dayalı anlayışın hakim kılınmasıdır.